İsrail’in Gazze’de işlemediği savaş suçu kalmadı / İsmail ÖZCAN

İsrail’in Gazze’de işlemediği savaş suçu kalmadı / İsmail ÖZCAN
İsmail ÖZCAN yazdı...

İsrail’in Gazze saldırıları, o saldırıların sebep olduğu katliamlar, vahşetler altı günlük ateşkes hariç 2,5 aydan beri sürüyor. Ne 1. ve 2. Dünya savaşlarında ne de daha sonrasındaki çatışma ve savaşlarda İsrail’in Gazze saldırılarında kullandığı kadar orantısız güç kullanılmadı. Yine tarihte asimetrik savaşın bu savaştakinden daha etkili bir örneği görülmedi. Tam bir savaş makinesi olan İsrail, hiçbir ağır silahı olmayan HAMAS militanlarını bahane ederek halkıyla, tarihiyle, binalarıyla tüm Gazze’yi yakıyor, yıkıyor, cehenneme çeviriyor.

Şimdiye kadar hiçbir ülkenin/ordunun askeri, İsrail ordusu/askeri kadar canı istediği ölçüde/sayıda sivil/masum insan öldürme özgürlüğüne sahip olmadı. Gerek Gazze’de gerekse Batı Şeria’da İsrail askerleri hiçbir meşru gerekçe yokken canları istediği kadar insanı gözaltına alabiliyor, tutuklayabiliyor, aklına esen kötü muameleyi yapabiliyor; canı istediği kadarını da öldürebiliyor. Tarih bugüne kadar zulmün, barbarlığın bu kadarını hiç yazmadı.

İsrail’in son Gazze saldırıları dünya savaş suçları tarihine geçecek kural/teamül tanımazlıklarla doludur. Tarihte bugüne kadar yapılmış hiçbir savaşta İsrail’in Gazze saldırılarında işlendiği kadar savaş suçu işlenmemiştir. Savaş kurallarını belirleyen uluslararası sözleşmeler daha önceki hiçbir savaşta Gazze saldırılarındaki kadar ihlal edilmemiştir. Üçüncü ayına giren bu saldırılar sırasında hiçbir sivil hedef gözetilmemiştir. Çocuklar, kadınlar, yaşlılar, hastalar en ağır, en acımasız bombardımanlara hedef yapılmış; 20 bine yaklaşan sivil ölümlerinin yarısının kurbanı çocuklar olmuştur. Bilinen tarihteki bütün savaşlarda korunmuş, gözetilmiş olan hastaneler, okullar, ibadethaneler, mülteci kampları İsrail saldırılarında bile bile hedef yapılmıştır.

***

Özellikle son yüz yılın önemli başarılarından biri, bireylerin ve toplumların haber alma özgürlüğü yolunda büyük mesafeler alınmış olmasıydı. 20. ve 21. yüzyılın savaşlarında basın yayın organlarının savaş muhabirleri görevlerini yaparken konvansiyonel bir dokunulmazlığa sahiptiler; ama İsrail’in tek taraflı yürüttüğü Gazze savaşında bu dokunulmazlığa asla sahip olamadılar. 3. ayındaki bu savaşta şu ana kadar yüze yakın gazeteci hayatını kaybetti.

Düşünce ve ifade özgürlüğü şampiyonluğunu kimselere bırakmayan Batılı devletler; Gazze/Filistin halkına “mazluma kimliği sorulmaz” ilkesi uyarınca destek veren, onlara uygulanan vahşet ve katliamı eleştiren kişilere, kurumlara, kuruluşlara engeller, yasaklar koydular. Şahıslara ve kuruluşlara tehditler yönelttiler, şantajlar yaptılar. Bu kapsamda çok sayıda yazarın, sanatçının, bürokratın işine son verdiler. ABD’de üniversitelerde öğrencilerin İsrail’i protesto etmesini engelleyemeyen rektörleri istifaya zorladılar. Çelişkinin, çifte standardın, kendini inkârın bu kadarının geçmişte örneği hiç görülmemiştir.

İsrail; Gazze saldırılarında uluslararası anlaşmaların günümüze kadar biriktirdiği; çağdaş uygarlığın gerektirdiği tüm insani erdemleri, değerleri bir paspas gibi çiğnemiştir!