– Pazarcı Önlükleri Sergisine Hoşgeldiniz –

Dünyanın yeni pazarında, kaos en iyi vitrin.
Kimin pazarı bu?
Kim açtı bu tezgâhı, kim giydirdi üzerimize bu önlükleri?
Buyurun, hep birlikte Balkanlardan Orta Doğu’ya, pazarcı önlükleriyle gezintiye çıkalım.

Yugoslavya: Laboratuvardaki İlk Fare

Bir zamanların "Birlikte Yaşamanın Okulu" olan Yugoslavya, birden bire "ayrışmanın kanlı sahnesi"ne dönüştü.
Etnik-dini ayrılıklar körüklendi. Batı destekli propaganda, "Kurtuluş = Bölünme" parolasıyla her bölgeye yayıldı.
NATO, Vatikan, CIA ve Alman dış istihbaratı, Hırvatistan-Slovenya-Bosna-Kosova parçalarını ustalıkla kesti.

Sonuç:

7 devlete bölünmüş bir ülke,

yüzbinlerce ölüm,

AB'ye yanaşan ama birliğini yitirmiş halklar.
Kaos satıldı, düzen paketlendi.

Irak: Petrol Kuyusunun Başında Satranç Tahtası

Saddam bir diktatördü, evet.
Ama Irak’ın birliği, İran’a dengeydi.
2003’te ABD “kitle imha silahı” yalanıyla girdi.
Bağdat düştü ama gerçek şu:
Irak halkı işgale değil, bölünmeye kaybetti.

Kuzeyde bir Kürt bölgesi (yarı bağımsız),

Güneyde Şii etkisiyle İran’a yakın yapılanma,

Ortada Sünni boşluk ve terör yuvaları.

???????? ABD üsleri kuruldu,

Enerji şirketleri çöreklendi,

Irak bir daha birleşemedi.
Yani:
Kaostan düzen değil, pazarlık masası çıktı.

İran: Denge Taşının Etrafındaki Çember Daralıyor

İran, Orta Doğu’daki en eski uygarlık aklına sahip ülkelerden biri.
Ama bu akıl artık Batı için tehdit kabul ediliyor.
Neden?
Çünkü:

Irak’tan Suriye’ye, Yemen’den Lübnan’a kadar Şii etki alanı kurdu,

Çin ve Rusya ile anti-Batı bloklarında yer aldı,

İsrail karşıtlığı ile denge bozucu bir güç olarak tanımlandı.

ABD’nin 1979’dan beri uyguladığı yaptırımlar,
İran’ı içe kapattı ama içeriden muhalefeti de büyüttü.
Bugün İran’da Batı'nın hedeflediği şey,
bir rejim değişikliği değil sadece;
aynı zamanda çok merkezli, etnik temelli bir parçalanma senaryosudur.

Azeriler,

Beluçlar,

Kürtler,

Araplar…
hepsi kışkırtılabilir “sosyolojik fay hatları” gibi görülüyor.

Yani İran, Yugoslavya senaryosunun yeni sayfası olabilir.
Ve dikkat:
Bu senaryo başladığında, ilk sarsıntı Doğu Anadolu'da duyulur.

Suriye: Haritanın Sınırlarını Kaldırma Denemesi

Suriye, İran ile Akdeniz arasında bir köprüydü.
ABD ve müttefikleri bu hattı koparmak istedi.
Bahane: "Diktatör Esad".
Gerçek: İran'ı çevreleme, İsrail’i güvenceye alma, Rusya’nın Doğu Akdeniz’deki etkisini kırma.

PYD/YPG üzerinden bir Kürt koridoru inşa edilmeye çalışıldı.

Türkiye göçle sarsıldı, güvenlikle diken üstünde tutuldu.

ABD ve Rusya, farklı köşelerden satranç oynamaya devam ediyor.

Sonuç:
Üç ülke ve sayısız milis Suriye’de at koşturuyor.
Suriye artık sadece Suriye değil, “Yeni Dünya Pazarı’nın prototipi.”

Libya: Petrolün Üzerine Atılan Demokrasi Bombası

Kaddafi’nin Libya’sı Afrika’yı tek para birimine geçirmeye hazırlanıyordu.
Fransa rahatsız oldu. ABD girdi. NATO bombaladı.
Bahane: "Halkın özgürlüğü."
Gerçek: Petrol ve Afrika'nın geleceği.

Kaddafi linç edildi.

Libya üçe bölündü.

Çeteler, aşiretler, dış güçler cirit atıyor.

Yani bir zamanların zengin ve istikrarlı ülkesi, şimdi Afrika'nın açık yarası.
Küresel pazarda Libya halkına yer yok, sadece ham maddeye yer var.

???????? Peki Türkiye?

Kaos sofralarında en son lokma olmamak için,
Türkiye üç şeyi aynı anda başarmalıdır:

1.Kime Karşı Olmalı?

Küresel düzen kurucularına karşı,

Sınırlarımızda "güvenli bölge" adı altında etnik tamponlar oluşturmaya çalışanlara karşı,

“Demokrasi” adı altında harita değiştirmek isteyenlere karşı.

2. Neyi Korumalı?

Ulusal birliğimizi,

Milli eğitimimizi (zihin inşası en güçlü kalkandır),

Anadolu mozaiğini – yani birlikte yaşama kültürünü.
(Çünkü bizim çok kültürlülüğümüz Batı’nın bıçakla böldüğü gibi değil, yüzyılların yoğurduğu bir hamurdur.)

3. Neyi Geliştirmeli?

Yerli savunma sanayiini (askeri değil jeopolitik direnç için),

Bağımsız medyasını,

Genç kuşaklarını: bilinçli, tarih bilen, sosyal medya çağında uyanık bir nesil.

Sonuç: Pazardaki Tezgâhları Görmeden Pazara Girmeyin

Bugün kurulan düzenler, yarınki yıkımlar için tasarlanabilir.
Kaoslar doğaldır, ama onları fırsata çevirenler, tezgâhın başında olanlardır.
Türkiye bu tezgâha düşmemek için hem pazarı tanımalı, hem kendi önlüğünü kendi dikmeli.

Çünkü bir millet kendi pazarcı önlüğünü kendisi biçmezse,
bir gün başkaları ona file torba bile giydirebilir.