Dünya genelinde karaciğer sağlığını koruma ve kronik hastalıklarla mücadele konularında yürütülen bilimsel çalışmalar, belirli besinlerin organ üzerindeki "temizleme" kapasitesini gözler önüne serdi.

Son dönemde yayımlanan araştırmalar, zeytinyağı, turpgiller ailesinden sebzeler ve belirli meyvelerin karaciğer dostu yapısını kuvvetli kanıtlarla destekledi.

TOKSİNLERE KARŞI ENZİM KALKANI

Karaciğerin vücuttaki toksinleri temizleme ve zararsız hale getirme (detoksifikasyon) görevi, karmaşık enzimatik süreçlere dayanır.

Bilimsel literatürde, yeşil yapraklı sebzeler ve sarımsak gibi besinlerin bu enzimleri uyardığı ve organın doğal temizleme işlevini desteklediği belirtildi.

Proceedings of the National Academy of Sciences (PNAS) dergisinde daha önce yayımlanan bir araştırma, yeşil yapraklı sebzelerde doğal olarak bulunan inorganik nitratın karaciğerdeki yağlanma seviyelerini düşürdüğünü gösterdi.

Araştırmayı yürüten uzmanlardan Dr. Eddie Carlström, "Yeşil yapraklı sebzeleri bu kadar sağlıklı kılan neden henüz tam olarak açıklanmamıştı. Ancak nitrat, karaciğer yağlanması riskini azaltmada anahtar olabilir" ifadesini kullandı.

Öte yandan, güçlü bir antioksidan olan E vitamininin karaciğer yağlanmasında iltihabı azaltmaya yardımcı olabileceğine dair çalışmalar mevcut. Ceviz ve zeytinyağı gibi sağlıklı yağ kaynakları, karaciğer sağlığı için kritik kabul edilen bu vitamin ve omega-3 yağ asitlerini barındırdıkları için öne çıktı.

UZMANLARDAN "AKDENİZ TİPİ BESLENME" VURGUSU

Karaciğer sağlığı konusunda dünyanın önde gelen uzmanları, mucizevi bir "detoks" diyetinden ziyade, sürdürülebilir beslenme alışkanlıklarının altını çizdi.

Amerika Birleşik Devletleri'nde karaciğer hastalıkları konusunda otorite kabul edilen Dr. Kenneth Cusi, karaciğer yağlanması (NAFLD) vakalarındaki artışa dikkat çekerek, bu hastalığın tedavisinde en etkili yöntemin Akdeniz tipi beslenme modeli olduğunu ifade etti.

Dr. Cusi, rafine şeker, işlenmiş gıdalar ve doymuş yağlardan uzak durulması gerektiğini, bunun yerine tam tahıllar, balık, sebze ve meyve tüketiminin artırılmasının karaciğer sağlığını doğrudan iyileştirdiğini dile getirdi.

Amerikan Klinik Gastroenteroloji Derneği (ACG) bünyesinde görev yapan Hepatolog Dr. Norah Terrault ise, karaciğerin zaten kendi kendini yenileyebilen ve temizleyebilen eşsiz bir organ olduğunun altını çizdi.

Dr. Terrault, bitkisel takviyelerle yapılan kısa süreli şok "detoks" programlarının bilimsel bir kanıtının olmadığını ve bazı durumlarda karaciğere zarar verebildiğini belirtti.

Uzman, organın sağlıklı kalması için kahve tüketiminin de günde 2-3 fincanla sınırlandırılması halinde koruyucu etkilerinin olduğunu, içerdiği antioksidanlar sayesinde karaciğer kanseri riskini azalttığını ifade etti.

SÜLFÜR VE ANTİOKSİDANLAR DEVREDE

Sarımsak ve turpgiller (brokoli, lahana, karnabahar) ailesi ise, içerdikleri sülfür bileşikleri sayesinde karaciğer enzimlerini aktive ettiği için ayrı bir öneme sahip oldu. Bu besinler, karaciğerin Glutatyon adı verilen ve vücudun en güçlü antioksidanı olarak bilinen maddeyi daha fazla üretmesine destek olduğu için, toksinlerin vücuttan atılmasına katkı sağladığı bilimsel çevrelerce kabul gördü.

Bilim dünyası ve yabancı uzmanlar, karaciğeri güçlendirip zararlı maddelerin atılmasına katkı sağlayan spesifik tek bir besin yerine, Akdeniz diyetine dayalı dengeli ve taze beslenme modelinin; özellikle zeytinyağı, turpgiller ve antioksidan zengini meyveleri içeren bir beslenme düzeninin bu hayati organın sağlığında kilit rol oynadığını ifade etti.