Röportaj: SEÇİL KILIÇ / YENİÇAĞ

2017’de Milletlerarası Kukla ve Gölge Oyunları Birliği (UNIMA) tarafından “Başarılı Karagöz Kukla Sanatçısı Ödülü” ve kendi deyimiyle meslekteki idolü olan Karagöz üstadı Metin Özlen’in adıyla verilen “Yaşayan İnsan Hazinesi Metin Özlen Ödülü”ne değer görülen Karagöz ustası Cengiz Samsun ile Ramazan’ı karşıladığımız bugünlerde gölge tiyatrosu, kukla, karagöz sanatı ve güncel sorunlarını konuştuk. Sohbetimizde ayrıca Samsun’un Us’ta Çırak Tiyatrosuyla sergilediği, ilginç bir kukla aşkı öyküsüyle gülümseten Carmen oyunu ve Filistin meselesine Kafka’nın gözünden baktığı ‘Çakallar ve Araplar’ kukla oyunu ve yeni projelerinden de bahsettik.

Sizi biraz tanıyabilir miyiz, Karagöz ve tiyatroya ilginiz nasıl başladı?

Aslında tarih okudum. Hataylıyım. Yaklaşık 25 yıl önce bir arkadaşımın yardımı ile geldiğim İstanbul’da kukla ustası Ahmet Karakman ile tanıştım ve o güne dek kitaplardan, okuldan bildiğim Karagöz’ü ilk o ustanın perdesinde izledim ve büyülendim. Bir süre o usta ile çalıştıktan sonra bağımsız devam ettim. 2017’de bu sanatta idolüm olan Metin Özlen’in adıyla verilen ‘Yaşayan İnsan Hazinesi Metin Özlen’ ödülünü almak nasip oldu, çok mutlu oldum. Kuklaya ise geleneksel İbişle başladım. Sonra ipli kuklalar, masa kuklalarıyla devam ettim. Bugün artık her tarz kuklayı, tasarlayıp üretiyor ve oynatarak icra ediyorum.

Karagöz’den büyülendim ve öyle başladım dediniz, neden Karagöz?

Çünkü bu toprakların sanatı beni daha çok cezbediyor. Bugün tiyatroda oynanan oyunların çoğunluğu gerek oyun metinleri ve gerekse oyunculuk olarak olsun maalesef taklide dayanıyor. Bunu gözlemlemek beni biz kimiz sorusuna ve Karagöz’e çıkardı. Gölge tiyatrosunun hem üretim aşaması; deriyi işlemek, deseni çizmek, boyamak, tasvirleri oluşturup üretmek ve hem de perdesi çok keyifli. İki boyutlu perdedeki Karagöz yani hayal perdesi bir sanatçı için tiyatrodan çok daha olanaklı…Oyuncunun derdi nedir, alkışlanmak, beğenilmek. Karagözde bu tiyatrodan daha fazla var. Çünkü Karagözde her şey sizin eseriniz, tüm alkışı alan da sizsiniz.

Güçlü bir felsefesi de var Karagöz’ün…

Karagözün felsefesinde Bektaşi, tasavvuf geleneği, şiir, gazel, divan edebiyatı da var. Karagöz sadece felsefesiyle izleyicisine tasavvufu yansıtmıyor ayrıca perde arkasında kalabilen ustasının da nefsini, egosunu terbiye ediyor. Ancak herşey sizin eseriniz olduğu için o egoyu olağanüstü şekilde yaşayabiliyorsunuz. Ama ona hakim olmayı da öğreniyorsunuz. Alkış aldığımda kendime, bu sana değil sakin ol arada Karagöz var o alkışlanıyor, diyorum. Elbette Karagözü güzel oynatmak da alkışa şayan ancak ben bir zincirin halkasıyım. Karagöz benden önce de vardı benden sonra da var olacak.

Bir Karagöz ustası olarak Karagöz’e ne katıyorsunuz?

Karagöz’ün zaten topluma dair sorunları eleştiren bir külliyatı var. Bende perdemde günümüz toplumunun sıkıntılarını bazen de komik hallerini kendi gözlemlerimi kendi yazdığım metinlerle, yeni tiplemeleri de dahil ederek Karagöz repertuarına katıyorum. Benden sonra birileri bu da filancanın oyunuymuş, tiplemesiymiş ne güzel yapmış der ise ne mutlu bana…

KARAGÖZLE, TARİHİMİZİ KÜLTÜRÜMÜZÜ

AKTARMA MİSYONUM OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM

Karagöze kattığınız tiplemelerden bahseder misiniz?

‘Karagöz Dinozor Diyarında’ diye bir oyunum var; Karagöz ve Hacivat’ın dinozora dönüştüğü fantastik bir çocuk oyunu. ‘Karagözün Organları’ adlı diğer oyunumla birlikte Karagöz repertuarına girdi. Çift kafalı Karagöz figürleri var. Misal, bir kafası mide diğer kafası Karagöz. Çocuklara organları tanıtıyor. Yetişkin versiyonu da var bu oyunun. Yetişkinlere oynattığım da Karagöz’ün cinsel içerikli şakalarını da duyuyoruz.

Bir de ‘Karagöz Bilim Müzesi’nde diye bir oyun yazdım Oyun, Gülhane Parkı’nda, Türk İslam Sanatları Bilim Müzesi’nde geçiyor. İbni Sina, el Cezeri gibi birçok bilim insanını ve icatlarını anlatıyorum. Hatta icatlarının bazılarını tasvir olarak yaptım. Mesela Cezeri’nin meşhur su saatini de görüyoruz. Bilim ve bilimsellik nediri anlatıyorum çocuklara. Yaşadığımız coğrafyanın Doğu ya da Müslüman olan Türk bilim insanları çok bilinmiyorlar maalesef.

Sokrates’i, Platon’u hepimiz biliriz ancak onların Doğulu karşıtlarını, hatta şerhler yazmışları Farabi’leri İbni Sinaları, yeterince bilinmiyor. Onları ve neler başardığını anlatıyorum. Tarihimizi, kültürümüzü aktarma misyonum olduğunu düşünüyorum Karagözle. Karagöz Bilim Müzesi’ni bir sponsor desteği gelirse daha çok çocukla buluşturmayı çok isterim.

Deprem sonrası Hatay’da da Karagöz oynattınız, değil mi?

Hatay, Samandağlı bir sanatçı olarak 6 Şubat sonrası birçok sanatçı gibi biz de Hatay’a gittik, nerede bir çadırda, sokakta bir grup çocuk görsek orada perdemizi kurduk. Benzin paramız dışındaki masraflarımız için sponsor bulamadığımız için sadece 20 gün oynayabildik. Oradaki çocukların gülümsemeye çok ihtiyacı var. Ayrıca depremden önce ‘Karagöz Deprem Avcısı’ diye bir oyun yazıp Üsküdar’da okullarda oynamıştık bir dönem. Kızılay sponsordu. 23 bin çocuğuk izledi. Çocukları depreme dair korkmadan eğlenerek bilinçlendirme amaçlı bu projeyi tüm ülke genelinde oynayabilmeyi da çok isterim.

Bir söyleşide 2010’dan sonra Karagöz’e ilgi arttı demişsiniz, sebebi nedir?

Karagöz 2009’da Unesco İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Listesi’ne alındı. Ondan sonra Karagöz’e ilgi arttı. Ancak lüzumsuz bir ilgi artışı da oldu. Tiyatroyu beceremeyen, ramazanı fırsat gören bazı ucube işler yaparak bunu Karagöz diye sunan kişiler türedi. Bu kalitesiz işleri görenler Karagöz buysa biz istemiyoruz diyebiliyor. Kafasına esen yapamamalı.

İtalya’da her isteyen çıkıp ben pulcinella yapacağım diyemez mesela.

Kültür Bakanlığı’nın bu konuda denetim yapması gerekiyor demek ki..

Kültür Bakanlığı’nın bir sanatçı tanıtım kartı var ama bu kart çok çabuk, kolay veriliyor. Bunları kurul kime veriyor, nasıl veriyor sorgulanmalı.

Türkiye’de kaç Karagöz ustası var diyebiliriz?

Milletlerarası Kukla Birliği (Unima)’ne kayıtlı ve bakanlığın sanatçı kimliğine sahibi 40-50 kişi vardır ama en özünde elemeye kalksam, iyi Karagözcü kaç kişiyiz diye bu işi hakkıyla yapan ancak 5 kişi çıkar.

UCUZCU YAKLAŞIMLAR VE EKONOMİK KRİZ KARAGÖZ’Ü DE VURDU

RAMAZANDA TÜRKİYE’DE KARAGÖZ OYNATAMAZKEN, NİSANDA, MOSKOVA’DA RUS ÇOCUKLARA KARAGÖZ ATÖLYESİ YAPACAĞIM

Bu Ramazan’da Karagöz oyun programınız nasıl?

Maalesef Ramazan’a dair şu an önümde hiç bir iş yok. Normalde çok olurdu ama bu sene hiç yok…

Kalitesiz işleri Karagöz diyerek çok düşük ücretlere oynayanlar var. Belediyelerin de bu işe sanat olarak değil de ramazan geldi, bir de Karagöz oynasın, hangisi ucuzsa o gelsin yaklaşımları da bunda rol oynuyor.

Mesela, geçen ramazanda bir etkinlikte adını hiç duymadığım birinin gösterisini izledim. Perde perde değildi, tasvir tasvir değildi. Kırtasiyeden satın aldığı plastik tasvirlere sopaları takmış ses yok, oyun yok abuksubuk bir şeyi Karagöz diye oynatıyordu.

Yanlış yaklaşımın yanı sıra ekonomik krizde mi Karagöz’ü vurdu?

Evet, ekonomik kriz Karagöz’ü de vurdu.

Türkiye’de maalesef zaten benim garip bulduğum en ufak bir ekonomik zorluk ya da toplumsal facia yaşanan zamanlarda ilk ertelenen şeyin tiyatro olması. Oysa maçlar devam ediyor… Bu bize de yansıyor, oyun oynayamıyor, kukla da satamıyoruz. Ama öte yandan

ramazanda bile burada Karagöz gösterimiz yok iken, Rusya’dan Karagöz’e ilgi çok. Mesela 7-22 Nisan tarihlerinde Ges-2’nin davetlisi olarak Rus çoculara Karagöz atölyesi yaptırmak üzere Moskova’dayım. Hem müze hem tiyatro olarak dünyada alanında ilk üçte yer alan Obrazstsav Kukla Tiyatrosu ile işbirliğiyle yapıyoruz bu atölyeyi. Ayrıca T.C Moskova Büyükelçiliği 23 Nisan etkinliği kapsamında ve Moskova Nazım Hikmet Vakfı’nda Karagöz gösterileri yapacağım. 15 Nisan-15 Mayıs tarihlerindeyse Moskova Devlet Doğu Sanatları Müzesi’nde bireysel olarak bir ay sürecek bir Karagöz tasvirleri müzesi açacağım.

KARAGÖZ MÜZESİ, OKULU AÇILMALI

YUNANİSTAN’DA KARAGÖZ SANATI ÇOK İYİ ŞARTLARDA VE DEVLET DESTEĞİYLE YAŞIYOR

Bu sanatını korumak için ne yapılmalı ?

Kültür Bakanlığ bir Karagöz Müzesi, Karagöz Okulu kurmalı. Konservatuarlarda bir kürsü de oluşturulabilir. Geleneksel tiyatro dersleri var az da olsa ancak o dersleri anlatanların çoğunun da bu işten haberi yok maalesef. Tuğla gibi kitaplar yazıyorlar ama bilmiyorlar. Ortaoyunu, meddah, Karagöz tiyatro camialarında ve konservatuarlarda aşağılanıyor. Batıya aşırı bir özenti var. Kulağımıza çok geliyor, şahit de oluyoruz; “Ortaoyunu yapma, meddah gibi, kavuklu gibi oynama”, “Karagöz mü lan bu” gibi aşağılamaları. Kültürümüze, kendimize o kadar yabancılaşmışız maalesef…

Yunanlar ise milli kostümlerini de giydirdikleri Karagöz’ü çok seviyor, sahip çıkıyor değil mi?

2009’a dek, Unesco’nun listesine Karagöz’ü Türkiye kökenli somut olmayan kültürel miras olarak kaydetmesine dek Yunanlar Karagöz’ü sahipleniyordu. Yine seviyor ve sahipleniyorlar. 2004’te Atina’daki Olimpiyat törenini bile hatırlayın ki, ‘Karagiozis’ yani Karagözle açmışlardı. Sahiplenmelerini yadırgamıyorum. Sonuçta asırlarca iç içe yaşamışız. Seviyorlar Karagöz’ü ve çok iyi Yunan Karagöz ustaları var, festivallerde izliyoruz. Ancak Yunanistan’da Karagöz tiyatro ve müzesi var ve Karagöz sanatı çok iyi şartlarda devlet desteğiyle yaşıyor, bizdekinin aksine.

DOĞU İNSANININ HAYALİ DE RENKLİDİR

O YÜZDEN SADECE BİZDE VE ÇİNDE RENKLİDİR GÖLGE TİYATROSU

Dünya gölge tiyatrosu içinde Karagöz’ün yeri nedir?

Türkolog Georg Jacob ve benzeri şarkiyatçı araştırmacılar bu türe ‘shadow theatre’ (gölge tiyatrosu) demiş ancak Karagöz’ün tekniği benziyor gibi olsa da tam olarak gölge tiyatrosu değildir. Gölge tiyatrosu ‘Shadow theatre’ dan doğrudan tercüme edildiği için tam olarak Karagözü anlatmaz. Siz hiç izlerken Karagöz peredesinde gölge görüyor musunuz? Tüm renkleriyle, ayrıntılarıyla görünür tasvirler. Dünyada sadece bizde ve Çin’de renklidir gölge tiyatrosu.

Kültürel olarak da gölge oyunu değildir Karagöz. Tasavvuf vardır. Yürek mantıktan önce dünyayı algılar. Perde de dünyanın yansımasıdır. Osmanlıca’da adı zaten ‘Zıll-l hayal’, hayalin gölgesidir. İnsan hayal kurarken siyah beyaz mı kurar? Hayır … Doğu insanı hayalini perdeye yansıtırken de gördüğü gibi yansıtmış, renkleriyle…Karagözün metninde tasavvuf yoktur ama varoluş felsefesinde, Bektaşi tekkelerinde üretilmiş güzel perde gazellerinde vardır. Ama biz buna gölge dedik mi katlettik bitti tüm kültür gitti. Tasavvufunu da öldürdük, tekniğini de.

FİLİSTİN MESELESİNE KAFKA’NIN GÖZÜNDEN BAKAN BİR KUKLA OYUNU YAZDIM

Bir de Karagöz tiyatrosuna adapte edilen Kafka kukla festivali projeniz var sanırız…

Geçtiğimiz yıl Kafka’nın 100. Ölüm yıl dönümüydü. Oxford Üniversitesi’nde müzik bölümünde araştırma görevlisi olan Can Bilir’in teklifiyle Karagöz Tiyatrosu’na adapte edilir bir Kafka kukla festivali projesine başladık. Projeyi İstanbul’daki Monologlar Müzesi’nin kurucusu Ahmet Sami Özbudak ile paylaştık. Çok heyecanlandı. Ben de iki kukla oyunu daha yazayım, Kafka Serisi yapalım dedi. Biri perde biri masa kuklası biri de ipli olacak şekilde onbeşer dakikalık 3 kısa oyun yaptık. Biri direkt Kafka’nın oyunu diğerleri de Kafka’nın kısa öykülerinden oyunlaştırdığımız eserlerden. Can müziklerini besteledi ben de tasvirlerini hazırladım. Yeditepe Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan eşim Sinem Öztürk de tüm oyunların dramaturjisini üstlendi. Ortaya güzel bir iş çıktı. Nisan’a dek Monologlar Müzesi’nde sahnelemeyi umuyoruz, sponsor arıyoruz.

Bu festivalde sahneleyeceğimiz üç oyundan ‘Çakallar ve Araplar’ı ben oyunlaştırdım. Kafka’nın 1917’de yazdığı bu oyun beni çok cezbetti çünkü projeye başladığımızda Filistin’deki büyük katliam başlamıştı. Kafka’da bir Yahudi’dir, onun yaşadığı dönemde henüz İsrail devleti kurulmamıştı. Yahudi toplumları Çekya ve Almanya gibi farklı ülkelerde yaşamaktaydı. Ama Filistin sorunu vardı yine. Kafka’nın gözünden Filistin mevzusunu, kendi dilim döndüğünce sanatsal bir estetikle nasıl anlatır, duyurabilirizle yola çıktım.

TUHAF BİR KUKLA AŞKI HİKAYESİ CARMEN, US’TA ÇIRAK TİYATROSUNDA

‘Carmen’ adlı oyununuzun da hikayesi ilginç onu da anlatır mısınız?

Us’ta Çırak Tiyatro olarak oynadığımız Carmen’i Sinem Öztürk yazdı ve yönetiyor. Gerçek bir hikayeye dayanıyor. II. Abdülhamid döneminde, 1881’de, ünlü İngiliz kuklacı Thomas Holden İstanbul’a gelir padişaha da oynadığı Carmen müzikali büyük ilgi görür. Ekibiyle oynattığı kuklalar insan boyundadır ve bu sanat İstanbul için çok yenidir. Ermeni tebaya mensup bir fotoğrafçı olan Onnik Efendi oyundaki kukla Carmen’e aşık olur. Kukla çok gerçekçi ve güzeldir hatta şehirde Carmen insan mı değil mi diye tartışmalar başlamıştır. Onnik Efendi, Thomas Holden’a Carmen’in desti izdivacına talip olduğuna dair bir mektup yazar. Holden’in İstanbul turnesi biterken, kuklaların içinde olduğu sandıklar tam Karaköy’den gemiye yüklenecektir, bir bakarlar Carmen içlerinde yok. Onnik Efendi’nin Galata’daki evinde kuklayı, gelinlik giydirilmiş halde, Onnik Efendi zifaf gecesine hazırlanırken bulur ve sahibine teslim ederler. Hikaye orada da bitmez. Thomas Holden’ın oğluyla yıllar sonra yapılan röportajda ortaya çıkar ki, Holden o olaydan sonra Carmen kuklasını bir daha hiç oynatmamıştır. 30 yıl sonra da Londra’daki evinin bahçesinde Carmen ile kendini yakarak hayata veda eder. Holden da Carmen’e aşıkmış demek ki… Bu hikayeyi oyunlaştırdığımız, Carmen’i 2 Mart’ta Yuvakimyon Rum Kız Lisesi, 9 Mart’ta Leyla Gencer Opera ve Sanat Merkezi, 20 Mart’ta Kumbaracı50 Beyoğlu ve 5 Nisan’da Kartal Sanat Tiyatrosu’nda oynayacağız.

SPOTLAR

1)Ekonomik kriz Karagöz’ü de vurdu.

Türkiye’de maalesef zaten benim garip bulduğum ilk ertelenen şeyin tiyatro olması. Oysa maçlar devam ediyor… Ramazanda bir Karagöz gösterimiz yok iken, Rusya’dan Karagöz’e ilgi çok. Ges-2’nin davetlisi olarak 7-22 Nisan’da, Rus çoculara Karagöz atölyesi yaptırmak üzere Moskova’dayım.”

2)“‘Karagöz Bilim Müzesi’nde adlı bir oyun yazdım. İbni Sina, el Cezeri gibi birçok bilim insanını anlatıyorum. Sokrates’i, Platon’u hepimiz biliriz ancak onların Doğulu karşıtlarıyeterince bilinmiyor.Tarihimizi, kültürümüzü aktarma misyonum olduğunu düşünüyorum Karagözle.”

Spot 3

“Karagözün felsefesinde Bektaşi, tasavvuf geleneği, şiir, gazel, divan edebiyatı da var. Perde arkasında kalan ustasının da nefsini terbiye ediyor. Alkış aldığımda bu sana değil sakin ol, arada Karagöz var o alkışlanıyor, diyorum. Bir zincirin halkasıyım. Karagöz benden öncede vardı benden sonra da olacak”

Spot4

“Karagöz 2009’da Unesco İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Listesi’ne alındı. Ondan sonra Karagöz’e ilgi arttı ancak ramazanı fırsat gören bazı ucube işler yaparak bunu Karagöz diye sunan kişiler de türedi. Belediyelerin ramazan geldi bir Karagöz de olsun. Kim ucuza oynatıtorsa o gelsin anlayışı da bu sanata zarar veriyor.”

Spot5

Kültür Bakanlığ bir Karagöz Müzesi, Karagöz Okulu açmalı. Yunanlar Karagöz’ü seviyor ve sahipleniyor. 2004’te Atina’daki Olimpiyat törenini bile Karagözle açmışlardı. Karagöz tiyatro ve müzeleri var ve Karagöz sanatı orada devlet desteğiyle, çok iyi şartlarda yaşıyor.

Spot6

“Orta oyunu, meddah ve Karagöz konservatuarlar ve tiyatro camialarında aşağılanıyor.. Batıya aşırı bir özenti var. Kulağımıza çok geliyor, şahit de oluyoruz; “Orta oyunu yapma, meddah gibi, kavuklu gibi oynama”, “Karagöz mü lan bu” gibi aşağılamaları. Kültürümüze, kendimize o kadar yabancılaşmışız maalesef…”

798f8b68-9d0f-4271-b64f-18a490bfc9d7.jpeg

85571934-8e8e-46c7-8007-e885c36b1ff1.jpeg

aae0e6a1-bc59-4e75-8c0f-8102e3098d63.jpeg

b1d93ddf-2978-45eb-a4a9-c2d39ebca608.jpeg

c232fe09-c760-4fa8-a7b7-276bc7f84995.jpeg