Kelimelerde anlaşalım arkadaşlar!

Hicrî takvimin başladığı Muharrem ayının İslâm âleminde ayrı bir yeri vardır. Hüzün ayı desek yeridir.

Bu yıl 19 Temmuz 2023 Çarşamba günü Hicrî yılın ilk günüydü. Ayın 10. günü “aşure günü”dür. (Aşera, Arapçada 10 demektir.) 28 Temmuz 2023 Cuma aşure günü idi.

Diyanet, hem hüznü, hem Hicrî yılın başlangıcını birleştirdi, cuma hutbesinin mevzusu yaptı.

Yeri geldi... Önce “Türkçe notu” düşeceğiz, sonra “Muharrem”e devam edeceğiz.

Biliyorsunuz, arada temas ettim, “konu”, “mesele” kaldırıldı, hepsi birden “mevzu” oldu. Arapçadan gelen “mevzû (mim+vav+zad/dad+illetli harf vav+ayın. İlmî çalışmalarda ayın işareti ters apastrofla (‘) gösterilir.)

“Mevzu” o kadar yaygınlaştırıldı ki, aklıma gelmiyor şimdi, “konu” ve “mesele”den başka anlatış şekli de vardır.

Mevzu da mevzu!...

“Hutbenin mevzusu” yerine “konusu” diyebilirdim. Bir farkı göstermek için “mevzusu” dedim. Nedir o fark? İsim tamlamalarında birinci kelime tamlayan, ikinci kelime tamamlanandır. Tamlananın aldığı ek iyelik/sahiplik ekidir. “Hutbenin mevzusu” deyince “mevzusu”ndaki iyelik ekine dikkat ediniz... Kimileri “mevzusu”, kimileri “mevzuu” yazıyor, söylüyor, biraz Arapçadan, Osmanlı Türkçesinden bilgisi olan “mevzu” derken son ses ayını çatlatıyor. “Ayın”ın karşılığı Türkçede yoktur. Güya, ayını belirtmek için, iki ünlü arasına girmesi gereken “s”, “y” alınmıyor, iki “u” yan yana getiriliyor.

Harf inkılâbında, Arapçadan gelen kelimeler için, ayrıca Türkçenin aslında olmayan seslere karşılık harfler belirlenmemiştir.

Söz açılmışken... Komünist yönetim yıkılıp Sovyetler dağılınca, Türk cumhuriyetleri de müstakil oldular. Kril alfabesinden Latin alfabesine geçişler için çalışmalar yapıldı. Bir toplantı da Ankara’daydı. O toplantıda gazeteciliğimin yanında, “Dr.” sıfatımla delege olarak ben de vardım. Azerbaycanlıların Türkçesiyle Türkiye Türkçesi birbirine çok yakındır. Ama sesleri karşılayacak harflerde ortak nokta bulunamamıştı. (Meselâ; Azerbaycan alfabesinde sesleri karşılamak için ters e, x, q vardır. “ters e” i-a arasını, x Arapçadaki “ha”yı, q yine Arapçadaki “ka”yı karşılıyor.)

Osmanlı Türkçesine dikkat ediniz... Sesleri karşılamak için Arapçada olmayan uygulamaya geçilmiştir. “Nazal ne” için kef üzerine bir çizgi çekilmiştir. (Örnek; “gönül”ün, “deniz”in “n”si nazaldır. Arapçada p, ç seslerinin karşılığı olmadığı için b işaretinin altına üç nokta, c işaretinin içine üç nokta konarak Türkçe karşılık sağlanmıştır.

Cumhuriyet döneminde Latin harflerine geçişte, harflerimizin eksik olduğunu söylemeliyiz.

***

Mevzu uzun... Girmeyelim. Yine “mevzu” dedik. Elbette yeri gelince kullanacağız ama dediğim gibi yeri gelince, dil zenginliğimizi ve asıl önemlisi dil kaidemizi yok etmeden kullanacağız.

Biliyorsunuz sık girdiğim konudur... Tamlamada, bir marifetmiş gibi, “camii” diyorlar, yazıyorlar. Yetmiyor bir de “camiî” diye yazıyorlar. “Ayın” sesini belirtmek için kelimede ayının olduğu harfe şapka da koyuyorlar. Ama yanlış koyuyorlar, “ilk “i” üzerine koysalar kendilerince ayını belirtmiş olurlar.

Türkçemizde bazı kelimelerde ayının “â” ile karşılandığını görürsünüz. “mana” kelimesini açalım “m+ayn-n-uzatma elifi” karşımıza çıkar. “Lanet” kelimesinde de “a” ayındır ve çok yerde “a” şapkalıdır. Daha başka örnekler de vardır.

Maalesef dilimiz büyük karmaşa içindedir ve ortak imlâyı bulamadığımız gibi, kullanılacak kelimelerde de inatlaşıyoruz.

İki ayrı dil kurumu var, resmî Türk Dil Kurumu, bir de dernek olarak Dil Derneği. Dil Derneği tümden şapkaları kaldırmıştı.

Dil Derneği; 1980 Darbesi öncesi kendi aşırıcı zihniyetleri içinde olan Türk Dil Kurumu’nun kapatılmasına, sonra kendi çizgileri dışında Türk Dil Kurumu’nun dizayn edilmesine karşı 1987’de kuruldu. 2002’de de Bakanlar Kurulu’nun kararıyla “kamu yararına çalışan dernek” hüviyetini aldı. Aşırı ayıklayıcı bir dil anlayışları olduğunu belirteyim ve şimdilik burada durayım.

Dil Kurumu’nun “Türk”ü kaldırıp “Türkiyeli” diyen yeni atraksiyonuna sonra gireceğiz. Yine Dil Derneği’nin ayıklayıcı tavrı üzerinde de duracağız

Konumuza dönelim:

“Ayın” sesinin olduğu “mevzu”yu, tamlanan olarak kullandığımızda “mevzusu”, “Mevzuu biliyor musunuz?” dediğimizde “Mevzuyu biliyor musunuz?”, “cami”de de yine “camisi”, “camiyi” söyleyeceğiz, yazacağız.

Anlaştık mı?!

***

Asıl mevzumuz muharrem ayı idi. Yazacağız.

Yazarın Diğer Yazıları