Kimi seçeceğiz? / Recep Muhlis GÜR

Kimi seçeceğiz? / Recep Muhlis GÜR
Bu bir seçim yazısı gibi olsa da aslında 26 sene Türkiye’nin belediyelerini teftiş etmiş bir müfettişin içini dökme yazısı olsa gerek. Yaşadığınız şehir, ilçe önemli değil, şöyle bir etrafınıza bakın düzenli bir şey görebiliyor musunuz?

Şehirlerin imarını mahvetmiş durumdalar, bir bina 4 katlı, yanındaki 5, diğer yanındaki 6, az ileride 30 katlılar,

Böyle birbirine geçmiş binalarla, sağlıksız, yeşil alansız, meydansız, kaldırımsız, otoparksız şehirler,

Avrupa’nın şehirlerini gezenleriniz olmuştur, insan hayran kalıyor ve bizde neden böyle değil diye üzülüyor.

Yazıklar olsun bunu bu millete reva görenlere…

Ve biz şimdi yeni başkanımızı seçeceğiz(!)

Yıllar önce Uşak Belediyesini teftiş ediyorum. İmar planına bakıyorum, her taraf yeşil alanlarla kaplı. Bir de duvarda asılı büyük şehir fotoğrafına bakıyorum, neredeyse şehir stadyumunun çimlerinden başka yeşillik görünmüyor… Ve bu sadece bir örnek.

Yağmur yağar alt geçitler deniz olur, sulara gömülen araçlar… Ve insanlar yüzme biliyorsa yüzerek canını zor kurtarır,

Yol yapım çalışmasında selle dolmuş çukurlara otomobil düşer, içinde insanlar boğularak ölür,

Akan sellerle araçlar sürüklenir, binalar yıkılır, insanlar ölür,

Yazıklar olsun bunu bu millete reva görenlere…

Ve biz şimdi yeni başkanımızı seçeceğiz(!)

Deprem gibi bir sarsıntı olmadan yanındaki çukurdan mütevellit bina çöker insanlar ölür, yaralanır,

Deprem olur on binlerce insanımız, kendi ellerimizle yaptığımız binaların altında can verir, hakeza yaralanır, sakat kalır, mahkemeler yıllarca sürer,

Bu konuda baş sorumlu belediye olmasına rağmen hangi parti olursa olsun genel seçim olur bir tane oy çıkmaması gereken başkanın partisine daha çok oy çıkar.

Yazıklar olsun bunu bu millete reva görenlere…

Ve biz şimdi yeni başkanımızı seçeceğiz(!)

Otopark kavgası yüzünden insanlar kavga eder, birbirlerini yaralarlar hatta öldürürler,

Kaldırımlar esnaf tarafından ve hatta zabıta noktası, bankamatik gibi binalarla resmen işgal altındadır,

Rögar kapağı açık bırakılır, kazalar olur,

Pazar yerleri kaldırımlara, caddelere kurulur, kargaşadan, çöplerden ortalık keşmekeşe döner,

Yazıklar olsun bunu bu millete reva görenlere…

Ve biz şimdi yeni başkanımızı seçeceğiz(!)

Yıllar önce Malatya Emniyet Müdürlüğü’nde asayiş şubesinin dosyalarını teftiş ediyorum. O sırada şube müdürüne telsizle bir anons geldi. O da ne yapsın artık olağan hâle geldiği için şakayla karışık “Arkadaşlar olay yerine ulaşmışlar. Maalesef otopark kavgasında bir kişi ölmüş. Tabii seleksiyon… (!)” dedi.

Bu uzayıp gidecek ve sizlerin de bildiğiniz daha hangi kepazeliği, hangi rezilliği yazayım.

Evimizin musluğu bozulur, iyi bir usta ararız, zira usta iyi olmazsa ev sular altında kalabilir,

Peki, bu böyleyken neden koca bir şehri yönetecek kişiyi seçerken böyle seçici olmuyoruz?

Bırakın ehil olmayı bir belediye başkanı dürüstse eğer, şu yukarıda yazdığım zararlar çok daha az olacaktır.

Zira mekanizma şöyle kurulmuş; partileri yönetenler dünyalık peşinde ellerini kaşıyorlar,

Belediye başkanlığına aday olanlar gerek aday adaylığı döneminde ve gerekse seçim çalışmalarında dünya kadar para harcıyorlar,

Koltuğa oturunca da, ilk olarak bu parayı çıkarmanın derdiyle, ikinci olarak da bir daha seçim kazanmanın hırsıyla başlıyor hırsızlığa,

Önce etrafına kafasına uygun elemanları topluyor, sonra da artık belediyenin hangi imkânı varsa, ihale mi, imar mı, zimmet mi? başlıyor aparmaya.

Kimse ben böyle yazarken mübalağa yapıyorum demesin zira bilhassa gazeteleri her gün takip edenleriniz belediyelerdeki yüzlerce yolsuzluk haberlerini okumuyorsunuz herhalde derim.

Nerede kaldı Belediyeler toplumun mahalli ve müşterek ihtiyaçlarını gideren mahalli kuruluşlardır, diyen kanun kuralı?

Nerede kaldı, okullarda okuduğumuz insanlık, dürüstlük, namuslu olmak, insanlığa hizmet, topluma hizmet kuralı?

Nerede kaldı, demokrasi, seçim, kararlara halkın katılımcılığı, halka açık şeffaf belediyecilik, beyaz masa hizmeti?

Ve bu hırsızlık işi o kadar normal hâle geldi ki, millet, “Çalıyor ama çalışıyor.” gibi, kötülüğü meşrulaştıran cümleyi atasözü haline getirdi.

Yani haberiniz var mı? Duygularınız bile çalınıyor?

Yazıklar olsun bunu bu millete reva görenlere…

Ve işte biz bu şartlarda şimdi yeni başkanımızı seçeceğiz(!)

Bu konu yüzlerce sayfa yazılabilirse de biz burada keselim ve naçizane tavsiyede bulunalım.

Bu şartlarda, hangi partiden olursa olsun çalmayı değil hizmeti düşünen dürüst adayları arayıp bulup destek olmak akla ve mantığa en uygun yol değil mi?