KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş 100. doğum yıldönümünde anıldı / Mustafa Erkal

KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş 100. doğum yıldönümünde anıldı / Mustafa Erkal
Prof. Dr. Mustafa E. ERKAL yazdı...

KKTC’nin kurucu Cumhurbaşkanı Rahmetli Rauf Raif Denktaş 100. doğum yıldönümünde rahmet ve saygı ile anıldı. Kıbrıs Türk Kültür Derneği (KTKD) ve Aydınlar Ocağı Genel Merkezi tarafından düzenlenen toplantı İBB Zeytinburnu Sosyal Tesislerinde yapıldı. Şehitlerimiz de rahmet ve saygıyla anıldı.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasından sonra açış konuşmalarına geçildi. KTKD Başkanı Zehra Bilge Eray, oturum başkanı Yakan Cumalıoğlu, A.O. Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa E. Erkal ve KKTC İstanbul Konsolos Temsilcisinin konuşmalarından sonra konuşmalara geçildi.

Sırasıyla Emekli Büyükelçi Ertuğrul Kumcuoğlu, Prof. Dr. Mustafa E. Erkal, Yakan Cumalıoğlu ve Hüseyin Macit Yusuf rahmetlinin çeşitli yönleri ve başarıları üzerinde durdular. Bilhassa hatıralar ve devlet adamlığı konusu ilgi ile izlendi.

Bilindiği gibi, rahmetli Rauf Denktaş bütün Türk Dünyası’nın millî davasını en iyi şekilde koruyan, savunan, kabul ettirebilen, ikna gücü yüksek, Rumların başa çıkamadığı müstesna bir liderdi. Birçok defa ölümle karşı karşıya gelmesine rağmen, davasını yılmadan, örnek bir şekilde savunurdu. Siyasete girişi de onun bunun paraşütü ile olmamış bir örnekti. Kendisi bir Cumhurbaşkanı nasıl olmalı sorusunun tam cevabıdır. Tevazu sahibi, halkın içinde yaşayan, ufku geniş liderdi. Dış politika ile ilgili tespitleri ve uyguladığı politikalar yanlış çıkmamıştır. O’nun tespitleri birçok politikacıya ders niteliğinde idi. Türksüz Kıbrıs düşünen Rumlar ve Türkiye’deki malum Türkiyeliler(!) tarafından hedef alınırdı. Ver-kurtulcu teslimiyetçiler, iş birlikçiler ondan tabii ki hoşlanmazdı. Atatürksüz Türkiye, Türksüz Anadolu hedefleyenler, KKTC’yi Rumlar ve bazı Batılılar gibi içlerine sindiremeyenler, AB ve BM yetkilileri gibi Denktaş’tan kurtulmanın peşine düşerlerdi.

Denktaş, diğer sözde Cumhurbaşkanlarından çok farklıydı. Eğer Denktaş olmasaydı ne KKTC doğabilirdi, ne de Kıbrıs’ta Türk bırakırlardı. Batı’nın emirlerine göre hareket etmez, millî devletten taviz vermezdi. O’na göre, bu alçaklık ve hıyanetti. Diğerleri ise; emperyalist çevrelerle aynı şeyleri düşünürlerdi. Kendi devletlerinin varlığını açıkça reddedenlerin Cumhurbaşkanlığı makamını utanmadan işgalleri aslında büyük bir çelişkiydi. KKTC’yi Türkiye’nin AB üyeliği önünde bir engel gibi gören cahiller ve iş birlikçiler aslında Türkiye’nin önündeki asıl engellerdir.

Denktaş’ı tenkit edenler günümüzde Denktaşlaşmak zorunda kalıyorlarsa bu onların kalitesizliklerini ortaya koyar. Utanılacak ve çirkin saldırılarda bulunanları o büyük insan, bunları ciddiye bile almaz Anavatan’ına hiç gücenmezdi. Utanmadan onun için “Git ülkende siyaset yap”, “Susturun bu adamı” diyebilecek kadar alçalanlar Denktaş’ın Dünya Türklüğünün lideri olduğunun bile farkında olmayan gazete paçavraları idi. Bunlar ve benzerleri Kıbrıs’ın stratejik önemini kaybettiğinden bile bahsetmişlerdir. Küreselleştirmeyi yanlış anlayanlar “Zaten sınırlar kalkıyor, ileride Kıbrıs’ta tek devlete geçilecek, milliyetçiliğe gerek yok” diyebilen zihniyet tabii ki rahmetliyi de üzmüştü. FETÖ’nün sağcı ve solcuları Türkiye’yi iknaya gelen AB ileri gelenleri ile birlikte teslimiyetçi politikalar ortaya koyarlardı. Patron ABD olduğuna göre tezgâhtarlar farklı olabilirdi. Ne gariptir ki stratejik önemi kalmadığı iddia edilen Kıbrıs’ta yabancılar üs kurma yarışındadırlar. Beklendiğinin aksine ne sınırlar kalkmış, ne de birbirinden çok farklı ülkeler de birleşmiştir. Küçüklü büyüklü birçok ülke millî menfaatlerine sahip çıkma yarışına girmiştir. Sömürülmekten kurtulma peşine düşmüşlerdir. Bazılarının anladığı gibi milliyetçilik hiçbir zaman ırkçılık değildir. O sadece duygusallık da olamaz. Milliyetçilik, bir ülkenin kendi dışındakilerin varlığını kabul ederek dünya nimetlerini eşit, adil, istismar edilmeden faydalanabilmesi şuurudur. Milliyetçiliğe ırkçılık diye bakanlar, onu kendileri için savunanların kullandığı birer malzeme olmuştur. Milliyetçilik, duygu ve düşüncenin işe ve pratiğe dönüşmesidir; sanattan, kültürden, ekonomiye kadar istismar kozunu bir türlü bırakamayan güçlü ülkeler toplum kesimlerini küreselleşme ve diğer bazı kavramlarla uyuşturma peşindedirler. Kamuoyunun taviz ve istismarları gerçekleştirecek zihniyete çevrilemediği örneklerde istedikleri elde edilemez. Dünya barışı için de önü açılmış ve gelişmekte olan ülkelerden fedakârlıklar yapmaları beklenir; oysa bunları yapacak olan süper güçlerdir. Dünya barışı onların elindedir. İstediklerinde sözde demokrasi, özgürlükler, dikta rejimlerinden kurtarılma iddialarıyla işgal edilir. Halk o hâle getirilir ki, işgalciler diktatörden bizi kurtardı diye Irak’ta ve başka ülkelerde olduğu gibi ABD askerlerinin ellerini bile öperler. İnsanlık tarihi, kabul edelim veya etmeyelim millî menfaat çatışmalarının tarihidir. Milliyetçilik reddedilerek millî menfaatler korunamaz.

Rahmetli Denktaş, Aydınlar Ocağımızın daveti üzerine 2004 yılında Trabzon’da yapılan 25. Şûra’ya katılma lütfunda bulunmuş ve Şûrayı şereflendirmiştir. Şeref konuğumuz olmuştur. Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde büyük amfiyi dolduran gençlere ve aydınlara tarihî bir konuşma yapmış ve Kıbrıs’ta dönen oyunları anlatmıştır.

KKTC’de yakın geçmişin tarihi, gençlere en iyi şekilde TV programlarıyla öğretilmelidir. Unutulmasın ki; tarihini yeterince bilmeyenlerin coğrafyasını da başkaları çizer.