Bir dost ortamında Türkiye’de ekonominin durumunu konuşurken, sosyal medyada bir haber gözüme ilişti. Ayakkabı, çanta ve tekstil sektörlerinde öncü markalardan birinin konkordato ilan ettiği duyuruluyordu. Son günlerde benzer haberleri sıkça görmeye başladım. İçime bir hüzün çöktü! Çünkü birkaç paragraf ile geçiştirilen konkordato; ekonomik daralmaya, durgunluğa ve işten çıkarmalara işaret ediyor. Ticaret sicil gazetelerini incelerseniz, eminim bu hüznü siz de yaşayacaksınız.
Konkordato, ekonominin medyada pek görünmeyen yüzü demek! Bir iflas anlaşması; iflasa giden firmalara ikinci bir şans vermek demek. Aslında hukuki bir anlaşmadan bahsediyoruz. Borçlarını ödemekte zorlanan firmalara, alacaklılarıyla yasal bir uzlaşma zemini sağlanıyor. Bir başka deyişle, “kontrollü iflas” olan konkordato için “ekonomide öncü deprem” tanımını kullanmak da yanlış olmayacaktır. Yani, iflasa giden yolun ilk adımı... Peki, firmalar neden bu duruma düştü? Neden ekonomide alarm zilleti çalıyor?
Bu soruların cevaplarını yıllara dayanan ekonomi politikalarında aramak gerekiyor. Türkiye ekonomisi son yıllarda ciddi yapısal sorunlar yaşıyor. Yüksek enflasyon ile piyasalar darmadağın oldu. Fırsatçılar, fiyatları şişirerek vatandaşın boğazına çöktü. Vergi odaklı stratejiler ve kur dalgalanmaları piyasaların dengesini bozdu. Dış etkenler, finansmana erişimdeki zorluklar ve iç talepteki daralma piyasaları allak bullak etti. Bu durum, şirketlerin gelir ve gider dengesini altüst etti.
KOBİ’lerden esnaflara, butik satıcılardan holdinglere kadar ekonominin bel kemiği işletmeler, artan maliyetler ve daralan pazar sebebiyle ödeme zincirlerinde kırılmalar yaşadı. Üretim daraldı, hizmetler sınırlandı, borç yükü arttı. Bu durum, konkordato başvurularında patlamaya yol açtı. Kamu bankalarının destekleri bile bu firmaları kurtaramıyor.
2025’in ilk 6 ayında konkordato, yani geçici mühlet kararı verilen firma sayısı bin 259 oldu. Geçen yılın aynı döneminde 605 firma konkordato ilan etmişti. Yani, bu yıl yüzde 108 artış olmuş. Kesin mühlet kararı verilen firma sayısı yüzde 236 artarak 822’ye ulaştı. İflas kararı verilen şirket sayısı da yüzde 101 artarak 553’e ulaştı. Hatta “İSO 500” listesinde yer alan firmalar arasında da konkordato kararı verilenler var.
Bir paragraf ile anlattığımız bu rakamlar, binlerce evde hüzün anlamına geliyor. Çünkü işten çıkarmalar artıyor. Çalışanlar, sessiz sedasız iş daralmasının kurbanı oluyor. Bazıları istifaya zorlanıyor. Özellikle tekstil, inşaat, mobilya ve perakende sektörlerinde ciddi boyutlarda işten çıkarmalar var! Binlerce çalışan, aileleriyle birlikte konkordatodan etkileniyor. İşsiz kalanlar, borcunu ödeyemeyen esnaflar, tahsilat yapamayan tedarikçiler ve daha fazlası... Zincirleme bir ekonomik ve sosyal kriz...
Hükümet, bu tabloya karşı duyarsız diyemeyiz. Kredi destek paketleri açıklanıyor, yapılandırma imkânları sunuluyor, borç erteleniyor, vs... Ancak bu önlemler yeterli olmuyor maalesef. Sadece sorunu öteliyor. Uzun vadeli yapısal çözümlere ihtiyaç var. Günü kurtaran adımlarla adeta ekonomik çöküşü izliyoruz. Ekonominin öncü depremlerinden ders çıkararak, ekonomik yapıların acilen güçlendirilmesi, kaynakların geliştirilmesi, sanayide çarkların daha hızlı dönmesi gerekiyor. Ekonomide yaygın bir çöküşe doğru gidiyoruz. Acil bir dirilişe ihtiyacımız var!