Krizi çıkaran başkası, suçlusu anayasa, oh ne alâ/ Kerim YILMAZ

Krizi çıkaran başkası, suçlusu anayasa, oh ne alâ/ Kerim YILMAZ
Kerim YILMAZ yazdı...

Eski deyimle sümmettedarik (sonradan temin olunan) yargı krizini çıkaran yüksek yargıçlar ama suçu anayasaya atan fırsatçı siyaset esnafı oldu. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay arasında yaşanan -14.maddenin-sözde yorum farkı tartışmasını krize çeviren siyasetçiye rağmen meşru ve hukuki zeminde olan anayasa mahkemesidir. Zira kendi içtihatlarına uygun bir karar vermiştir. Üst norm olan anayasanın 153.maddesi çok açık ve kesindir. Karar yürüyen, duran misali her organı, kurumu, özel ve tüzel kişileri tartışılmaksızın bağlar.

Bu emredici hükme nazaran kendisini üstte gören -hem suçlu hem güçlü rolü oynayan- Yargıtay 3. Ceza Dairesidir. Anayasaya aykırı kararında yaptığı suç duyurusu ise tam bir hamakattir. Anayasayı bilmediği gibi 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri hakkındaki yasadan da bihaberdir. Dahası hangi suçtan ihbarda bulunacağını da bilmediğinden bugüne dek bulunamamıştır. O yüzden sunî bir krizle hukuken sonuçsuz atak yapmıştır.

Altı ay öncesinde yapılan seçimlerde sözü edilmeyen ama iktidarın ajandasında varlığını hep sürdüren yeni anayasa için krizi fırsata çevirmek isteyenler hemen atlamıştır. Bizim anayasacılık tarihimizde yeni bir anayasa, saray darbesi (1876) savaş (1921) askeri darbelerden sonra (1961-1982) ya da rejim değişikliğiyle yeni bir toplumsal mutabakat belgesi (1924) olarak yapılmıştır. Esasen genel olarak her ülkede de durum böyledir.

İlki 1987 de olmak üzere bugüne dek defalarca tadil ile hükümlerinin 2/3'den fazlası değişen mevcut 1982 anayasasına, ürünü olsa bile orijinalliğini kaybettiği için darbe anayasası demek haklı ve gerçekçi değildir. Sanıyorum sorunları ''ruhu'' diye itiraz ettikleri ''Başlangıç Hükümleri'' ile sisteme rengini veren ilk dört ve meşhur 66. maddeleriyledir. Cumhuriyetten rövanş alma ve milli devlet kimliğini zaafa uğratma heveslileri asli kurucu iradeyi de bilmemekte kendilerini seçildik öyleyse her şeyi yaparız zannetmektedir.

Ama hiç de öyle değildir. Ancak ''aslî kurucu iktidarl'', kendilerinden önce var olan hiçbir şart ve kurala bağlı olmaksızın yeni bir anayasa yapabilir. Öncesinin hükümlerine göre var olan yasama organı üyeleri ancak mevcut anayasanın maddi ve şekli, şart ve sınırları içerisinde yani ikincil durumda ''talî kurucu iktidar'' olarak sadece değişiklikleri yapabilir.

Buna göre küçük, büyük tüm bileşenleriyle birlikte AKP, “yeni bir anayasa” yapamaz. Hatta mevcut meclisin dahi tümüyle yeni bir anayasa yapma yetkisi yoktur. Çünkü TBMM, tali kurucu iktidardır ve 1982 Anayasası’nın şekli ve maddi sınırlarıyla bağlıdır. Örneğin değişmezliği kabul edilen ilk dört maddeyi ortadan kaldırma yetkisi yoktur.

Anayasa hukuku açısından durum bundan ibarettir. Yargıtay'ın dahi sallamadığı anayasa da ne ki? Hukuk da neymiş derseniz eğer, her şeye ve herkese rağmen hukuk her şeydir. O yok olduğunda baştan sona tüm makamlar, mevkiler ve yeni anayasa yapacaklar da kendiliğinden yok olur. Zira TBMM'ye gelişlerini sağlayan hukuktur ve sadakate yemin etikleri anayasa yok sayılırsa, mevcut görev ve yetkileri de toz olur. Sun'i krizin sebebi anayasa olmadığı gibi çözümü de yeni bir anayasa değildir. Kasten uyulmadığında, suçun faili olmayan anayasanın tümüyle yenilenmesi ise anayasaya taammüden suikast olur.

Bugün şikâyet ettikleri hükümleri, 2007, 2010 ve 2017'deki geniş çaplı değişiklikleri yapanlar da uymayanlar da kendileridir. Örneğin çok açık olan 101. maddedeki iki dönem kuralına uymadılar. Bunu ve Cumhurbaşkanı seçiminde 50+1'i kaldırarak, nisabı aşağı çekerek yine yeniden seçilme hesabı, anayasaya uymak yerine kendine uydurmak olur. Muhalefetin dağınıklığı ve feraset sizliğinden istifade ile yapılacak ''yeni anayasa'' halkın yararına olmayacaktır. Övünülen ama beş yılda iflas eden Cumhurbaşkanlığı hükumet sistemini tahkime yarayacaktır.

Bugün için; temel hak ve özgürlüklerin korunması, ayyuka çıkan adaletsizliğin, kamuda yolsuzluğun ve israfın önlenmesi, halkı yoksullaştıran, yandaşı zengin eden politikaların sebebi mevcut anayasanın hangi hükmü? Ya da ''Tek adam'' yönetiminin halk yararına yapmak isteyip de yapamadığı ne? Engeli anayasanın hangi maddesinde? Şayet dert ölünceye kadar orada kalmanın yol ve yöntemini uydurmak değilse ihtiyaç ne?

Dünyanın her yerinden uyuşturucu baronlarına ülkemizi üs yapıp gri listeye sokan ne? Gizli ortaklı yandaşa milyarlarca dolarlık usulsüz ihalelerin, Başsavcısının resmi yazıyla adliyemde rüşvet çetesi var dediği, her kademesinde işlerin rüşvetle döndüğü, yerli milli çetelerin kara para cennetine döndürdüğü ülkemizin, yolsuzluk endeksinde birinci, demokrasi de sonlarda olmasının sebebi anayasa mı?

Elbette ki değil ve kim olduğu da çok belli ve asla anayasa değildir. Uyulmayan anayasa ve yasalar buruşuk lahana yaprağı gibidir, hiçbir işe yaramaz. Önemli olan anayasası olmak değil anayasal devlet olmaktır. Kurala önce koyanlar -yasama yürütme ve yargı- uyar.

Hukukun üstünlüğü ve norma saygı ve uyma bilinci olmayan ülkelerde değişmesi gereken anayasa değil yönetim zihniyetidir. Kural koyucunun uymadığı yasayı suçlamak, ahmaklık değilse ahlaksızlıktır. O yüzden hep diyoruz ki; Siyasette ahlak, yönetimde adalet....

İlgili Haberler