İsrail’in Beit Shemesh kenti yakınlarındaki Tel Azekah arkeolojik alanında, ailesiyle doğa gezisine çıkan 3 yaşındaki Ziv Nitzan’ın tesadüfen bulduğu bir taş, arkeoloji dünyasında büyük yankı uyandırdı.

Küçük kızın eline aldığı taşın, yaklaşık 3800 yıl öncesine, Orta Tunç Çağı’na (M.Ö. 2100-1600) tarihlenen bir muska olduğu ortaya çıktı. Bu nadir buluntu, Antik Mısır ile Kenan uygarlıkları arasındaki derin kültürel bağları bir kez daha gözler önüne serdi.

TESADÜFİ BİR KEŞİF

Mart 2025’te, Ziv Nitzan ve ailesi, İsrail’in Shephelah bölgesinde yer alan ve yaklaşık 15 yıldır arkeolojik kazıların devam ettiği Tel Azekah’ta bir aile gezisi düzenliyordu.

Ziv, çakıl taşlarıyla kaplı bir patikada yürürken dikkatini çeken küçük, yuvarlak bir taşı eline aldı.

Ablasının anlattığına göre, Ziv’in taşı temizlemesiyle üzerindeki sıradışı desenler ortaya çıktı.

Aile, bu “güzel taş”ın sıradan olmadığını fark ederek durumu hemen İsrail Eski Eserler Kurumu’na (IAA) bildirdi.

Ziv’in ablası Omer Nitzan, o anı şöyle anlattı:

“Etrafında binlerce taş vardı, ama Ziv bir şekilde bunu seçti. Taşı temizlediğinde, üzerindeki desenlerin farklı olduğunu fark ettik ve bu bir arkeolojik buluntu olabilir diye düşündük.”

Ailenin bu örnek davranışı, buluntunun uzmanlar tarafından incelenmesini sağladı.

MUSKANIN ANLAMI

İsrail Eski Eserler Kurumu, taşın Orta Tunç Çağı’na ait bir Kenan muskası olduğunu doğruladı.

İsrail Müzesi’nde antik tılsımlar ve mühürler üzerine uzman olan Dr. Daphna Ben-Tor, muskanın önemini şu sözlerle açıkladı:

“Muskaları, Kenan uygarlığında mühür ve tılsım olarak kullanılıyordu. Mezarlarda, kamu binalarında ve özel evlerde bulunurlardı. Çoğu zaman dini inançları veya sosyal statüyü yansıtan semboller içerirlerdi.”

Muskaları, Antik Mısır kültüründe yenilenme ve yeniden doğuşu simgeleyen kutsal nesnelerdi.

Antik Mısırlılar, gübre toplarını yuvarlayan bokböceklerini güneş tanrısı Ra’nın gökyüzünde güneş diskini hareket ettirmesiyle ilişkilendirmiş ve bu böcekleri yaratılış tanrısı Khepri ile özdeşleştirdi.

Dr. Ben-Tor, “Mısır dilinde bokböceği kelimesi, ‘var olmak’ fiilinden türemiştir. Bu nedenle bokböcekleri, Antik Mısır’da tanrısal bir sembol olarak görülüyordu” diye ekledi.

TEL AZEKAH’IN TARİHİ ÖNEMİ

Tel Azekah, Judea ovalarında yer alan ve Orta ile Geç Tunç Çağları’nda bölgenin en önemli şehirlerinden biri olan bir arkeolojik alan. Tel Aviv Üniversitesi’nden kazı direktörü Prof. Oded Lipschits, bölgenin önemini vurguladı:

“Tel Azekah, yaklaşık 15 yıldır devam eden kazılarla, Kenan ve Mısır arasındaki ticari ve kültürel bağları ortaya koyan çok sayıda buluntuya ev sahipliği yaptı. Ziv’in bulduğu muska, bu bağların bir başka kanıtı.”

Lipschits, muskanın, Kenan uygarlığının Mısır kültüründen nasıl etkilendiğini ve bu etkileşimin günlük yaşamda nasıl yansıdığını gösterdiğini belirtti. Bölgede daha önce de antik şehir surları, tarımsal yapılar ve diğer Mısır-Kenan kökenli eserler bulundu.

Ziv’in keşfi, bu zengin buluntu listesine önemli bir katkı sağladı. Bilimsel Perspektif ve Küresel İlgiBokböceği muskasının keşfi, uluslararası arkeoloji camiasında da ilgi uyandırdı.

İngiltere’deki University College London’dan arkeolog Prof. Stephen Quirke, buluntunun Mısır-Kenan ilişkilerini anlamada kritik bir rol oynayabileceğini belirtti:

“Bu tür muskalar, sadece estetik değil, aynı zamanda dini ve siyasi mesajlar taşıyordu. Ziv’in bulduğu muska, Kenan bölgesindeki elit kesimlerin Mısır kültürünü nasıl benimsediğini gösteriyor.”

Quirke, muskanın üzerindeki desenlerin detaylı analizinin, dönemin ticaret yolları ve kültürel alışverişleri hakkında yeni bilgiler sunabileceğini ekledi.

ABD’deki Johns Hopkins Üniversitesi’nden Mısırbilimci Prof. Betsy Bryan da buluntunun önemine dikkat çekti:

“Muskaları, Antik Mısır’da hem dini hem de pratik işlevlere sahipti. Bu muskanın Kenan bölgesinde bulunması, Mısır’ın Levant üzerindeki etkisinin ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.”

Bryan, muskanın mikroskobik analizlerle incelenmesi gerektiğini ve üzerindeki olası yazıtların dönemin sosyal yapısına dair ipuçları verebileceğini vurguladı.

ZİV’İN ÖDÜLÜ VE SERGİ

Küçük Ziv’in keşfi, İsrail Eski Eserler Kurumu tarafından takdirle karşılandı. Kurum, Ziv’e “üstün vatandaşlık” sertifikası verdi ve buluntunun Kudüs’teki Jay ve Jeanie Schottenstein İsrail Arkeolojisi Ulusal Kampüsü’nde sergileneceğini duyurdu. IAA müdürü Eli Escusido, “Ziv sayesinde bu tarihi eser, herkesin görebileceği bir mirasa dönüştü” dedi.

Ziv’in keşfi, çocukların arkeolojik buluntulara rastlamasının nadir olmadığını da ortaya koydu. IAA sözcüsü Yoli Schwartz, “Yağmurlardan sonra toprak, arkeolojik buluntuları yüzeye çıkarabiliyor. Çocukların meraklı gözleri, bu tür keşiflerde sıkça rol oynuyor” diye belirtti.

Ziv Nitzan’ın tesadüfi keşfi, tarihin derinliklerinden bir parçayı gün yüzüne çıkardı.

3800 yıllık bokböceği muskası, sadece bir çocuğun merakının değil, aynı zamanda Antik Mısır ile Kenan arasındaki kadim bağların bir simgesi. Bu küçük ama anlamlı buluntu, arkeologların Tel Azekah’ın geçmişini anlamasına yardımcı olacak ve tarih meraklılarını büyülemeye devam edecek.