Kumpas

Oradan oraya sevk edilen dilekçeler, dosyalar, 7 aydır yazılmayan gerekçeler “hükmen tutukluluk” denilen acayiplik, Yargıtay başsavcısının bu kargaşada hiç bir adım atmayışı , hasta tutukluların hastaneye sevk edilmesi için adeta verilen yargı savaşı... insanın aklına bu kumpası kim yaptı diye geliyor. Çünkü hükümet paralel devlet dediği o hilkat garibesinin üstüne atıyor suçu.
Peki paralel devletin kolunu kanadını kırdınız diyelim, polislerini dağıttınız, dağıttıktan sonra gene dağıttınız, savcılarını görevden aldınız, aldıktan sonra bir daha görevden aldınız, ayakkabı kutularındaki dolarlar, eurolar ve ses kayıtları gün gibi aşikarken 55 milletvekili bir araya gelip de bir soruşturma önergesi vermediniz. 
Katilleri salıverdiniz  ama Türk Deniz Kuvvetleri’nin en seçkin subayları hakkında hiç bir tahliye belirtisi göstermediniz. Peki bu kumpası kim yaptı ? 

***

Her ağzınızdan çıkan şey bir anayasa suçu, bakanlarınızın, başbakanınızın, müsteşarlarınızın ağzından çıkan her cümle bir anayasa suçu. Öyle ise bu kumpası siz mi yaptınız? 
TÜBİTAK’tan sahteliği ispatlanmış hard disklerden hiç söz edilmiyor. Polislerin ve yargı mensuplarının göreve dönmelerinin önünü kesmek için İçişleri Bakanlığı, merkez daire başkanlığı diye bir şey icat ediyor.  Hakimler, mesai saati bitti diye İlker Paşa’nın işlemini yapmayacaklardı az daha. Özel Yetkili Mahkemeler kaldırıldı diye davanın üstüne yatılacaktı. Koskoca Genelkurmay Başkanı’nın hapisten çıkması ile Türkleri sevinmek gibi bir hazin duruma düşürdünüz. 

***

Dünya Kadınlar Günü’nü kutladık sözde ama ne kutlama! Yürüyüş yapan kadınların pankartlarında yüzü gözü yaralı kadınların fotoğrafları var. 
Eskiden böyle şeyler yoktu. Aile geçimsizliğinin en acımasızı, dayakla biterdi sonra barışılırdı şimdi adam, öldürmeden rahat etmiyor. Bu arada, Şefkat-Der Başkanı Kemal Bey ile avukat Emine Zeyrek’in yaptığı bir programı dinledim. Kadınlara ve kimsesiz çocuklara barınak temin etmekte ne kadar zorluk yaşadıklarını anlattılar. On da bile bir istikrar yok.

***

Erkeklerimiz başta olmak üzere bütün toplumu kim bu hale getirdi. Bu ülkede yasaları takmayan kim var? Kim örnek oluyor insanlara? 
Başbakan, Atatürk’ün o güzelim çiftliğine bir ‘Beyaz Saray’ yaptırıyor. Kim bilir bu ‘Beyaz Saray’a Amerikan başkanlarının sarayları mı ilham veriyor. Vakti ile orada yapılan süt ürünlerinden satın alırdık. Daha 2 sene öncesine kadar Bakırköy’de bu ürünleri satan dükkanlar vardı. AVM’ler yetmemiş gibi, camiler ve tarihi binalar AVM’ler için yıkılmamış gibi, köprüler ve hava limanı için İstanbul’un tabiatı tanınmaz hale getirilmemiş gibi, Atatürk’ün çiftliğine yapılan bu acayip nesne için dava açanlara Başbakan, sıkıysa gelin yıkın diyor. Ben falanca ayda bunu bitireceğim ve içinde de oturacağım diye meydan okuyor. Meydan okuduğu şey, bir düşmana karşı vatan savunması falan değil. Bir sarayda oturma tutkusu. Tutkular iyi şeyler değildir. Aklı başında hevesler iyi şeylerdir. 
Şimdi, bir başbakanın kanunlar hakkında böyle konuşmasını dinleyen vatandaşlardan kanunsuzluğa meyilli olanlar ne yapmaz! Karılarını, sevgililerini, kaynanalarını, kayınpederlerini hatta çocuklarını vurmaz mı? ‘Balık baştan kokar’ diye bir ata sözümüz var, bütün ata sözlerimiz gibi zamanı gelince güncelleniyor.

Yazarın Diğer Yazıları