Fatih Erboz / Yeniçağ Özel Haber
İsviçre’nin Lozan kentinde Kürt Enstitüsü kurulması yeni bir sözde açılım sürecinin Türkiye’de sürdürülmek istendiği döneme denk gelmesi tepkileri de beraberinde getirdi.
Kutlu Parti Genel Başkanı Prof. Yusuf Halaçoğlu, tarihte bir takım olayların peşi sıra gelmesinin tesadüf olgusunu ortadan kaldırdığını belirterek, “Lozan’da Kürt Enstitüsü kurulmasının amacı Türkiye’nin bölünmesi. Kürt sorunu diye bir sorun olmadığı esas meselenin Türkiye’nin bölünmesi ve bölgenin kontrol altına alınması olduğunu biliyoruz. BOP dediğimiz olgu zaten ortada. Musul ve Kerkük anlaşmazlığında nasıl Şeyh Sait isyanını çıkardılarsa, Hatay’ın anavatana katılması konusunda yaşanan problemli süreçte nasıl Dersim isyanını çıkardılarsa bugün de benzeri çalışmaların olduğu ortada. Bugün de yaşananlar bu olayların günümüz koşullarında bir tekrarı. Dolayısıyla tarihten ders alarak bölge üzerine politikalarımızı güncel koşullar içerisinde belirlemek kaçınılmaz oluyor” dedi.
Kutlu Parti Genel Başkanı Yusuf Halaçoğlu uyardı! 'Suriye’nin bölünmesi Türkiye’nin başını ağrıtır'
TARİHİ GERÇEKLERİ BİLMELİYİZ
Kurtuluş savaşından sonra Lozan’daki görüşmelerde Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm dünya tarafından kabul edildiğine dikkat çeken Halaçoğlu, şunları söyledi: “Lozan’da gerçekleştirilen görüşmelerde Kürtler bir azınlık olarak kabul edilmedi. Böyle bir olgu görüşmeler sırasında reddedildi. Dolayısıyla bugün ortaya konmak istenen sözde siyasi yapının önüne o günlerde geçilmiş oldu. Şimdi batılı ülkeler tekrar Kürt sorunu kavramını ortaya atarak Türkiye’yi bölmek çabası içine girişiyorlar. Kürt sorunu değil, Türkiye’yi bölme sorunu olduğunu artık biliyoruz. Türkiye’yi böldükleri takdirde bölgeye tam anlamıyla hakim olabileceklerini düşünen batılı devletler Kürt sorunu üzerinden Ortadoğu’da kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmek, politikalar üretmek istiyorlar. Tarihi gerçekleri bilerek hareket etmek bizi bu tür oyunlardan koruyacaktır.”

ÖYLE BİR EYALET HİÇ OLMADI
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde Osmanlı devletinden bu yana Kürt eyaleti, Kürdistan diye bir yer olmadığını da belirten Halaçoğlu, “Bugünlerde özellikle Kürdistan olgusunu sürekli gündemde tutup bir devlet kurmak istiyorlar. Bunun için de bildiğimiz dört parçalı Kürdistan olgusu gündeme getiriliyor. Bunu defalarca söyledim, tekrar söylüyorum; Osmanlı Devleti’nde Kürdistan diye bir yer yok bugünkü Türkiye Cumhuriyeti sınırları içeresinde. Kürdistan dediğiniz yer Süleymaniye, Erbil ve İran’ın bir bölgesi olarak gösterilir. Bugün Kürtlerin Kürdistan olarak Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde tanımlamaya çalıştıkları hiçbir şehrimiz Kürdistan olarak geçmez haritalarda. Hatta Osmanlı’da Kürdistan eyaleti Süleymaniye, Erbil ve İran’daki bölgeyi kapsar. 1847 yılında bu saydığım yerler Kürdistan olarak kabul edilmiş ancak 1867 yılında vilayetler nizamnamesiyle bu ortadan kaldırılmıştır. Tarihteki tüm haritalarda Hakkari, Van, Diyarbakır illerinin bulunduğu bütün o coğrafya Türkomania yani Türk coğrafyası olarak geçer. Kürdistan denen coğrafya bugünkü Irak ve İran’daki bölgeler içinde kalır. Bunun açıkça bilinmesi gerekir. TBMM’de bunu tarif ettiğim de o dönem milletvekili olan Altan Tan benim olmadığım bir oturumda 1847 haritasını göstererek cevap vermek istedi. Ben de 1867 vilayetler nizamnamesini gösterince tarihsel gerçek TBMM zabıtlarına da bir kez daha geçmiş oldu. Kürdistan denen bölgede Osmanlı devletinde bu nizamnameyle hükümsüz kaldı. Şimdi Kürdistan diye yola çıkacaksınız ancak Kürdistan dediğiniz coğrafyanın neresi olduğunu bilmeyeceksiniz. Bu bile birçok şeyi anlatmaya, esas amacın ne olduğunu anlatmaya yetiyor” diye konuştu.
Yusuf Halaçoğlu, ortak alfabenin yaratacağı o etkiyi açıkladı: Çok güzel gelişme
DERSİM VE ŞEYH SAİT İSYANLARI BOŞUNA ÇIKMADI
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ilk yıllarında Dersim ve Şeyh Sait isyanlarının da belli amaçlarının olduğunu belirten Halaçoğlu, “Şeyh Sait isyanının nedeni Musul ve Kerkük’tü. Bu bölgeyi Türkiye Cumhuriyeti’ne vermemek için, buraya müdahaleyi engellemek ve görüşmelerde Türk heyetini sıkıştırmak için isyan çıkardılar. Tarihi belgeler bunu açıkça ortaya koyuyor. Lozan’daki görüşmelerde Musul ve Kerkük tam karar bağlanamadı daha sonra yapılan Ankara antlaşması ile karara bağlandı. Şeyh Sait Ayaklanması 1925 yılında patlak verdi, daha sonra 1926 yılında Ankara antlaşması yapıldı. Aynı şekilde Hatay sorunun yaşandığı dönemde dersim isyanı çıkarıldı. Dersim isyanı sırasında Halep ve Kamışlı’da Türkiye’den Kürt aşiret kanaat önderleri ile Suriye’deki Ermeniler toplantı yaptı. Bu toplantı sonucunda isyana destek olarak mitralyözler gönderildi. Bu isyanın bastırılması sırasında bölgedeki dönmeleri bile devlet tek tek tespit etti. Tüm tarihsel belgeler mevcuttu. Yani tarihte daha önce ne olduysa bugün de benzerlerini görüyoruz. Bu nedenle çok dikkatli olmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.

KÜRTÇE DEĞİL FARSÇA
Batıda ne kadar Kürt Enstitüsü kurulursa kurulsun tarihsel belgelerin ortada olduğunu kaydeden Halaçoğlu, “Sözde Ermeni soykırımı meselesinde nasıl tüm tarihsel belgeler ortadaysa, Kürdistan diye bir devletin tarihte hiçbir zaman olmadığı, yine Kürdistan olarak tanımlanan yerin kesinlikle Anadolu’yu kapsamadığı yani Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde olmadığı tüm tarihi belgeliyle, haritalarla ortadadır. Bu tüm batılı devletlerin haritalarında da geçer. Öte yandan Şerefname de Kürtçe değil, Farsça’dır bunun da bilinmesi gerekir. Günümüzde bu gerçekler bilinmediği ya da eksik bilindiği için eksik ya da yanlış yorumlar yapılıyor. Tüm bu tarihsel gerçeklerin ışığında batılı ülkelerin şehirlerinde kurulan Kürt Enstitülerinin tamamıyla batının çıkarlarına hizmet ettiği, tarihte daha önce sergilenen kirli oyunların tekrarlanmak istendiği de ortaya çıkmaktadır” dedi.