Medya Arkası (18 nisan 2016)

Medya Arkası (18 nisan 2016)
Köşe yazarlarının bugünkü gündeminde Ortadoğu'daki gelişmeler ve Türkiye iç siyaseti öne çıktı

Mezhep Ayrılığı mı dediniz / Erol Mütercimler / Yeni Yüzyıl

14 yıllık AKP iktidarında hem yurt içinde hem de yurt dışında politika ve stratejinin “mezhepçilik” öznesi üzerine kurulduğuna tanık olduk. Suriye problemine niye bulaştık? Çokluk olan Sünnilere karşın azlık olan Alevi yönetimin ürettiği ve uyguladığı politikaya tepki değil miydi? Dış politikada “komşularla sıfır sorun” diyerek yola çıkıp, “sırf soruna” gömülmedik mi? Bunun gerçek nedeni, Cumhuriyetin kuruluşunda gerçekçilik üzerine oturtulmuş “yurtta barış dünyada barış” fikrinden hareketle yaşama geçirilmiş olan “seküler dış politikadan” vazgeçip, “mezhepçi” dış politika uygulamasıdır. Hiç kuşkusuz bir siyasal iktidarın istediği iç ve dış politika strateji ve taktiklerini uygulaması en doğal hakkıdır ama bunun “tarihi coğrafya düşü” üzerine kurgulanmaması temel koşuluyla! 

Erdoğan doğru söylüyor, mezhepçilik İslam dünyasını yiyip bitirecek. Osmanlı devletini de yıkıma götüren Lale devrinden itibaren baş çelişki olarak ortaya çıkan “çağdaşlaşma- taassub” kavgasında, bağnaz İslamcıların galebe çalmasıydı. Tüm dinci isyanlarda istismar edilen hep “Sünnilik” oldu. Bugün, yurt içinde Diyanet Başkanlığından, “Alevilerin yemeği yenmez”, “Alevilerle evlenilmez” şeklinde fetvalar çıkıyorsa, Erdoğan’ın söylediklerinin doğruluğu gerçekten çok anlamsızlaşıyor. 

İslam dünyasında Sünni radikal İslamist terör örgütlerinin hemen her coğrafyadaki destekçisinin Suudi Arabistan olduğu biline biline bu ülkeyle her alanda işbirliğine gidileceği ilan ediliyorsa, Erdoğan’ın söylemlerinin içi boşaltılıyor. Çok doğru olan değerlendirmesindeki inandırıcılığı kayboluyor. O Suudi Arabistan’ki, Osmanlı İmparatorluğu döneminde İngiliz emperyalizmiyle, sonraki süreçte de ABD emperyalizminin bir kompartımanı olarak hareket etti, etmeye de devam ediyor. Evet Erdoğan doğru söylüyor, Batı ikiyüzlüdür ve Ortadoğu’nun petrolü için bu bölgeyi hallaç pamuğu gibi atmaya devam ediyor. 

Ancak unutulmasın ki, Katar gibi Suudi Arabistan gibi işbirlikçi ülkeler, İslamist terör örgütlerini finanse etmeseler Batı bu denli rahat hareket edebilir mi? Elbette ki hayır. Bu sorunun yanıtını vermek için ne strateji uzmanı ne de analist olmaya gerek var, yalnızca vatansever ve mezhepçilik yapmayan, dini istismar etmeyen birisi olmanız yeterlidir. Eğer mezhepçilik batağına saplanmak istemiyorsanız, yalnızca Türkiye halkını ve Türk milletini sevin. Asıl laik Müslümanı da çok sevin ama Kemalist Cumhuriyet ümmetten millet yarattı, bunu da hiç unutmayınız.

AK Parti’nin en büyük destekçisi CHP / Okay Gönensin / Vatan

Geçenlerde CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu’nun aile bakanlıyla ilgili bir sözü üzerine büyük gürültü koptu. Cumhurbaşkanı da Başbakan da başka Ak Partililer de sert tepkiler gösterdiler.

Kılıçdaroğlu da diğer CHP’liler de Erdoğan ve Başbakan’a karşı cevaplar verdiler ve görevlerini yapmış olmanın huzuruyla başka bir kayıkçı kavgasına kadar kenara çekildiler.

Aslında tam çekilmediler, oldukça kritik bir meselde bir kez daha Ak Parti’yi rahatlatacak bir karar aldılar. CHP yönetimi, dosyası olan bütün milletvekillerinin yarılanmasını sağlayacak anayasa değişikliğini destekleme kararı verdi. Şimdi de partinin içindeki tepkileri durdurmaya çalışıyor.

İki muhalefet partisinin Ak Parti’yle ilgili pozisyonları konuşulurken, Bahçeli yönetimindeki MHP’nin Ak Parti politikalarını desteklemesinin üzerinde duruluyor.

Bunlar tabii ki siyasi destek olarak önemlidir. Ama Ak Parti, esas olarak CHP’nin politikalarının dolaylı desteğinden faydalanmaktadır.

Son yerel seçimde CHP’nin MHP ve ülkücü çevrelerle işbirliği çökmüş, Ak Parti “sahillerde” önemli ilerlemeler sağlamıştır.

***

23 Nisan'ı Kutlarız Biz / Bekir Coşkun / Sözcü

Meclis’te “23 Nisan Resepsiyonu” verilirse…
Şehit varken, mecburen kalkıp oynuyorsun…

*

Zurnacı “Kara üzüm habbesi”ni çaldığında, ev sahibi olarak Meclis Başkanımecburi oynamaya kalkar…
İki dönüp eski başkan Cemil Çiçek’in önüne geldiğinde kolundan tutup zorla oynamaya çeker…
Tuğrul Türkeş, elini beline koymuş fıstık silkeleyerek ortaya ilerlemektedir…
Milletvekilleri ikişerli, üçerli piste çıkarlar, herkes oynamaktadır…
Hükümet sözcüsü olarak Numan Kurtulmuş’un, davulun “dan” vuruşu ile çömelip havaya fırlaması, iki mendili sıra ile başına götürmesi büyük ilgi görür…
Amerika büyükelçisi viski bardağını havaya kaldırarak bunu “Okeeyyy”şeklinde bağırarak kutlar, bir avuç leblebiyi ağzına atar…
Milli Savunma Bakanı ile Devlet Bakanı, Genelkurmay Başkanı’nın kollarından piste çekmeye çalışırlar, o ayaklarını “V” biçiminde açmıştır, direnir…
Aile Bakanı bacı, elini havada ritmik sallayarak “Bir kere oynamakla bir şey olmaz paşa hazretleri” der…
O sırada Başbakan Davutoğlu, elleri birbirine yakın çene hizasında, küçük parmaklarını şıkırdatarak, alkışlar arasında, küçük bir adım atıp, öbür ayağını öbürünün yanına getirmek suretiyle pistin ortasına ilerler….

*

“Şehit var” bahanesiyle iptal edilen Meclis’teki 23 Nisan kutlaması böyle bir“eğlence” midir?..
Kimse inanmadı zaten bahaneye…
Kapatılmasına karar verilmiş bir Meclis’in açılışını kutlamak “itibarsızlaştırma”planlarına uymadı sadece…
Memleketin Cumhurbaşkanı diyor ki:
“….Türkiye’de bir dönem fiilen bitmiştir… (….) Parlamenter sistem 10 Ağustos itibariyle bir daha geri dönüşü olmamak üzere bekleme odasına alınmıştır…”
Bunu içine sindiren, sessiz kalıp kapatılmayı bekleyen Meclis’in açıldığı günü kutlaması olmazdı tabii…
Bir de “Parlamenter sistemi buzluğa koyduk” dedi…
Tavuk mu bu?..

*

Kutlamasınlar…
Biz kutlarız…
Yolda, evde, okullarda, parklarda…
Baba balkona bayrağımızı asar…
Minik cumhuriyetçimiz şiirini okur, gözleri dolar annenin…
Bizim küçük bayraklarımız var…

*

Meclis’in açılışını kutlamak için izin mi lazım?
Mustafa Kemal açarken izin almadı…

***

 

MHP’li Oğan: MHP’deki değişim AKP’nin sonu olur / Selin Ongun / Cumhuriyet

Dört genel başkan adayından üçü, Sinan Oğan, Meral Akşener ve Koray Aydın kurultay için ortak hareket etme kararı aldı. Genel Başkan adayı Ümit Özdağ bu toplantıda yer almadı. Üç adayın ortak hareket etme açıklaması ise genel merkez çevrelerinde, Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın deyişiyle, “kendi kendilerine gelin güvey” olmakla nitelendi. Bu arada genel merkezin “paralel operasyon” çıkışını medyası ve temsilcileri ile AK Parti çevrelerinin de gönülden desteklediğini, ayrıca “Baş paralelci Bahçeli” sözü nedeniyle Meral Akşener hakkında soruşturma başlatıldığını da not edelim.

Mevcut resmi analiz eden bir yazı dizisi hazırlamak amacıyla MHP genel başkanlığı için yarışacak dört adaya, beş temel soru eşliğinde başvurduk:

1-7 Haziran’dan bu yana olan süreçte, MHP genel başkanı siz olsaydınız, Devlet Bahçeli’nin yaptığı neyi/neleri yapmazdınız?

2-MHP’nin başında siz olsanız, Devlet Bahçeli’den farklı olarak neyi/neleri yaparsınız, yapacaksınız?

3-Sizin genel başkan olduğunuz MHP nasıl bir parti olacak, politik olarak ne diyecek?

4-MHP Genel Merkezi’nin ve AK Parti’nin “kurultay kararını paralel operasyonu” olarak değerlendirmesi sizce neyin göstergesi? AK Parti ile MHP neden bu kadar örtüşüyor?

5-Kurultayın olmaması halinde planınız, tavrınız ne olacak? Genel merkezin kurultaya karşı direnmesini sineye mi çekersiniz yoksa ayrılığınız söz konusu olabilir mi?

Adayların tercihleri

Sadece MHP tabanının değil, milliyetçi harekete karşı mesafeli olan seçmenin de tartıştığı soruları yanıtlayan tek aday Dr. Sinan Oğan oldu.Tüm adaylara aynı soruları göndererek “tüm adaylara eşit söz hakkı tanınacaktır” notuyla ilettiğimiz talebimize, birkaç günlük çabanın ardından, Meral Akşener ve Koray Aydın’dan benzer bir cevap geldi: “Yoğunluğumuzdan ötürü daha sonra uygun olduğumuz bir dönemde iletişime geçelim.”

Başvurumuza verdiği olumlu yanıt sebebiyle Prof. Ümit Özdağ’ın yazılı yanıtlarının posta kutumuza düşmesini beklerken kendisinden son dakika beyanı ile “bu sorulara cevap vermeyeceği” yanıtını aldık.

Dr. Sinan Oğan’ın değerlendirmeleri için buyrun.

-7 Haziran’dan bu yana olan süreçte, MHP genel başkanı siz olsaydınız, Devlet Bahçeli’nin yaptığı neyi/neleri yapmazdınız?

Öncelikle ben olsaydım MHP girdiği ilk seçimde yüzde 30’un üzerinde oy alırdı. MHP asla yüzde 12-15 bandına sıkışıp kalmazdı. Dolayısıyla da bugünkü gibi bir tablo oluşmazdı. Ayrıca siyaset iktidar olmak için yapılır. Biz de siyasetteki ana hedefimizi iktidar olmak olarak belirleyeceğiz. MHP’nin süreç yönetmedeki başarısızlığını ortadan kaldırır, algıyı MHP’nin lehine çevirirdim. Meclis Başkanlığı seçiminden muhakkak bir parlamento başkanına sahip olarak çıkardım.

Koalisyonlardan ise korkmazdım. Erken seçime gitmek mecburiyetinde kalsak dahi bunun müsebbibinin AKP olduğunu halka anlatırdık. Ayrıca kuracağımız Delege Meclis Veri Tabanı Sistemi (DEMES) ile bu tür temel konuları tabanımıza en azından bir SMS ile sorar sadece yönetimin değil, aynı zamanda tabanın da fikrini alırdım. Biz meşveret ile güncel durumu değerlendirerek partimize gönül vermiş bireylerin görüşlerine en uygun çözümü bulurduk.

-Ve MHP’nin başında siz olsanız, Devlet Bahçeli’den farklı olarak neleri yaparsınız?

Benim genel başkanlığımda MHP, kuralların işlediği, kurumsallaşmanın güçlendirildiği, parti içi demokrasinin olduğu, 3 dönem kuralı, taban ve teşkilatlarla istişare, önseçim gibi demokratik araçlarla partinin reforme edildiği bir parti olacak. Düğünde, cenazede, çarşıda pazarda, Türk milletinin olduğu her yerde MHP olacak.

Türk töresinde derin izleri olan Aksaçlılar Meclisi’ni kurup partimizde etkin hale getireceğiz. Bütün teşkilatlarımızı (il, ilçe, belde) bizzat gezip sorunları yerinde dinleyeceğim, teşkilatlarımızın olmadığı yerde teşkilatlarımızın açılmasını sağlayacağız. Türkiye’de MHP tabelası olmayan hiçbir yer bırakmayacağım. Ocaklarımızı fidanlıklar haline getireceğiz, kadın kollarını kurumsallaştıracağız ve kendi seçimlerini kendileri yapacaklardır.

Katı devletçiliğe son

Ocaklarımızda ilim irfan ve eğitim faaliyetleri, çalışmaların ana eksenini oluşturacaktır. Kadınlara ve gençlere özel önem verilecek ve genel başkanın kontenjanı, engellilere, şehit ailelerine, gazilere, kadınlara ve gençlere kullandırılacaktır. Genel başkan yardımcılığı teknik bir kadro olacak ve genel başkan yardımcıları milletvekili olamayacak. Sadece Türkiye’de değil, MHP’yi sadece Türkiye’nin değil, Türk dünyasının odak noktası haline getireceğiz.

Türk dünyasında ve Avrupa’da temsilcilikleri olan bir MHP olacak. Bizimle genel merkezde oturan değil, bütün Türkiye’yi gezen, kucaklaşan, sadece terör politikalarıyla değil, ekonomi, çevre, teknoloji, tarım, insan hakları gibi konularda da etkin politikalarıyla fark yaratan bir MHP’yi göreceksiniz. Ana omurgasını sağlam tutup, kucağını geniş açan ve tüm Türkiye’yi kucaklayan bir MHP yönetimi göreceksiniz. Genç, dinamik ve dünyayı doğru okuyan bir yönetim, gelenek ile geleceği bir arada harmanlayan bir yapı, ahde vefayı unutmayan bir anlayış ve tabanın sesine saygılı bir liderlik sergileyeceğiz.

-Sizin genel başkan olduğunuz MHP nasıl bir parti olacak, politik olarak ne diyecek?

Ülkücü milliyetçi tabanımız ile beraber Türkiye’de devlet ve milletle bir sorunu olmayan, bölücü anlayışa karşı çıkan milli kuvvetlerin tamamından oy beklentimiz olacaktır. Şeyh Edebali Hazretleri’nin dediği gibi “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” anlayışını temel şiar edineceğiz ve katı devletçi bir anlayıştan insan ve millet odaklı politikaya geçeceğiz. Ankara’ya muhtarları ayağına getiren bir anlayış değil, ileride muhtarların ayağına giden bir anlayışı hâkim kılacağız. Siyasete seviye ve üslup getireceğiz.

Türkiye’deki sorunların temeli olan Siyasi Partiler Kanunu’nu çağdaş düzeye getirmek için çaba göstereceğiz. Liderlik sultasına son vereceğiz. Kurumların yıpranmasına müsaade etmeyeceğiz. Kurumlar ne kadar güçlü olursa tek adam zihniyeti de o kadar zayıf olur. Ayrıca yerel basını destekleyip, Türkiye’de basına yönelik baskıların kalkması için mücadele edeceğiz. Dış politikada Atatürk’ün “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” politikasına geri döneceğiz. Temel eksenimiz Türk dünyası ve Batı olacaktır. Ortadoğu’da devrimcilik oynanmasına müsaade etmeyeceğiz.

Terörü bitirmek için bütün terörle mücadele unsurlarını tek çatı altında toplayacağız. Terörün mali kaynaklarına ve dış bağlantılarına yönelik mücadeleleri de yapacağız. Ayrıca Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizi bir sürgün yeri değil, devletin en şefkatli en tecrübeli memurlarının görev yaptığı bir yer haline getireceğiz. Cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkacağız ve yıpratılmasına müsaade etmeyeceğiz.

-Devlet Bahçeli, “Bizim paralele teslim edecek partimiz” yok diyor. MHP Genel Merkezi’nin tavrı ile AK Parti’li temsilcilerin- medyasıyla, sosyal medyasıylasöylemi aynı: “Bu bir paralel operasyonu!” MHP Genel Merkezi’nin ve AK Parti’nin “kurultay kararını paralel operasyonu” olarak değerlendirmesi sizce neyin göstergesi?AK Parti ile MHP neden bu kadar örtüşüyor?

Bizim de paralele teslim edecek partimiz yok. Her türlü paralel yapılanma ile sonuna kadar mücadele edilmesi gerekir. Ne devlete ne de partiye şerik tanımam. Sayın Bahçeli, AKP trollerinin övdüğünü bu partiden atarım, demişti. Şimdi Yeni Şafak ve Akit gibi gazetelerin, AKP’li siyasetçilerin, bazı köşe yazarlarının Sayın Bahçeli’yi bırakın övmeyi cansiperane savunduklarını görünce, “bu arkadaşların gizli MHP’li olduklarını” düşünmeye başladım.

Şaka bir yana AKP’nin iktidarda kalması muhalefetin zayıf kalmasına bağlıdır. MHP’deki olası bir değişim ise AKP iktidarının sonu demektir. Bunu bizim kadar onlar da görüyor ve muhalefet zayıf kalsın diye ellerinden geleni yapıyorlar.

MHP olmadan asla

-Kurultayın olmaması halinde planınız, tavrınız ne olur, ne olacak? Genel merkezin kurultaya karşı direnmesini sineye mi çekersiniz yoksa ayrılığınız söz konusu olabilir mi?

Ben kendimi bildim bileli ülkücüyüm. MHP dışında herhangi bir partide siyaset yapmadım, MHP dışında yine herhangi bir partide siyaset yapmayı asla düşünmüyorum. Beni partiden ihraç ettiklerinde de, başka partilerden davet geldiğinde de aynı şeyi söyledim.

Bizim MHP’den başka gidecek bir yerimiz yoktur. Siz başkaları istiyor diye hayatınızın geçtiği yeri terk eder misiniz? Ben kesinlikle pes etmeyeceğim ve bir değişimi gerçekleştirinceye kadar mücadeleye devam edeceğim.

 

***

Değişmeyeni Değiştirirler / Süleyman Kılıç /Yurt Gazetesi

Meral Akşener ve arkadaşları ne yapacak?

Şahsen Meral Akşener ve arkadaşlarının ne yapacağını hem merak ediyorum hem de 'siyasette yenileşmenin' yarar getireceğine inanıyorum.

Bu arayışları da ilgiyle izliyorum. MHP'nin de iç işleri ile meşgul değilim. YURT okurlarının da özellikle 'karşı mahallede ne olup bittiğini' bilmeye hakkı olduğunu düşünüyorum.

Bu hak tartışılmaz, hem hakkı hem de bu bilgileri edinmeye layık. MHP'deki 'ana sorun' genel başkanlık değildir. Siyasi duruştur. Devlet Bahçeli'nin niye CHP ile koalisyon yapmadığı için bu noktadadır.

MHP seçmeni iktidarı sever. HDP'nin varlığı mazeret olamaz, olamadı da. Devlet Bahçeli, "Peki o zaman niye HDP ile TBMM'de Anayasa görüşmelerinde aynı masaya oturdun" sorusuna cevap bile veremiyor.

18-19 yıllık genel başkanlığında kaybettiği seçimlerin de hesabını veremiyor. MHP özellikle 'Kürt siyaseti' konusunda bakışını netleştirmelidir. Bir seçim olsa, MHP de iktidar olsa Devlet Bahçeli'nin başbakan ya da ortak olduğu TBMM'de yine HDP olmayacak mı? Kanlı PKK terörü olmayacak mı?

Sadece Başbakanlığı kaçırmadı Sayın Bahçeli bu sorunları, kendi cephesinden çözme fırsatını da kaçırdı. Ama MHP'nin asıl sorunu 'yenileşememesidir' siyasi duruşunu hatta ideolojisini, kendi duruşunu yenileyememesidir.

Üstelik Cumhurbaşkanı Erdoğan MHP'nin ve Ülkücüler'in misyonuna göz dikmiştir. Peki, Meral Akşener ne yaptı? Bu arayışı ete kemiğe büründürdü.

Bu arada, MHP kulisleri iki iddia ile çalkalanıyor.

1- Devlet Bahçeli 6 Nisan'da Saray'a giderek, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştü.

2- Meral Akşener, 'paralel' suçlamalara çok kızgın. Her an Fetullah Gülen'i ziyaret ederek, hatta elini öpen MHP'lileri isim isim açıklayabilir. Bu iddialar doğru mu? Bilemem, göreceğiz ama konuşulduğu gerçek

 

***

 

Turizmi öldüren 4 büyük yanlış / Mehmet Tezkan / Milliyet

İktidarın dört büyük yanlışı oldu .. 
BİR: Suriye politikasına girmeyeceğim.. Suriye’nin iç işlerine bulaşması en büyük hatasıydı.. 2 milyon 700 bin Suriyeli başına kaldı.. Bu insanlar ne yapacak? İş, güç yok.. Parası olan insan kaçakçılarına para verdi.. Geçen yıl Ege Denizi kaçak bottan geçilmez hale geldi.. 
Sahil ilçeleri Suriyelilerle doldu taştı..
İktidar da Avrupa’nın aklı başına gelsin diye etkin mücadele yapmadı.. Sonunda Almanya’nın bastırmasıyla Avrupa yelkenleri indirdi ama Ege’nin imajı yerle bir oldu.. 
Ege Denizi ölüm denizi olarak anılmaya başladı..
Siz imajı böyle olan bir sahil kasabasına tatile gider misiniz? Çocuk ölülerinin toplandığı denize girer misiniz?
Hayır mı?
Daha niye turist bekliyoruz ki..
Geçen yıl sahil kasabaları ağzına kadar Suriyelilerle doluydu.. Botla kaçmak için sıra bekliyorlardı.. Bu yıl tek bir Suriyeli yok.
Neden?
Bu sorunun yanıtını da iktidar versin!.
***
İKİ: Açık sınır politikası nedeniyle Türkiye’ye giren çıkan belli olmadı.. Cihatçılara göz yumuldu.. IŞİD Türkiye’de de örgütlendi.. Türk IŞİD’i oluştu.. Aradan beş yıl geçti..
Karşımıza canlı bomba olarak çıktılar.. Kendilerini patlattılar..
Böyle ülkeye turist gelir mi?
Turistik alanlar dolup taşar mı?
Dolmaz mı?
Daha niye turist bekliyoruz ki.. 
***
ÜÇ: 17 saniyelik ihlal nedeniyle Rus uçağının düşürülmesi hataydı.. Rus uçağı düşürüldükten sonra sanki Ruslar bize saldırıyormuş gibi NATO’yu devreye sokmaya çalışmamız daha büyük hataydı..
Başbakan’ın partisinin grup toplantısında ‘vur emrini ben verdim ben’ diye bağırması en büyük hataydı.. 
İlişkileri kopardık, turizmi ayakta tutan Rusları kaybettik..  
***
DÖRT: PKK’nın bazı ilçelere silah depolamasına, patlayıcı yığmasına valiler, kaymakamlar,jandarma komutanları, polis müdürleri göz yumdu.. Çözüm süreci zarar görür diye ses çıkarılmadı.. Hendekler kazılması barikatlar kurulması aşamasına gelince iş işten geçmişti..
PKK şehir savaşını başlattı..
Çatışmaların sürdüğü Yüksekova’dan, Nusaybin’den, Şırnak’tan gelen görüntülere bakın.. İkinci Dünya Savaşı’nı andırıyor.. Askerler harabeye dönen sokaklarda adım adım ilerliyor..
Bu görüntüdeki ülkeye turist gelir mi?
Gelmez mi?
Daha niye turist bekliyoruz ki..

***

 

Defolun Artık / Rahmi Turan / Sözcü

Uzun yıl­lar­dır Ka­na­da­’da ya­şa­yan, fa­kat yü­re­ği Tür­ki­ye­’de ka­lan, tüm kal­bi ve ben­li­ği Tür­ki­ye için çır­pı­nan bir oku­rum var. Adı Ta­rık Kars­lı…
Ha­yat şart­la­rı onun çok sev­di­ği yur­dun­dan uzak­lar­da ya­şa­ma­sı­na se­bep ol­muş, sa­de­ce yaz ay­la­rın­da An­tal­ya­’ya ge­lip yurt has­re­ti­ni gi­de­ren Ta­rık Kars­lı, Tür­ki­ye­’de­ki tüm olay­la­rı, dün­ya­nın öbür ucun­dan, da­ki­ka­sı da­ki­ka­sı­na he­ye­can­la iz­li­yor.
Tür­ki­ye­’nin için­de bu­lun­du­ğu du­ru­ma çok üzü­len Ta­rık Kars­lı, mil­let­ve­kil­le­ri­ne şu mek­tu­bu yaz­dı:

*  *  *

“Sa­yın me­bus­lar,
Tür­ki­ye­’mi­zim bu­gün­kü du­ru­mun­dan mem­nun mu­su­nuz?
Bu sa­bah bak­tım, bir ta­raf­ta ken­di­ni bil­mez, nan­kör bir genç in­san res­men Ata­’mı­za küf­re­di­yor. Ne­den?
Siz­le­rin yü­zün­den!
Al­man TU­I fir­ma­sı Al­man tu­rist­le­rin Tür­ki­ye­’ye, gü­ven­lik ne­de­niy­le, an­cak yüz­de 50 ora­nın­da ge­le­bi­le­cek­le­ri­ni ve İs­pan­ya­’da­ki otel­ler­de 5 mil­yon ya­tak ayır­dık­la­rı­nı açık­la­dı. Ki­min yü­zün­den?
Siz­le­rin yü­zün­den!
Rus­ya­’dan, özel­lik­le An­tal­ya­’ya her gün bin­ler­ce tu­rist ge­lir­ken, şim­di sa­de­ce 3-5 ta­ne ge­li­yor. Ki­min yü­zün­den?
Siz­le­rin yü­zün­den!
Dur­duk yer­de Su­ri­ye­’ye bur­nu­mu­zu sok­tuk, ara­mız açıl­dı. Esad kar­şıt­la­rı­na her tür­lü yar­dım ya­pıl­dı. Bu Esad kar­şıt­lı­ğın­dan IŞİD doğ­du. Dı­şa­rı­dan ge­len emir­le gi­dip IŞİ­D’­i bom­ba­la­ma­ya baş­la­dık. Son­ra PKK ya­nın­da IŞİD bom­ba­cı­la­rı­nın da he­de­fi ol­duk! Ki­min yü­zün­den?
Siz­le­rin yü­zün­den!
Dur­duk yer­de git­tik, dost ve bü­yük çap­ta ti­ca­ri iliş­ki­miz olan Rus­ya­’nın uça­ğı­nı vur­duk, dü­şür­dük. Bir­den bi­re Rus­la­rı da kar­şı­mı­za al­dık! Ki­min yü­zün­den?
Siz­le­rin yü­zün­den!”

*  *  *

“Bu lis­te böy­le uza­yıp gi­der. Şim­di ba­na so­ra­cak­sı­nız: “Bun­la­rı biz mi yap­tık?” Evet, siz­ler yap­tı­nız, do­lay­lı ola­rak…
En baş­ta De­niz Bay­kal, yıl­lar ön­ce git­ti, bir sü­rü do­lam­baç­lı yol­lar­dan ya­sa­la­rı de­ğiş­tir­tip, Tay­yip Be­y’­i ön­ce mil­let­ve­ki­li, son­ra Baş­ba­kan yap­tır­dı.
Ön­ce­ki Cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çi­min­de Ah­met Nec­det Se­zer gi­bi Ata­türk­çü, la­ik bir dev­let ada­mı­nı seç­mek müm­kün­ken, Dev­let Bah­çe­li efen­di, AK­P’­nin ada­mı Ab­dul­lah Gü­l’­ü seç­tir­di.
Son Cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çi­min­de git­ti­niz Tay­yip Be­y’­in kar­şı­sın­ da Mı­sır­lı bi­ri­ni aday ola­rak çı­kart­tı­nız.
Sırf o yüz­den 6 mil­yon seç­men san­dı­ğa git­me­di. Ve Tay­yip Bey sa­ye­niz­de Cum­hur­baş­ka­nı se­çil­di.”

*  *  *

“Şim­di ya­şa­nan acı olay­la­ra ba­kın lüt­fen…
Siz­le­rin ha­ta­lı dav­ra­nış­la­rı­nız­dan biz Türk mil­le­ti, bu ha­le düş­tük!
Siz­ler, bü­tün bun­la­rı ba­şı­mı­za do­la­dı­nız ve hâ­lâ da is­ti­fa­la­rı­nı­zı ve­rip git­mi­yor­su­nuz.
Ye­ter ar­tık! Türk ulu­su­na, ül­ke­mi­ze yap­tı­ğı­nız kö­tü­lük­ler yet­mi­yor mu? Gi­din
ar­tık!”
*NOT: Ta­rık Kars­lı “De­fo­lun” de­me­ye utan­dı­ğı için “Gi­din ar­tık!” di­yor.
An­la­ya­na!

Fenerbahçe Zorlanmadı / Güntekin Onay / Vatan

YARIŞ DAHA BİTMEDİ

 

F.BAHÇE taraftarının ve futbol kamuoyunun büyük bölümü yarışın bittiğini düşünüyor olabilir ancak ligde zirve yarışındaki 2 takımın toplam 10 maçı daha var. Bu da 30 puana tekabül eder ve F.Bahçe için şampiyonluk hedefine ulaşmak zor olsa da bitmiş bir şey yok.

 

F.BAHÇE dünkü ruh haliyle kendisine en uygun rakiple oynadı. Hedefi olan, daha güçlü bir ekiple karşılaşsaydı bu oyunla işi daha zor olabilirdi. Bu sezon az gol atan sarı-lacivertliler, ligde veda turları yapan Mersin karşısında ilk kez 4 gollü bir galibiyet elde etti. Geç kalmış bu hücum performansı doğal olarak tribündeki taraftarı mutlu etmedi. Dün ıslıklanan Van Persie ve Fernandao bir anlamda istatistiklerini de bir nebze olsun toparladı. Fakat performans olarak sınıfı geçtiler mi? Bir kez daha hayır. 

 

BİR hafta içinde kupada Konya, ligdeki Trabzon deplasmanları ile F.Bahçe’nin bu sezonki rotası büyük ölçüde şekillenecektir.

 

Galatasaray’da kongre sesleri / Fatih Çekirge / Hürriyet

GALATASARAY camiası "sarı-kırmızı kan ağlıyor".

Elbette bir Galatasaraylı olarak ben de...

 

Öylesine mesajlar alıyorum ki...

 

Yazmadan edemedim.

 

Şimdilik iki önemli isimden alıntı yaparak başlıyorum.

 

Önce sevgili dostum Mesut Gümüştaş...

 

1905 Kültür Sanat ve Spor Derneği Başkanı.

 

Geçen yıl “yılın en iyileri” ödül töreninde Demet Akbağ ve Hamza hocayla aynı masadaydık.

 

Kişiliğiyle de gerçek bir spor adamı olan Hamza hoca takımı şampiyon yapmış ama ne yazık ki ödül olarak da gönderilmişti.

 

Hamza hocanın neden gönderildiğini hâlâ çözebilmiş değiliz...

 

Galatasaray yenildiği sahalarda taraftarlarına kan ağlatırken, Hamza hocanın o gece söylediği söz hep aklıma geliyor:

 

“Ben bu güzel geceyi erken terk etmek zorundayım. Çünkü sabah erkenden çalıştıracak bir takımım var...”

 

Hoca bir maç yenilgisi ile o geceye gelmiş ama azmini kaybetmemişti.

 

Nitekim sonra şampiyonluk gelmişti.

 

O geceyi düzenleyen Mesut Gümüştaş’la dün uzun bir telefon konuşması yaptık.

 

Sevgili Mesut bir Galatasaray âşığıdır. “Adı sarı, soyadı kırmızıdır.”

 

Şöyle diyor:

 

“Artık tüzükteki bu liseli ayrımını aşmamız gerekiyor. Benim önerim net. Dursun Bey derhal bir kongre toplamalıdır. Faruk Süren gibi bir abimiz tekrar devreye girebilir. Cemal Özgörkey gibi değerli bir isim aday olabilir. Bu yönetim artık değişmelidir.”

 

Soruyorum, peki Abdurrahim Albayrak’ın heyecanı neden uzak tutuluyor?

 

Gümüştaş büyük bir heyecanla cevap veriyor:

 

“Kesinlikle Albayrak’ın yönetimde olması gerekir. Onun gibi bir heyecan ve azim yönetimden uzak tutulmamalı. Ama benim asıl korkum gün geçtikçe, dertler büyüdükçe, borçlar yükseldikçe başkan bulmakta zorlanacağız. Para kazanamayan, yıldız çıkaramayan bir Galatasaray’ın nefesi kesilir. Dursun Bey iyidir hoştur ama ikinci adamdır. Bu nedenle bir kongre toplamalıdır.”