Milli irade ortaklığı ve istikrarsızlık

Esenyurt’ta MHP Seçim İrtibat Bürosu’nun açılışında şehit edilen Cengiz Ayyıldız’a Allah’tan rahmet; yakınlarına ve dava arkadaşlarına başsağlığı diliyorum. Bu haince saldırı, Türk Demokrasisinin, ülkenin milli birlik ve bütünlüğünün altına yerleştirilmiş bir dinamittir. 
Bazı gazetelerin ve görüntülü basının saldırıyı eski alışkanlıkla  “karşıt guruplar” şeklinde açıklama gayreti, 1970’li yıllardaki yanlış ezberi bize hatırlattı. Olayların incelenmesine ihtiyaç duyulmadan karşıt guruplar deyince ne şiş yanıyordu, ne de kebap... Birileri akılları sıra gerçekleri örtüyor ve birbirlerini idare etmiş oluyorlardı. Bu gerçek dışı ucuz habercilik basın ahlakına dün uymuyordu ki bugün uyabilsin. Bazı sol eğilimli basın da bu önemli olayı veremedi. Nasıl olsa ölen eski alışkanlıkla onlardan değildi. Bazı sağ eğilimli yayın organları da olayı içlerine sindirip gerektiği gibi haber yapamadılar. Çünkü öldürülen o haysiyetli, güler yüzlü ve efendi insan, bir Türk Milliyetçisiydi ve çizgisi de onlardan çok farklıydı. 
Sayın Başbakan sürekli milli irade den bahsediyor. Söze onunla başlıyor, noktayı onunla koyuyor. Oysa milli iradeye sahip çıkmak, onu birileriyle paylaşmamaktır. Örgüt ve gizli parti olarak isimlendirilen cemaatin her istediğini yaptık şeklinde Sayın Başbakanın beyanatı, milli iradeye sahip çıkmada yeterli sorumluluğun gösterilmediğini ortaya koyuyor. Metropol isimli araştırma şirketince yapılan araştırmada iktidara oynadığı iddia edilen cemaatin de, mevcut iktidar da %45 oranında haksız bulunmuştur. Bakan ve yakınlarının yolsuzluğa bulaştığına inananlar aynı araştırmaya göre %70’leri aşıyor. Yolsuzluk dosyalarının rafa kaldırılma eğilimi vardır. Nitekim, dosyalarla ilgili savcılar görevden uzaklaştırılmış ve dosyalar da ellerinden alınmıştır.
Gerek içeriye ve dışarıya tek adam egemenliği görüntüsünün verilmesi, gerek Gezi Olaylarında Başbakanın birçok insanı evinde zorla tutuyorum şeklindeki talihsiz beyanları, Türkiye’nin dış itibarını zedeleyici örneklerden sadece birkaçıdır. Buna son günlerde Merkez Bankasının faizleri artırmasıyla ilgili Sayın Başbakanın  “ben faiz arttırımına karşıyım. Sorumluluk onlara aittir hesabını onlar vereceklerdir” şeklinde Bankanın bağımsızlığına karşı hoş olmayan müdahalesi uygun düşmemiştir. Dışarıya sınırlı bir demokrasi görüntüsü verilmesi, hukuk devletinden sapmalar, diğer erklerin yürütmenin emrine girmesi, doğrudan yabancı sermaye girişlerini ve hatta sıcak parayı (spekülatif sermayeyi) olumsuz etkiler ve itibar kaybına sebep olabilir. Toplam tirajı bir türlü arttıramayan yazılı basının ve hatta görüntülü basına rağmen sosyal paylaşım sitelerinin ön plana çıkması, ülkemizde fikir ve düşünce hürriyeti ve bunu ifadede önemli sorunlar olduğunu ortaya koyar. Sosyal medyanın takibindeki artışın yanısıra antidepresan ilaçlarda son 5 senede  %56 artış görülmüştür. Bunlar herhalde ülkemizdeki huzur, siyasi istikrar, bütün kurumlarıyla işleyen bir demokrasi ve barış ortamının sonuçları değildir. Milli devlet ve üniter yapının tehlikelerle karşı karşıya bırakılması, Cumhuriyet ve milli kimlikle kavgalı bir anlayışın ve üslubun sürdürülmesi yaşadığımız siyasi ve iktisadi istikrarsızlıkların ve belirsizliklerin asıl sebebidir.
Türkiye’de Türk Milleti dışında milletler arayışına çıkılarak, Türk’ü etnik bir gurup olarak görerek,  “Yeni Türkiye”  adı altında Cumhuriyet ve milli devlet düşmanlığı yapılarak, terör örgütü ile muhabbeti arttırarak, tavizlerle dolu açılım paketleriyle, korucuları yalnız bırakıp teröristlere yem yaparak, andımızı yasaklayarak, egemenliği paylaştırıcı garip anayasa değişiklikleriyle, TSK’ya kumpaslar kurarak, Orta Doğu’da herkesle kavgalı olarak, demokrasi ile çelişen baskı ve korku ortamı yaratarak istikrar sağlanabilir mi? 

Yazarın Diğer Yazıları