Erdoğan, villalarına Suriyelileri yerleştirsin!

“Çok laf yalansız, çok mal haramsız olmaz” diyen biz değiliz dünün Meclis Başkanı bugünün Başbakan Yardımcısı, Devlet Bakanı, Hükümet Sözcüsü Sayın Bülent Arınç. Meclis Başkanlığı’nın ardından bir ev almak istemiş parası yetmemiş, kredi çekmek zorunda kalmış ve yukarıdaki sözü söylemiş. 
Arınç’la aynı maaşı alan Erdoğan’ın, çoluk çocuğunun villa sayısını ise bilen yok. CHP’liler, “Bakan ve milletvekillerinizden hangilerinin villaları var?” diye bir önerge verdiler, “tık” çıkmadı. 
Nasıl çıksın ki, şunun var, bunun var denilecek, o zaman da,  “Bu villaları hangi parayla aldınız?” diye sorulacak.  

***

Sayın Erdoğan’ın serveti şöhretini geçmiş olmalı ki, o serveti korumak için aldığı tavırlar, çıkardığı kanunlar, yaptığı savcı, hâkim ve polis kıyımları siyasi hayatının çok önüne geçti. “Bana oy vermek millî mücadeledir” diyor. Hakikaten öyle ise, yani Erdoğan’ın mal varlığını korumak için AKP’ye oy vermek gerçekten bir “millî mücadele” ise, o zaman Erdoğan’ın malı milletin malı demektir. Biz biliyoruz ki hükümet sağda solda boş bulduğu yurda, pansiyona ve şahıslara ait evlere Suriyeli göçmenleri yerleştiriyor. Erdoğan’a oy vermek mâdem millî mücadele, Erdoğan da elini taşın altına koysun, kendi millî mücadelesine bir Başbakan ve vatandaş olarak karınca kararınca katkıda bulunsun, meselâ Torbalı’da kendisinin olduğu iddia edilen villalara (onun veya değil) Suriyeli göçmenleri yerleştirsin. Diğer villalar da boş, onları da kamulaştırsın onlara da Suriyelileri oturtsun. “Kimsesizin kimsesi”  böyle olunur. Fakirin sırtından ceketi gömleği çıkartıp fakire atlet vermek  “kimsesizin kimsesi olmak” değil, göz boyamaktır.

***

Erdoğan böyle konularda “Al takke ver külâh” işlerin ustası olmuş çıkmış. Neymiş efendim yurtlarda ablalar ve ağabeyler diğer öğrencilere, iş yerlerinde paralelciler, çalışanlarına  “AKP’ye oy vermeyin” baskısı yapıyormuş. 
Erdoğan, “Gerekirse sizleri Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun açık bulunan kontenjanlara, buralar yetmezse otellere yerleştireceğiz” diyor. 
İyi de, masraflar nereden çıkacak? 
Devletin kesesinden mi, Erdoğan’ın kesesinden mi? Masraf devletin kesesinden, AKP’li belediyelerinin kesesinden çıkacaksa bu AKP seçim masraflarının milletin sırtına sarılması demek değil midir? 
Madem dünyanın en zengin Başbakanısınız ve bunun hesabını vermekten kaçacak delik arıyorsunuz o zaman masraflar da özel servetinizden karşılansın, normal olan bu değil mi?

***

Sonra ağabeylerin, ablaların arkadaşları iş verenlerin aileleri ile siyasi parti çalışması yapması suç mu?
 Bu bir hak değil mi? 
Mesela bir abi bir abla arkadaşlarına ve AKP’li bir iş yeri sahibi kendi çalışanlarına AKP propagandası yapsa siz o öğrencilere o iş yeri çalışanlarına da  “Baskıya boyun eğmeyin, oyunuzu istediğiniz partiye verin” diyerek sahip çıkacak mısınız?
Bir ülkede yalnızca iktidar partisinin propagandasını yapmak serbest öteki partilerin propagandasını yapmak suç telakki ediliyorsa siz o ülkeyi yönetenlere diktatör denilmesine kızmamalısınız. Bu çağda diktatörlük olsa olsa işte bu kadar olur..

***

Bazı öğrenciler  “Bize baskı yapılıyor”  diye Erdoğan’a sığınmış. Sayın Erdoğan kucak kucağa olduğu “Paralel yapının” tehlikesini tam 11 yılda anlayabildiğini kendisi söylüyor.
O uyanık öğrenciler, Erdoğan’da jetonun bu kadar geç düştüğünü görünce, “Bize baskı yapılıyor” ayağına yatmış olmasın sakın! Bu süre içerisinde onlar da okullarını bitirir, sığındıkları Erdoğan da ellerinden tutar kendilerini bir yerlere getirir herhalde...
Çocuklar görüyor; Erdoğan’ın elinden tuttuğu kişi devlet hizmetinde ışık hızıyla yükseliyor; serbest piyasada kazandıklarını ancak 7-8 kasada tutabiliyor; euroları dolarları para sayma makineleri ile sayabiliyor!

Yazarın Diğer Yazıları