O güzel atlara binip gitti mi iyi insanlar? / Neşe Dilekçioğlu

O güzel atlara binip gitti mi iyi insanlar? / Neşe Dilekçioğlu

Neşe Dilekçioğlu yazdı: O güzel atlara binip gitti mi iyi insanlar?

'Bir bir gittiler iyi insanlar' diyordu ya şair, öyle oldu şimdilerde.

Bir bir kayboldular gözlerimizin önünden serap misali, hasletleri olan o güzel yürekli insanlar göçtüler bizim diyarlardan...

*

Nerde sardunyalarıyla konuşan Ferhunde teyzeler?

Bir çiçeğe evladı gibi bakan, "güneş görmüyor ondan açmıyor!" diye, küçücük odasında her gün güneşi görecek yere taşıyan, kahvaltısını etmeden, küçük ibriğiyle onları sulayan, solsa çiçekleri, yüreği de solan "Anlamazsanız sizler, onlar benim evladım gibidir!" diyerek üzülen Ferhunde teyze.

Ne çabuk gittiniz, hem de habersiz.

Baharsız koydunuz çiçekleri...

*

Nerde bahçesindeki karıncanın yuvasına: "Günahtır, yuva bozulmaz!" diye dokunmayan, hatta ekmek kırıntılarını onlara taşırken: "Yorulmasınlar!" diye yuvanın kenarına buğdayları döken Mükremin amca...

*

Nerdesiniz, nerelerdesiniz böceklere dost, çiçeklere bahçevan iyi insanlar?

Ne çabuk gittiniz, arılar kovansız, karıncalar yemsiz ya, dönecek misiniz bir gün?

Peki ne zaman?

*

Nerdesiniz dört iklim yürekliler; "Durumu iyi değil!" diye, terazinin kefesine ölçüsünden daha fazla koyarak, eliyle dengelemeye, onu da gariban müşterisine çaktırmadan yapmaya çalışan, üstelik veresiye defterinde daha yazmadık yeri kalmayan, maaş günü geçtiği halde, hatırlatmaya utanan,

avuçlarındaki para yetmeyince; "Bu da benden olsun çocuklar. Alın size Ender şekeri!" deyip, tek tek mahsun çocukların avuçlarına o sütlü, benim de çok sevdiğim 'Ender Şekeri'ni sıkıştıran yüreği melek gibi, bir kamu kuruluşundan emekli, mahalle bakkalımız Ferit amca?

*

Nerdesiniz, neredesiniz?

Ne çabuk gittiniz, çocuklar bayramsız, dedeler bayram harçlıksız ve de mahcuplar. Arifeye geri dönecek misiniz?

*

Nerdesiniz; "Yetim hakkı Tanrı hakkı!" diye, kurulu sofralarında onlar için de yer ayıran, her akşam merdivenlerden üçer beşer nefes nefese atlayarak çıkan; "Bugün de sevdiğiniz yemekleri yaptık, hadi sofranı bu sefer sen hazırlama, in aşağı çocuklarla!" diyen; "Belki de çekiniyorlardır!" düşüncesiyle, "Eğer gelmezlerse ben onlara giderim!" diyerek 'Allah ne verdiyse' hazırladıkları yemekleri tabak tabak yukarı taşıyan, "Gönül koydu babamız. Neden gelmediniz? burası da sizin eviniz, çekinecek ne var Sebahat teyze?" diyen Ayten abla...

Nerdesiniz, neredesiniz?

Ne çabuk gittiniz, bizi terk mi ettiniz? Dönün artık, bu sefer söz geleceğiz...

*

Nerdesiniz?

Harçlığından biriktirerek, okulundaki yoksul sıra arkadaşına tost ve gazoz ısmarlayan; "Gel, karşılıklı atıştıralım, tek başına boğazımdan gitmiyor arkadaşım!" diyen, koca yürekli küçük çocuk...

Arkadaşının beslenme çantasında sadece 'Sana yağlı' şekerli ekmeği görerek, mahcup olmasın, üzülmesin diye, beslenme çantasına onun için de bir şeyler ilave eden; "Bu bana çok, gel paylaşalım!" diyen küçük Mustafa...

Nerdesiniz, neredesiniz?

Ne çabuk gittiniz, sofralar yalnız, salıncaklar çocuksuz kaldılar...

*

Nerdesiniz?

Ev sahibine karşı mahcup; "Bu ay kirayı denkleştiremedim abi. Çocukların okul masrafları bu ay çok tuttu. Kıyafetleri, defter, kitap harcamaları, sonradan çıkan ödemeler, annemler gelince artan mutfak masrafları vardı, öbür ay ikisini birden ödeyim." diyerek uzun uzun anlatmaya çalışan marangoz işçisi Süleyman'a;

"Olsun bakalım, acelesi yok, eline geçince bir şekilde ödersin." diyen merhametli, vicdanlı, Mehmet amca..

Nerdesiniz, neredesiniz?

Ne çabuk gittiniz, sokaklarda kaldı çoluk çocuk. çadırları bile yok çaresizlerin şimdilerde...

*

Nerdesiniz?

Kur’an'ı okuyarak özümseyen; "Din vicdandır, merhamettir, hoşgörüdür!" diyerek, komşusu açken tok yatmayan, kimsenin hakkına el uzatmayan; “Kul hakkı haramdır!" diye başkasının malına göz dikmeyen, yaşamlarını Allah'ın emri; "Önce insan ol!" düsturu ile yürekleri Kur'an ayetleri gibi olmuş mütedeyyin İslamlar.

Nerdesiniz, neredesiniz?

Yaşam çekilmez oldu sizsiz. Topluluklar riyakârlar ile mescitler çıkar hesapçılarıyla doldu. Camiler incindi, dönmeyecek misiniz?

O güzel atlara binip gittiniz mi hepiniz?

Çayırlar bineklere hasret, halk iyi insanlara.

Dönün, dönün artık

Yaşam çekilmez oldu sizsiz..

Nerdesiniz nerelerdesiniz?