"Öğretmenler Günü"

Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü… "Öğretmenler Günü"nde konu elbette öğretmenlerimiz olmalıdır. Ancak bendeniz bugün öğretmenleri mi, öğrencileri mi, yoksa eğitim sistemimizi mi ele alsam diye ilk anda biraz tereddüde düştüm. İç içe girmiş bu konuları ayrı ayrı tartışmak yerine her üçünü de birlikte değerlendirmek sanırım daha faydalı olacak.

Öğretmenlerimiz

Emekli bir öğretmen olarak önce iğneyi kendimize batıralım. İlkokul yıllarımı hatırlıyorum. Köyün kahvehanesi aynı zamanda bakkal ve kırtasiye dükkânı idi. Kalem defter almak için ara sıra biz öğrenciler de girerdik kahvehaneye ve öğretmenimiz oraya geldiği zaman kâğıt oynayan köylülerin hep birlikte ayağa kalktıklarını görürdük. Bugün, vazgeçtik halktan, öğretmenini gören öğrenci ayağa kalkıyor mu? Peki, öğretmen bu saygı ve sevgiyi nasıl ve niçin kaybetti?

Lisede okurken bir gün din dersi öğretmenimizin bakkal çalıştırdığını gördüm. Öğretmenimizin elinde para görmek beni kahretmişti.

Bugün özel ders verdiği öğrencisinin elinden, öğretmenin para almasını yadırgayan insan var mı?

Maalesef idealist öğretmen pek kalmadı. Öğretmenlerimizin önceliği öğrenci yetiştirmek değil, para kazanmak. Öğretmenler esnaflaşınca "bilgi"nin bir ticaret metaı olması kaçınılmaz. 

Nurettin Topçu''nun (ö. 1975) öğrencilerine hitaben söylediği şu sözlerde idealize edilen öğretmen tipini bugün okullarda görebiliyor muyuz?

                "Bizim işimiz, sizin yalnız zekâlarınızı işlemeden ibaret değildir. Biz, sizin birtakım dersleri öğrenen zekâ makineleri olduğunuzu hiç düşünmedik. Şahsiyet ve halleriniz bizim hünerimizin gerçek eseridir. Bize, ''siz ne iş yapar, ne vazife görürsünüz'' diye soranlar olursa onlara sonsuz bir sevinçle içimiz taşarak ''bizim vazifemiz karakter yapmaktır, şahsiyet yaratmaktır'' diye cevap vermede saadet buluruz."

Öğrencilerimiz

Bu nasıl bir eğitimdir ki körpe yavrular kitap dolu çantaların altında ezilmekte. Gerekli gereksiz birçok ders… Hepsinin de ayrı kitabı, yardımcı kitabı hatta dergisi var. Ders kitabı yazmak en kârlı sektörlerden birisi hâline geldi.

Öğrenciler sabahın köründe o ağır çantaları sırtlayarak iki büklüm halde yollara düşüyorlar. Akşam karanlığında yorgun argın evine dönen öğrenci nasıl ders çalışacak? Bitmedi, işin bir de dershane boyutu var ki sormayın…

Her öğretmen kendi dersinin en önemli ders olduğu iddiasında. Öğrencilere yüklendikçe yükleniyorlar. Çocuklara ne kadar baskı yaparlarsa, ne kadar çok ödev verirlerse, ne kadar zor soru sorarlarsa kendilerini o kadar başarılı hissediyorlar. Diğer bir ifade ile öğretmenler -tabii ki istisnalar kaideyi bozmaz- öğrencileri malumatfuruşluk (kendini bilgili imiş gibi gösterme) tahtası olarak görüyorlar ki böyle bir anlayışla bir yere varamayız. Nitekim bir yere vardığımız da yok. Unutulmasın ki başarının temelinde okulu ve dersi sevdirmek yatar. Kimse nefret ettiği bir şeyin peşine düşmez.

Eğitim sistemimiz

Öncelikle şunu belirtelim ki eğitim sistemine ideolojik yaklaşmak başarısızlığı peşin olarak kabul etmek demektir. Elbette öğretimin (tâlim) yanında eğitim (terbiye) de olacaktır. Lakin eğitim (terbiye) kitapla, defterle, dersle değil, örnek davranışla yani "kâl"den (söz) ziyade "hâl"le kazanılır.

Hayatın her alanından bir sürü ders açarak öğrencinin daha iyi yetişeceğini sanmak eğitim-öğretimden haberdar olmamak demektir ki bugün yürürlükteki eğitim sistemimiz tam da budur.

Hele bir de mecburi eğitimin (4+4+4+) 12 yıla çıkarılması var ki eminim düşmanınız bile size bu kötülüğü reva görmez. Zira bu sistemle bir taraftan eğitim ve öğretimin kalitesi sıfırlanırken diğer taraftan tarımda ve sanayide ara eleman kaynağı kurutulmuş oldu.

Velhasıl; "Bir dokun bin ah dinle" derler ya. O hesap, eğitim hayatımızın sıkıntıları saymakla bitmez. Eğitim ve kültür meselelerini hale yola koymadan diğer işlerle uğraşmanın abesle iştigal olduğunu anlayacak yöneticiler bize de nasip olur mu acaba? Ne dersiniz?..

 

ACZİMİN GİRYESİ:

EĞİTİM-ÖĞRETİM

Eğitim-öğretimdir bir milletin kalkınma gücü,

El aya giderken bizim nal toplamamız ne acı.

                                               (Li-müellifihî)  

 

Yazarın Diğer Yazıları