Orhan Kemal’le ilgili birkaç anı

Orhan Kemal, doğumunun yüzüncü yıl dönümünde çeşitli törenlerle anıldı. Ben onları seyrederken sanki uzak yıllarda yaşamış bir yazarı dinliyordum. Oysa hayatımın başında sonunda, ortasında, onlarla herhangi bir münasebeti olacak bir yaştaydım. Yahya Kemal öyle, Sait Faik öyle Safiye Erol öyle, Nihat Sami Banarlı öyle. Daha çok var yazılacak ama bunları bir çok kişi, yaşadığı yıllara denk gelmediği için tanımaz. Onun için şu iki küçük hatırayı yazıyorum. Ne de olsa hatıra hatıradır.
Şunu söyleyeyim ki ben yerli romanı onun hikayeleri ve romanlarıyla sevdim. Varlık Yayınları’ndan çıkan ve o zaman 1 liraya satılan küçük, tadına doyulmaz kitaplardı. Tadına doyulmaz hayatı ve okurun hayatını renklendiren, süsleyen, sürükleyici ve bıktırmayıcı, çoğu Adana’nın pamuk tarlalarından ve fabrikalarından ve işçilerinden saf, temiz bir rüzgar estiren renkli kitaplardı.
Bir gün Rıfat Bey’le Taksim’de ona rastlamıştık. Ayak üstü konuştuk. Yanında Filiz vardı.
Bulgaristan’da vefat ettiğini duyunca da Küçükçekmece’de Basın Sitesi’ndeki evine taziyeye gitmiştik. Biz de Küçükçekmece’de göl kenarında oturuyorduk. Allah rahmet eylesin... Erkek yazarlar Meserret Kahvesi gibi kahvelerde, Çiçek Pasajı’nda ve başka yerlerde birbirleriyle sık görüşebiliyorlardı. Daha sonra biz ev gezmeleri yapmaya başladık. Metin Eroğlu ve onun evinde tanıdığım Turgut Uyar, Ümit Yaşar ve birbirimize gidip geldiğimiz Asım Bezirciler, Leyla Erbiller... Rıfat Bey’in arkadaşı Nuri İyem ve Nasip İyem, Ercüment Behzat Lav, Orhon Arıburnu ile daha sık görüşmeye başladık. İyi ki öyle yapmışız...

Askeri araziler

Geçen günlerin birinde baktım bir iktidar kanalı Kuleli Askeri Lisesi’ni özenle anlatıyor. Küçük oğlum, yedek subay öğretmen olarak orada çalışmıştı. Onun için bildiğim ve sevdiğim bir yerdir. Tarihini, duruşunu ve ordumuza yaptığı değerli hizmeti bildiğim bir yerdir. Seyrederken bu işin içinde bir iş olabileceği aklıma geldi. Bundan 1 hafta sonra askeri arazilerin özelleştirilmeye açıldığı duyuruldu. İçim sızladı. Kuleleriyle, bahçesiyle, deniz kenarındaki o okulu düşündükçe, aklıma acaba onu da otel yapmaya kalkarlar mı diye bir keder takılıyor. Nasıl olsa AVM yapamazlar...

Bu kadar kibiri anlayamıyorum

Başbakan en son konuşmalarından birinde İran gezisini anlatırken şöyle söyledi: “Sağımda Başbakan, solumda Cumhurbaşkanı oturuyordu. Siz bundan niye rahatsız oluyorsunuz.” Yani İran’la olan münasebetlerde, siyaset başarıları gibi şeyler değil, önemli olan Cumhurbaşkanıyla Başbakan arasında oturmak. Bundan kim rahatsız oldu onu da bilmiyorum. İftihar ederiz ancak. Kabul edilmek için bir gün bekletildiğinde de üzülmüştük.

Pırlanta ve vakıf vergisi

Son duyduğuma göre Bilal’in vakfına vergi muafiyeti getirilmiş. Vaktiyle öteki oğlunun pırlanta ticaretinde de pırlantaya KDV sıfırlanması jesti yapılmıştı. Herkes hâlâ onu konuşuyor. Ekmeğe KDV var, pırlantaya yok deniyor...

Yazarın Diğer Yazıları