Papaz oyunu

Papaz oyunu, beceriden ziyade kandırmaya, hileye, blöfe dayalı bir kâğıt oyunudur. Rum Ortodoks Kilisesi bu oyunun ve Bizans entrikacılığının canlı misalidir. 1960 Antlaşmaları’nı imzalayıp hemen akabinde Akritas Planı ile Rumları silâhlamak ve camilerimize bomba koyup  “Bunu anlaşmaları bozmak isteyen Türkler yaptı”  diye Rum halkını  “bilinçlendirmek” , ayni maksatla kendi EOKA büstlerine bomba koyup  “Türkler hükümete karşı isyan ettiler”  yalanıyla saldırıya geçmek bu kilisenin indinde Allah’ın Enosis adına takdis ve tasvip ettiği eylemlerdir. Yollardan alınıp kuyulara atılan, toplu mezarlarda yatan masum insanlarımız da Allah’ın takdis ettiği yolda alınan kurbanlardır bunlara göre.
Şimdi yeniden bir papaz oyunu karşısındayız. Başpiskopos Hrisostomos’un, Rum lideri Hristofyas ile görüşmesinden sonra yaptığı açıklama Hristofyas’ın ikiyüzlülüğünü iyice ortaya çıkarınca Bizans Kilisesi  “yanlışı”  düzeltmek için harekete geçti. Başpiskopos Hrisostomos’un Çin’de olduğu günlerde buradaki vekili Hristofyas’a  “Yanlış yoldasın, Türklere taviz veriyorsun”  diye saldırdı. Hristofyas da bu papaza sert bir cevap verdi. Kilise ile siyasi liderlik Kıbrıs meselesi nedeniyle birbirlerine düştü havasını yaratmak istediler ve Bizans’ın oyunbaz kilisesini bilmeyenler bu oltayı yutuverdiler. Kiliseyi ve Rum liderliğini bilenler bildiklerinden şaşmadılar. Papaz oyunu oynanmaktadır dediler. Bu yazının maksadı da oynanan oyuna açıklık getirmektir.   
Oyun şöyledir: Hristofyas, Başpapaz Hrisostomos’a giderek Hrisostomos’un kendi ifadesine göre  “Hiç kimseye verilmemiş bilgiler”  sunmuş. Hrisostomos çok memnun olmuş ve  “Bu yolda yürüdüğün sürece arkandayım”  mesajını vermişti. Bu, Türk tarafı için  “işlerin hangi felâkete gittiğini gösteren en belirgin alarmdı” . Tehlike çanları çalmaktaydı. Kıbrıs konusunda kanlı geçmişini bildiğimiz kilise büyüğünün Hristofyas’ın görüşmelerdeki taktiğini ve tutumunu takdis ve tasvip etmesi göz ardı edilemezdi. Türk tarafında bu yönde değerlendirmeler yoğunlaşmağa başlayınca Rum tarafı kendine geldi, çünkü yabancı elçilikler de kaşlarını çatmaya, sorular sormaya başlamışlardı. Bu nedenle Başpiskopos’un Çin’e yapacağı ziyaret bir fırsat yaratıyordu. Başpiskopos’a vekâlet edecek papaz, Hristofyas’a bir güzel saldırır ve hava yine eski aldatma-kandırma havasına dönebilirdi. Öyle de yapıldı. Şimdi Sayın Talat, Hristofyas’a  “Başpiskopos’u sevindiren gizli bilgiler nelerdi?”  diye soracak olsa Hristofyas  “Yok öyle şey, kilisenin saldırılarını görmüyor musun”  diyerek işin içinden sıyrılacak! Tabii Sayın Talat bunu yerse! 
Bazı yabancı büyükelçiler  “Kilisenin Kıbrıs konusunda eski ağırlığı kalmamıştır”  diye kandırılmışlardır. Bunlara BBC’nin referandum günlerinde köy kadınlarıyla yaptığı söyleşiyi hatırlatmakta yarar vardır.  “Annan Planı’na niye ret oyu verdiniz?”  sorusuna köylü kadınlar  “Bize köyümüzün papazı planı reddetmemizi söyledi, biz de öyle yaptık” cevabını vermişlerdi. Kilise, “Kıbrıs konusunda tarafım ve söz hakkım vardır” demektedir. Hristofyas-Hrisostomos görüşmesinden sonra Başpiskopos Hrisostomos’un eteklerinin zil çalması, Hristofyas’ı takdis ederek  “Arkandayım, destekliyorum”  demesi kayda geçmiş bir gerçektir. Zaten Hristofyas’ın hangi yolda olduğunu görmek için Hrisostomos’a söylediği  “gizlileri”  bilmek de gerekmemektedir. Tek halk-tek egemenlik-toprak ve devlet bütünlüğü-garantilere hayır-asker ve yerleşikler dışarı- ekonominin ve kurumların birleştirilmesi-AB normlarına ve (bizce reddedilmiş olan) BM Güvenlik Kurulu kararlarına uygun-işlerliği olan bir anlaşmanın ne anlama geldiğini hâlâ öğrenmemişsek ne söylesek boşunadır. Allah’tan, son yapılan her kamuoyu yoklamasında halkımız yüksek bir oyla devletim ve garantilerin devamı demektedir. Halkın oyu ile görevde olan temsilcilerimizin bu sese kulak vermeleri şarttır. 2004’teki yalan dolan, hile ve parayla satın almaya dayalı referandum arkada kalmıştır. Türk tarafı uzlaşma istiyor, ama kalıcı ve gerçeklere dayalı bir uzlaşma. KKTC bu gerçeklerin somutlaşmış şeklidir.

Yazarın Diğer Yazıları