PKK-Hizbullah, terör ve kamplaşma!..

Bırakın "HÜDA PAR" denilen bir partinin adının bilinmesini, o partinin köklerini oluşturan Hizbullah bile bir dönem Güneydoğu''yu kana bulamasına rağmen çok kısa sürede unutulmuştu...

Oysa 1980''lerde, Diyarbakır-Batman hattındaki kitap evlerinde temeli atılan ve PKK''nın kent merkezlerindeki eylemlerinin yoğunlaşması ile birlikte silaha sarılan Hizbullah, uzun yıllar Doğu ve Güneydoğu''nun en ürkütücü örgütüne dönüşmüştü...

Çünkü adlarını kitabevlerinden alan "İlim", "Menzil" grupları fraksiyonlara ayrılırken, Hizbullah''ın omurgası İlimciler, Menzil kanadını etkisiz hale getirdikten sonra PKK ile de amansız bir savaşa girişmişti...

Bingöl''den Adıyaman''a, Siirt''ten Mardin''e, Diyarbakır''dan Urfa''ya kadar Güneydoğu''nun büyük bölümünde örgütlenen ve bir dönem 20 bin kişilik silahlı güce ulaşan örgüt, PKK ile giriştiği sokak çatışmalarıyla yetinmemiş, adı faili meçhuller, genç kızların bacaklarına kezzap atılması, kamu görevlilerinin sindirilmesi, HDP yandaşlarının hedef alınması gibi eylemlerle de gündeme gelmişti...

Örgüt, doğudan batıya göç ederken, Gonca Kuriş ve muhalif cemaatçi İzzettin Yıldırım ve arkadaşlarını öldürünce, devletin iyice hedefi olmuştu...

Lideri Hüseyin Velioğlu''nun 17 Ocak 2000''de, Beykoz''daki operasyonda öldürülmesinin ardından yeraltına çekilen örgütün birçok militanı yurt dışına kaçarak El Kaide saflarına katılırken, 5000 kadarı yakalanmış, ancak dinci militanlar 24 Ocak 2001''de Diyarbakır Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan ve 5 polis memurunu şehit edince Hizbullah bir kez daha Türkiye gündemine oturmuştu...

İşte o suikast Hizbullah''ın ipinin tamamen çekilmesine yol açmıştı...

TERÖRÜN SAĞI-SOLU YOKTUR...

Adı "Allah''ın Partisi" anlamına gelen Hizbullah, siyasallaşırken de aynı tanımlamayı kullanmaktan kaçınmadı...

Örgüt partileşirken her ne kadar resmî adını "Hür Dava Partisi" olarak belirlese de, kısaltılmışı Kürtçe''deki "Hüda"dan dolayı Hizbullah anlamına geliyor...

İşte bir dönem "PKK ile savaşıyor" gerekçesiyle bölgedeki kamu görevlilerinin adeta başıboş bıraktığı örgüt, giderek palazlanınca ve Mersin- Konya-İstanbul hattında onlarca kişiyi öldürünce, yoğun bir takibe alınmış, Gaffar Okkan suikastının ardından ise askerî kanadının büyük bölümü tutuklandığı için siyasallaşmaktan başka bir yol bulamamıştı...

Okkan suikastı dahil olmak üzere, örgütün işlediği yüzlerce cinayetin faillerinin neredeyse tamamı 15-20 yıl sonra cezaevinden çıkınca, HÜDA PAR bölgedeki siyasi etkinliğini daha da artırmaya başladı...

2018''deki cumhurbaşkanlığı seçiminde de 160 bin kadar oy alarak Erdoğan''ı destekleyen örgüt Cumhur İttifakı''na resmî olarak katılınca, Türkiye''nin gündemine oturdu, AKP karşıtı çevrelerin büyük tepkisini çekti ve sosyal medyada Hizbullah ile HÜDA PAR aleyhine on binlerce paylaşım yapıldı...

İşte bu tepkiler sırasında terör ve siyasallaşma konusunda çok derin çelişkiler ve paradokslar da ortaya çıktı!..

"Öcalan''ın projesi" olan HDP yıllardır Meclis''teyken, Hizbullah''ın içinden çıkan HÜDA PAR''ın da Atatürk''ün Meclisi''nde yer almaya çalışması infial yaratsa da, toplumdaki keskin kamplaşmanın tarafları çok önemli bir gerçeği ısrarla göz ardı ediyor;

"Konu "terör" olduğunda PKK neyse, Hizbullah da odur..."

Çünkü örgütlerin biri ayrılıkçı, diğeri dinci terörü dayatarak Kürt devleti kurmak istedi ve bu uğurda çok da kan döktü...

Hizbullah siyasallaşarak silah bıraksa da ve HDP''yi kuran PKK terörden vazgeçmese de, iki örgütün geçmişteki çatışmalarında yüzlerce kişinin can verdiği de ne yazık ki unutuldu...

Sonuç olarak HDP (PKK) da, HÜDA PAR (Hizbullah) da Türkiye Cumhuriyeti''ne düşman...

Çünkü iki örgüt de Şeyh Sait hayranı, iki örgüt de ana dilde eğitim istiyor, iki örgüt de "bağımsız Kürdistan"dan yana...

Velhasıl Andımız''a da karşı iki örgüt, Kurtuluş Savaşı''nın sonuçlarına da...

İTTİFAK, İŞARET, KÖRLÜK!..

Peki; 1991''den bu yana Meclis''te olan HDP''nin lideri Selahattin Demirtaş defalarca partilerinin "Öcalan''ın projesi" olduğunu, PKK''lıların cenazesine gitmeyen milletvekilleri hakkında disiplin soruşturması başlatacağını söylerken ve PKK''nın bir terör örgütü olmadığını iddia ederken, HÜDA PAR''ın Cumhur İttifakı''na katılması neden bu kadar tepki çekti?..

Hizbullah''ın Partisi HÜDA PAR''a özellikle Twitter''da son 3 günde gösterilen tepki, "Öcalan''ın projesi" olarak 30 yıldır Meclis''te olan HDP''ye gösterilen tepkiyi bine katladı ki, terörün kökenlerini göz ardı edenler bir gaflette savrulup gitti!..

Evet; son dönemde siyasette bir yandan "Düşmanımın düşmanı dostumdur" gafleti, diğer yandan "denize düşen yılana sarılır" kaygısı ve bir taraftan da "ölümü gösterip sıtmaya razı etme" sinsiliği adeta bir Bermuda Şeytan Üçgeni oluştururken, çok önemli sorular zihinlerde uçuşuyor;

-Konu teröre karşı çıkmaksa; artık dinci terör, solcu terör ayrımı mı yapılıyor?.

-Konu teröre karşı çıkmaksa; ayrılıkçılık ve şeriat talebi birbirinden farklı tehditler olarak mı algılanıyor?

-HÜDA PAR''a yönelik tepkinin perde gerisinde bir terör örgütü uzantısının Meclis''e girmesi kaygısı mı var, yoksa Erdoğan''ın yanında saf tutmasının endişesi mi?..

Ne yazık ki PKK''nın partisine karşı susanların Hizbullah''ın partisine tepki göstermesi, Türkiye''de son dönemde sağ-sol ya da ilerici-gerici kavgasının millî olanlar-olmayanlar düzlüğünden de uzaklaştığını ve toplumdaki ayrışmanın, ittifaklar savaşının gafletinde bocaladığının işareti!..

İşte bu saptama üzerinden bir kez daha sormak lazım;

PKK, Hizbullah, El Kaide, IŞİD ve diğerleri Türkiye''de binlerce insanı katletmişken, terörün sağı-solu yoktur gerçeğini unutanlar, adeta "benim terör destekçim" iyidir gibi bir tuhaf çelişkiye düşmüyorlar mı?..

Velhasıl meselenin özeti bellidir;

PKK''ya sessiz kalırken Hizbullah''ı eleştirenler görecektir ki; iki örgütün uzantıları TBMM''ye girdiğinde, (hele de konu cumhuriyete, ülkenin bütünlüğüne, bayrağa laikliğe, Atatürk''e karşı durmak) olduğunda hiç kuşkusuz iş birliği yapmaktan kaçınmayacaklar...

Zaten HÜDA PAR eski Genel Başkanı Hüseyin Yılmaz''ın 23 Mayıs 2013''te Tv Net''te katıldığı bir programda, "PKK ile helalleşmeye hazır mısınız" sorusuna, "Halkımızın menfaati söz konusu ise olabilir" yanıtı vermesi de, iş birliğinin işaret fişeği olarak zihinlerde kalmıştı...

O halde sormak lazım; Konu Türkiye Cumhuriyeti, laiklik, bayrak ve Atatürk olunca Meclis''te hangi düşmanlar aynı masaya oturmadılar ki?..

İşte Cumhur ve Millet İttifakı destekçileri arasındaki keskin ve gafilce kamplaşmanın kör ettiği gerçek de budur...

Yazarın Diğer Yazıları