Remzi Taşkıran: Atölyem benim mabedim gibidir

Remzi Taşkıran: Atölyem benim mabedim gibidir
Değerli okurlarım, son yıllarda sanat camiasında en çok söz edilen ressamlardan Remzi Taşkıran bu haftaki konuğum. 1961 yılında Adıyaman'da doğan taşkıran lise eğitimini İstanbul'da tamamladı. Sanat derslerini Sadettin Çağlarca'dan aldı.

Sanatçı, vatani görevi esnasında resim yapma yatkınlığını daha da geliştirdi. Eserleri yurt içi ve yurt dışı koleksiyonlarda bulunmakta, müzayedelerde sergilenmektedir.

Ressam Remzi Taşkıran, sanat ve sanata dair Yeniçağ''ın sorularını cevaplandırdı:

Yeniçağ: Türk sanat kamuoyu sizi iyi tanıyor. Yeniçağ üzerinden kendinizi bir daha tanıtmanızı rica edebilir miyiz?

Taşkıran: Sanat aşkı. Çocukluğumdan beri çizerim, boyarım. Hâlâ da çizip boyuyorum. Duygu ve düşüncelerimi resimle ifade ediyorum. Bir resim teması kurgularken önce tasarlıyor, yapıtın bitmiş halini belleğimde oluşturuyor sonra boyaları renkleri kullanarak düşündüğüm temayı görünür hale getiriyorum. Sanatlar; duygu ve düşünceleri ifade etmenin enstrümanlarıdır edebiyat heykel, resim, mimari, müzik, tiyatro, sinema, fotoğraf ve yan dalları... Medeniyetler üç ayak üstüne kuruludur; bilim, sanat ve felsefe. Bir toplumda bunlar yok ise medeniyetten söz edilemez. Bilim yaşamsal gereçlerimizi icat ederken felsefe de mantıksal doğrularımızı oluşturur. Tabii ki sanat insanının da ekonomisi vardır. Sanatı sürdürülebilmesi için geride olmalıdır. Bunu da yapıtlarına talip olan çevreler karşılamalıdır, aksi takdirde çalışmaları sekteye uğrayacaktır. Zira sanatını bir seviyeye taşıması için sadece sanatla meşgul olmalıdır.

Yeniçağ: Sanat sizin için neyin aracıdır. Dünyaya bakışınızı, his ve duygularınızı ifade etmenin mi yoksa hayatınızı idame ettirmenin mi?

Taşkıran: Sanatlar duygu ve düşünce dünyamızı beslediği gibi toplumu karakterize eder. Sanata dokunduğumuz zaman kesinlikle etkileniriz. Bazen ruhumuzu ele geçirir iyi bir öykü okuduğumuzda bir şiir, müzik dinlediğinizde bir resim sergisi izlediğimizde heykel, mimari, tiyatro ya da sinema mutlaka ruhumuzda birtakım izler bırakır. Hatta hayata bakışımız, mantalitemiz ve hatta bakışımız bile yeniden yapılanabilir. Atölyem benim mabedim gibidir. Çoğu zamanımı atölyemde geçiriyorum. Tabi yaşamın diğer gereklerini de unutmamam gerekiyor. Düşünce dünyamda oturmayan bir işe başlamıyor bu arada farklı deneysel çalışmalarım da oluyor; soyut temalar veya farklı üsluplar... Sanat uzun bir yoldur yaşam biter sanat bitmez.

Yeniçağ: Günün kaç saatini atölyenizde geçiriyorsunuz: Kaç saatini düşünüyor, kaç saatinde resim yapıyorsunuz? Olgun duruma getiremediğiniz duygu ve düşüncelerinizi tuale aktarma girişimleriniz oluyor mu?

Taşkıran: Sanat eserleri insanlığın kültürel mirasıdır. Sanatçılar; var oluşumuzdan günümüze kadar sanat yapıtı eserleri ürettiler. Geçmiş medeniyetleri incelediğimizde bunu görebiliyoruz, günümüzde de hâlâ devam etmektedir. Mutlaka çok değerli sanatçılarımız var ama genelde algı üzerinden yürüyor. Bir gerçek de var ki ben işin bu tarafıyla fazla ilgilenmiyorum. Yapıtlarımı seven benimle iletişim kuran insanları asla geri çevirmedim, uçmuyorum ekonomi kısmı önceliğim değildir. Duygusal bağları daha çok önemsiyorum.

Yeniçağ: Tabloları en çok rağbet gören fırça ustalarından biri olarak resim piyasasının durumuna ilişkin görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?

Taşkıran: İnsanlığın evrimleşme sürecinde sanatçılar da yapıtlarıyla aydınlanmaya büyük katkı sağlamıştır. Hoşgeldin Rönesans. Kültürel oluşum süreçlerine de yön verdikleri ve otantik kültürü de sanat konusu yaparak eserler üretmişlerdir. Ben kendi yerimi belirleme durumunda değilim. Konunun ilgilileri beni nereye isterlerse oraya koysunlar. Kimseyi taklit etmiyorum, kimseyle yarışmıyorum, ifade biçimim üslubum tamamen kendime aittir. Malum resim bölümü okumadım, kendimi yetiştirdim ya da yetiştiremedim.

Yeniçağ: Türkiye''nin yaklaşık iki asrı bulan profesyonel resim geleneğinde kendi yerinizi kimlerin yanında görüyorsunuz? İbrahim Çallı''dan Nazmi Ziya''ya, oradan da İbrahim Safi''ye kadar nerede? Yoksa hepsinden daha farklı bir yerde mi?

Taşkıran: Sanatçının üslup, akım veya özgün olma isteği kendi tercihine bağlıdır. Sonuçta yaşama kendi sözünü söyleme meselesidir. Yani temalarını sosyolojiden, ruhsal dünyadan, ideolojiden, yaşam realizminden ya da romantik kurgulardan oluşturabilir. Soyut ya da figüratif tercihi de kendi isteğine bağlıdır. Bunun için herhangi bir zorlamam yok. Galeriler sergilerimi düzenliyorlar; müzayedeler, mezatlarda bana yardımcı oluyorlar. Sanat yaşamına dokunan herkese teşekkürler. Sanat bir gönül işidir, para kazanmak için uğraşılacak bir alan değildir. Sanat; insanları sadece duygu ve düşüncelerini dışa vurma isteği ve yeteneği olduğu alanlarla yapıtlar oluştururlar ve de insanlıkla bu yolla temas kurarlar. Tarih onları olmaları gerektiği gibi değerlendirir. Sanatçı kendi fiziksel varlığını ikon hale getirecek. Yoksa yapıtlarıyla insanlık tarihine bir nokta mı koyacak?

Yeniçağ: Eserlerinizi hangi yollardan koleksiyoncu ve sanatseverlerle buluşturmayı yeğliyorsunuz? Sergiler mi, müzayedeler mi yoksa doğrudan irtibatlarla mı?

Taşkıran: Bunun için herhangi bir zorlamam yok. Galeriler sergilerimi düzenliyorlar; müzayedeler, mezatlarda bana yardımcı oluyorlar. Sanat yaşamına dokunan herkese teşekkürler. Sanat bir gönül işidir, para kazanmak için uğraşılacak bir alan değildir. Sanat; insanları sadece duygu ve düşüncelerini dışa vurma isteği ve yeteneği olduğu alanlarla yapıtlar oluştururlar ve de insanlıkla bu yolla temas kurarlar. Tarih onları olmaları gerektiği gibi değerlendirir. Sanatçı kendi fiziksel varlığını ikon hale getirecek. Yoksa yapıtlarıyla insanlık tarihine bir nokta mı koyacak?

Sanat toplum yaşamının olmazsa olmazlarından biridir. Tabii olarak sanatçı da yaptıklarından sorumludur. Yaşasın sanat!