Risklerin en kötüsü; açlık riski

Risklerin en kötüsü; açlık riski

Siyasi iktidar, son yıllarda Tarımda Yerli ve Milli sözü ile algı yaratmaya çalışıyor. Ama her alanda olduğu gibi tarım sektöründe de bu slogan gerçekte siyaha beyaz demek kadar çelişkili kalıyor.

AKP iktidarında tarım sektöründe, ithal girdi oranı arttı, devlet destekleri azaldı ve gıda fiyatları enflasyonun üstünde arttı.

1. Özelleştirme sonucunda tarım millî olmaktan çıktı.

Kimyasal gübre alanında TÜGSAŞ ve İGDAŞ, et ve süt sektöründe Süt Endüstrisi Kurumu (SEK) ve Et ve Balık Kurumu (EBK  hayvancılık sektöründe YEMSAN, özelleştirildi. Özel sektör bu işletmelerin arsalarında konut yaptı ve sattı, üretimi büyük ölçüde durdurdu.

ABD''li gıda devi Cargill, Ocak 2018''de şeker piyasasına ilişkin bir rapor hazırladı. Bu raporda şeker fabrikalarının özelleştirilmesi gerektiği vurgulandı. AKP hükümeti arkasından, şeker fabrikalarını özelleştirdi.

Gerçekte bu işletmeler ürünlerini çiftçiden normal fiyatına alır ve halka da az kârla satardı. Halkın beslenmesi ülke açısından sosyal fayda yaratır. Bunun için de devletin el atması zorunludur. Özel sektör sosyal faydayı neden düşünsün? Maalesef yaşadıklarımız,  aslında AKP''nin de aklında sosyal fayda anlayışının hiç olmadığını gösterdi. 

Bunu içindir ki artık halk et yiyemiyor. Et ithal ediyoruz.

2. Tarımda ithal girdi payı artı ve sektör yerli olmaktan çıktı.

Gübrede ithal payı yüzde 35''tir. Ancak yüzde 65 olan yerli üretimde de yüzde 80 oranında ithal girdi kullanılıyor. Bu durumda gübre sektöründe ithal payı yüzde 87''dir. Demek ki gübre yerli değil.

Tarımda kullanılan motorin yüzde yüz ithal girdidir.

Yem sanayiinde kullanılan ithal girdi oranı yüzde 45''tir.

3. AKP iktidarı IMF''ye uyarak çiftçi desteklerini yarı yarıya düşürdü.

2001 krizinde IMF''nin güçlü ekonomiye geçiş programında, tarımsal desteklerin de yarı yarıya azaltılacağı hedef alındı. AKP iktidarı 2006 yılında Tarım Kanunu''nu çıkararak bunu değiştirdi. Tarım Kanunu Madde 21; ''''Tarımsal destekleme programlarının finansmanı, bütçe kaynaklarından ve dış kaynaklardan sağlanır. Bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi millî hasılanın yüzde birinden az olamaz." şeklinde çıktı.

AKP iktidarı bu kanunla 2007 seçimleri için çiftçiye selam gönderdi. Ama bugüne kadar IMF çizgisi değişmedi ve maalesef kendi çıkardığı kanuna da uymadı.

Seçim yılı olan 2007''de tarımsal desteklerin millî gelire oranı yüzde birin altında kaldı. Yüzde 0,67 oldu. Üstelik bu pay bugüne kadar giderek azaldı. 2009 ve sonrasında yüzde 0,60''ın altında kaldı. 2018 yılında yüzde 0,40 oldu.

4. Sonuçta tarım ve gıda fiyatlar arttı, halk artık et yiyemiyor.

Aslında halkın yüzde 90''ı et yiyemiyor. Pirzolanın 200 lira olduğu, asgari ücretin 325 dolar olduğu bir ülkede halkın et yemesi düşünülemez.

TÜİK verilerine göre Mayıs ayında tarım sektöründe ve gıda fiyatlarında son durum;

* Tarımsal girdi fiyatlarında artış; yüzde 24,43,

* Gübre fiyatlarında artış; yüzde 45,90,

* Tarım ürünleri üretici fiyatlarındaki artış; yüzde 21,76,

* Tavuk, yumurta fiyatlarındaki artış; yüzde 32,20,

* Koyun, keçi ve süt fiyatlarındaki artış; 23,79,

* Gıda fiyatlarındaki artış; yüzde 19,99,

* Haziran TÜFE oranı; yüzde 17,53. 

Gıda fiyatları enflasyonun üstünde artıyor. Halk gelirinin yüzde 40''ı gıdaya gidiyor. Gelir aynı oranda artmıyor. Açlık riski artıyor. Siyasi iktidar tarımda yerli ve millî algısı yaratmak isteyerek, her konuşmada şöyle veya böyle din vurgusu yaparak halkın açlığını bastıramaz.  

Yazarın Diğer Yazıları