"Şehir Üniversitesi krizi yeni bir 17/25 vakasına dönüşebilir"

"Şehir Üniversitesi krizi yeni bir 17/25 vakasına dönüşebilir"
İktidara yakınlığı ile bilinen Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, iktidar ile Ahmet Davutoğlu cephesi arasında yaşanan Şehir Üniversitesi tartışmasını köşesine taşıdı. Dilipak, "Bakın bu kriz böyle giderse yeni bir 17/25 vakasına dönüşebilir." dedi.

AKP ile yollarını ayırarak Gelecek Partisi'sini kuran Ahmet Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan arasında yaşanan İstanbul Şehir Üniversitesi ile ilgili tartışmalara, iktidara yakınlığı ile bilinen Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak da dahil oldu. 

Dilipak, konu ile ilgili bugün kaleme aldığı yazıda, Şehir Üniversitesi ile ilgili AKP ile Davutoğlu arasında yaşanan krizin böyle gitmesi durumunda yeni bir 17/25 vakasına dönüşebileceğini belirterek, "Bir banka ile bir vakıf arasındaki ihtilaf siyasi bir hesaplaşmaya dönmemeli idi."

Dilipak'ın hem Erdoğan hem de Davutoğlu tarafına eleştirilerde bulunduğu yazısının bir bölümü şu şekilde;

Bir banka ile bir vakıf arasındaki ihtilaf siyasi bir hesaplaşmaya dönmemeli idi.

Tam da böyle bir tartışmanın yaşandığı bir zamanda Aydın Doğan için olumlu cümleler kullanılırken, Davutoğlu için söylenenlerin birlikte düşünülmesi durumunda insanlar bunları telif etmekte zorlanacaklardır. Şehir Üniversitesi’nin tüm yönetim kadrosu ve öğrencilerinin beşte dördü AK Parti çevresindeki insanlardan oluşmaktadır. Bu işlerin bu noktaya gelmesine bir anlam veremiyorlar. İçerideki Davutoğlu karşıtları ise, Reis’in bu işe bu şekilde müdahil olması ile Şehir Üniversitesi üzerinden Davutoğlu’nun mağduriyetine ilişkin bir kamuoyu oluşturulmaya çalışıldığını ve bu krizin Erdoğan’ın çevresindeki eski Davutoğlu ekibinin yönlendirmesi ile örgütlendiği gibi bir “ters köşe” mantıkla konuyu yorumlamaya çalışıyorlar.

Daha önce 2016’da 3 yıl ödemesiz 10 yıl vadeli onaylanan kredi, 2017 Şubat’ında yatırımların başlamasının ardından geri ödemelerin başlaması 2019 Şubat’ında gerekirken, 2018’de Halk Bank Şehir’e bir kredi daha veriyor. Yani bankanın vakfa karşı bir husumeti yok. O zaman ne oldu da işler bu noktaya geldi. Bu siyasi bir kavga ise neden milli bir bankanın adı bu tür tartışmalara alet edilir.

Sonuçta gelinen nokta berbat bir nokta. Halk Bankası gibi milli, yakın geçmişte Zarrap krizinden sonra böyle bir olayı yaşaması da büyük bir talihsizlik. Sonunda bir kredi anlaşmazlığı söz konusu. İhtilaf varsa ya da birilerinin bir iddiası varsa bunun yolu yargıya gitmektir. “Aba altında sopa göstermek”le ya da “onlara göz yumuyorsun beni de idare et” mantığı ile bu iş çözülmez..

Bu “Ben yaptım oldu” mantığı, FETÖ’den bize sirayet eden bir hastalık. Bu işler böyle devam edemez ve bir gün patlar. Herkes bu “pis işten” zarar görür. Devlet de zarar görür. Kamu kaynakları kimsenin “babasının malı” değil, mahkeme “Kadıya mülk olmadığı” gibi.

Halk Bankası’na ve üniversiteye daha fazla zarar verilmemeli. Orada okuyan binlerce genç var. Onlar gelecek endişesine kapılmamalı. Bu kriz bir an önce çözülmeli. Bu tartışmanın devamında, bu iş siyasi bir intikam savaşına dönerse birçok vakıf üniversitesi ile ilgili çok daha vahim tablolar gündeme gelebilir. Bu kavgadan kimse kârlı çıkmaz. Ya da en kârlı çıkan CHP olur.

Hadi hakeme gidin, ombudsmanlık adil bir şekilde çözsün. Bir takım yanlışlar varsa o yanlışların da üzerine gidilsin. Bir topluluğa olan öfkemiz bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmesin..