Şehr-i İstanbul'un yitirilen değerleri

Şehr-i İstanbul'un yitirilen değerleri

18. Yüzyıl Divan Şairimiz Nedim'in, "Bu şehr-i İstanbul ki bi misl ü behâdır / Bir sengine yek pâre Acem mülkü fedâdır" (Bu İstanbul şehri ki, paha biçilmez ona

Tüm İran mülkü feda olsun tek bir taşına) mısralarıyla değerini ortaya koymaya çalıştığı İstanbul hâlâ bu değerini muhafaza edebiliyor mu?.. Aslında bu sorunun cevabı, "İstanbul'a ihanet ettik" itirafıyla apaçık ortadadır. Maalesef Şehr-i İstanbul'a acımasızca kıyılmıştır. 1940'lı yıllarda başlayan bu kıyım süratle devam edip 2020'lere vardığımızda zirveye ulaşmıştır. Artık günümüzde, bir yerde bu kıyıma dur denilmediği takdirde bizlere geriye bakıp ağlamaktan başka bir şey kalmadığı görülüyor. Araştırmacı yazar Önder Kaya'nın "Yitip Giden İstanbul / Kaybolan Mirasın Peşinde" adlı kitabı da böyle bir endişenin ürünü.

İstanbul, tarihî süreci içinde birçok imparatorluğa ev sahipliği yapmış kadim bir yerleşim yeridir. Misafir ettiği birçok milletin yanı sıra içinde barındırdığı gelenekler ve hikâyelerle de asırlara uzanan bir ruhu vardır. Zaman geçtikçe ne yazık ki önce fiziksel olarak hırpalanan İstanbul, günümüzde ruhen de ortadan kaybolmaktadır. Mimarî anlamda eşsiz değerlere ev sahipliği yapan İstanbul'da yakın zaman içinde gerçekleşen yıkımlar, şehrin birçok güzelliğini ortadan kaldırmıştır. Boğaz'dan Tarihi Yarımada'ya, yeraltından yerüstüne varıncaya dek şehrin tarihi dokusu ciddi zararlar görmüştür.

Tarih alanında birçok kitabı olan Önder Kaya, "Yitip Giden İstanbul / Kaybolan Mirasın Peşinde" adlı yeni çalışmasında İstanbul'un nabzını tutuyor. Geçmişle gelecek arasında şehrin geçirdiği değişimi ele alırken, yitip giden geleneklere ve değerlere dikkat çekiyor. İstanbul'un yok olan ya da aslî dokusundan çok şey kaybeden mekânlarına odaklanıyor. İstanbul tutkunları kitabın sayfaları boyunca bir büyük mirasın izini sürerken aynı zamanda hüzünleniyor, gözleri önünde eriyen şehrin acısını hissediyor.

Önder Kaya'nın bu önemli çalışması; İstanbul'un sokak köpeklerini, eşekle taşımacılık yapan İranlılarını, evliya türbelerini, eski ramazanlarını ve gölge oyunlarını, AEK ile kardeş olan kulübünü, sinagogdan lokantaya dönüşen mabedini, Pandeli'yi, İnci Lokantası'nı, Rebul Eczanesi'ni, yangın kulelerini, mezarlıklarını, yalılarını, köşklerini, kaybolan pek çok eserini ve daha nicesini merak eden herkes için akıcı üslubuyla, geçmişi ve şimdisiyle, görseller eşliğinde bir zaman yolculuğu sunuyor.

"Yitip Giden İstanbul / Kaybolan Mirasın Peşinde", hayret duygusuyla hüznü, şaşkınlıkla vicdanı baş başa bırakan çok özel bir İstanbul kitabı…

Kronik Kitap Tel: (0212) 243 13 23

***

Şairin tepeden baktığı güzellik

Her insanın bir hayat felsefesi veya dünya görüşü olduğu gibi her mekânı inşa eden medeniyet telakkisinin de bir dünya görüşü ve hayat felsefesi vardır.

Bir şehir fiziksel düzenlemesi ve mekânlarından ziyade içinde yaşayanlarla yani hemşehrileri ile öne çıkar.

Şehir denildiği zaman mutlaka ve mutlaka şehirliyi, şehir mekânından öncelikli olarak düşünmek gerekir.

Çünkü tutarlı bir medeniyet ortamında şehri şehirli inşa eder, imar eder, bakar ve korur.

Böylece insan ile mekân ya da özelde şehirli ve şehir birlikteliği mükemmeliyet kazanır.

Bir şehre o şehirde yaşayan şehirlinin medeniyet telakkisi ve tarihsel serüvenine tamamen yabancı binalar inşa edildiği ve düzenlemeler yapıldığı zaman, yukarıda sözünü ettiğimiz bütünlük ve mükemmeliyet kaybolur.

Tam da bu noktada, Prof. Dr. Sadettin Ökten, "Yahya Kemal'den Bugüne İstanbul" adlı eseriyle dikkatlerimizi, kendi gökkubemizin mimarlarından Yahya Kemal'in İstanbul'una çekerek, bize, içinde bulunduğumuz hâli daha dün denilebilecek bir mazi ile karşılaştırma imkânı sunuyor.

Yahya Kemal'in İstanbul'u ve İstanbul tasavvuru ile bugün yaşadığımız İstanbul ve İstanbul tasavvurumuz arasında yapılan karşılaştırmalar, medeniyetimizi "yeniden ihya etme" söylemlerindeki samimiyetin derecesini gözler önüne seriyor.

***

HAFTANIN KİTABI:

İbadethane ve politika

Gerçek İslam'ı araştıran eserleriyle dikkat çeken  Cemil Kılıç, yeni kitabı "Cami ve Siyaset"te İslam tarihinde cami ile siyasetin nasıl bir ilişki içerisinde olduğu sorusuna cevap arıyor:

"İslam'da mabet/mescit kavramının dayandığı Kur'anî ve Muhammedî temelleri gözler önüne sererek İslam tarihindeki ve günümüzdeki mabetlerin o temellerle ne denli koşutluk arz ettiğini irdeledik. Gördük ki koşutluktan ziyade karşıtlık denilebilecek özellikler öne çıkıyor.

Bu özelliklerin Türkiye'de ve İslam toplumlarında yarattığı patolojik sonuçların çok derin politik ve sosyolojik sorunlara yol açtığını sözümüzü sakınmadan teşhis ettik.

Ne acı ki bugünkü camilerin Muhammedî mescitlerle ilgisi yok denecek kadar azdır.

Ne acı ki bugünkü camilerin pek çoğu Kur'an'da ağır bir biçimde yerilen Mescid-i Dırar tanımlamasına dahil durumdadır.

Mescitlerin yeniden İslamîleştirilmesi için bu çalışmanın kılavuz olmasını diliyoruz."

 

Kırmızı Kedi Yayınları Tel:(0212) 244 89 82

***

Dil bilmek önemliyse

 

Ülkemizde uzun yıllardır İngilizce dil bilgisi kurallarının pratik yapmadan öğretildiğini belirten dil bilimci Emin Gulu, "20 Günde İngilizce" kitabıyla yeni bir metodu okurla buluşturuyor. "Bir iletişim aracı olan dil, pratik yapmaya bağlı olmakla birlikte çeviri yaparak, tekrar ederek ve duyumsayarak öğretilmelidir.

Yapılan araştırmalara göre ingilizce öğrenmenin yüzde 20' sini bilinçli olarak yani okulda verilen dersler, yüzde 80' nini ise bilinçsiz olarak yani aktiviteler ile öğrenmek oluşturuyor" diyen Emin Gulu Bu metodlar sistematik şekilde uygulandığında geriye tekrar etmek ve devamlı çeviri yaparak çalışmak kalıyor.

Böylelikle kişi akıcı bir şekilde yabancı dili konuşmaya başlarken, dili en kısa sürede öğrenebiliyor '' iddiasında bulunuyor.

 

Gulu Yayıncılık Tel:(0212) 925 08 81

***

KÜTÜPHANEMDEN:

Yeditepe'li sevdaya tükenmeyen aşk

 

Edebiyatçı, tarihçi, araştırmacı, gezgin ve kalem sahibi herkes için bitmez tükenmez bir malzeme İstanbul. Gerçekten de yaz yaz bitmez İstanbul. Yazılacak şeylerin çokluğu kadar, yazanları da çok İstanbul'un. Bunlardan biri de Mualla Sümer olmuş. Mualla Sümer'in İstanbul'u yazma macerası 1995 yılında İstanbul Dergisi editörü Başar Başarır'ın, "İstanbul için de yazsanıza..." önerisi ile başlamış. Ve, "Doğum Yeri Dersaadet" başlıklı yazısı İstanbul'u yazmak için ilk adımı olmuş. "Yeditepe'ye yerleşmiş güzel"e borcunu tek bir yazıyla ödeyemeyeceği duygusuna kapılan Mualla Sümer, hemen araştırmaya koyulup İstanbul'a dair bir yazı dizisi hazırlamış. Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan bu diziyi genişleten Sümer çalışmalarını "Doğum Yeri Dersaadet" adıyla kitaplaştırmış. 1997'de basılan kitabının önsözünde Sümer şunları söylüyor:

"İstanbul bir alem. Anlatabildiklerim ise; çocukluğumdan itibaren nereleri adımlayabildiysem, nerelerde yaşamışsam, hangi tarihi yapılarda anılarım olmuşsa, o binaların güzelliklerine aşık oldumsa, dostlarımın anılarını da araya katarak 56 tarihi binaya değinmiş oldum."

Ön kapağında Müzeyyen Erkılıç'ın nefis bir Kızkulesi tablosu bulunan kitabın arka kapağında Zeynep Kasımlıoğlu'nun şu sözleri dikkat çekiyor:

"14. yüzyıl Cenevizlilerden kalma, nazlı nilüfer çiçeği Kızkulesi, asırlardar Galata Kulesi'nin sevgisine kendine atfedilen efsaneleri ile karşılık vermektedir. Onlar, İstanbul'un bir türlü kavuşamayan aşıklarının sembolü gibidir. İstanbul'u sevmek ise, tükenmeyen aşktır."  

                                                                                                                                        (Ahmet Yabuloğlu)