Türkiye’de ve dünyada şeker hastalığı (diyabet), artık yalnızca yetişkinleri değil, küçük yaş gruplarını da tehdit ediyor. Özellikle Tip 1 diyabet, okul öncesi dönemde ve hatta 1 yaşından küçük bebeklerde bile teşhis edilmeye başladı.

Uzmanlar, ailelerin çocuklarında sık idrara çıkma, aşırı susama ve kilo kaybı gibi belirtileri ciddiye alması gerektiğini vurguladı.

Bilimsel araştırmalar, bu hastalığın artış nedenlerini ve yenilikçi tedavi yöntemlerini mercek altına alırken, erken teşhisin hayati önem taşıdığına dikkat çekildi.

ÇOCUKLARDA TİP 1 DİYABET ARTIŞTA

Çocuk Endokrinoloji Uzmanları, Türkiye’de 0-18 yaş grubundaki her 100 bin çocuktan yaklaşık 10-20’sinde Tip 1 diyabet görüldüğünü belirterek, “Hastalığın görülme yaşı giderek düşüyor. Okul öncesi dönemde, hatta 1 yaşından küçük bebeklerde bile tanı konulabiliyor” dedi.

Ailelerin belirtileri erken fark etmesinin önemine vurgu yaptı. Tip 1 diyabet, bağışıklık sisteminin pankreastaki insülin üreten hücrelere saldırması sonucu ortaya çıkıyor ve insülin eksikliği nedeniyle kan şekeri seviyeleri kontrol edilemedi.

Dr. Jalilova, “Sık idrara çıkma, özellikle geceleri alt ıslatma, aşırı susama, iştah açık olmasına rağmen kilo kaybı, halsizlik ve yorgunluk en sık görülen belirtiler. Bu belirtileri gören aileler, vakit kaybetmeden bir endokrinoloji uzmanına başvurmalı. Basit bir parmak ucu kan şekeri ölçümü ile tanı konulabilir” diyerek erken teşhisin komplikasyonları önlemedeki kritik rolüne dikkat çekti.

BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR NE DİYOR?

Lancet tıp dergisinde yayımlanan bir araştırma, küresel çapta Tip 1 diyabet vakalarının 2040 yılına kadar iki katına çıkabileceğini öngördü.

Araştırmaya göre, dünyada yaklaşık 8,7 milyon kişi Tip 1 diyabetle yaşıyor ve bu rakamın artışında genetik faktörler, çevresel etkiler ve viral enfeksiyonların rol oynadığı düşünüldü.

Prof. Graham Ogle, “Her yıl yaklaşık 35 bin genç, hatalı teşhisler nedeniyle hayatını kaybediyor. Erken teşhis, yüz binlerce kişinin hayatını kurtarabilir,” diyerek erken müdahalenin önemini vurguladı.

Finlandiya ve İsveç gibi Kuzey Avrupa ülkeleri ile Kuveyt ve Katar gibi bazı Orta Doğu ülkelerinde çocuklarda Tip 1 diyabet vakalarının çarpıcı düzeyde yüksek olduğu belirtildi.

Araştırmalar, özellikle düşük gelirli ülkelerde teşhis ve tedavi olanaklarının yetersizliği nedeniyle hastalığın daha ölümcül sonuçlara yol açtığını gösterdi.

Örneğin, Sri Lanka’da Tip 1 diyabet hastası bir çocuğun ortalama yaşam süresi sadece 13 yıl iken, yüksek gelirli ülkelerde bu süre 61 yıla kadar çıkabildi.

YENİ TEDAVİ YÖNTEMLERİ UMUT VAAT EDİYOR

Çocuklarda Tip 1 diyabet tedavisinde son yıllarda önemli ilerlemeler kaydedildi.

Uzmanlar; Sürekli Glukoz İzleme Sistemleri (SGM) ve Hibrit Kapalı Döngü Sistemleri gibi yenilikçi teknolojilerin çocukların yaşam kalitesini artırdığını belirtiyor. “SGM, parmak delmeden deri altından kan şekeri düzeyini sürekli ölçüyor. Hibrit Kapalı Döngü Sistemleri, yani yapay pankreas teknolojileri, insülin pompası ile entegre çalışarak daha iyi glisemik kontrol sağlıyor” dedi.

ABD’deki Mayo Clinic’ten Endokrinoloji Uzmanı Dr. Michael G. Jensen, bu teknolojilerin özellikle çocuklarda kan şekeri yönetimini kolaylaştırdığını ve komplikasyon riskini azalttığını ifade ederek, “Bu sistemler, çocukların normal bir yaşam sürmesine olanak tanıyor. Ancak, teknolojinin yanı sıra düzenli takip ve eğitim de olmazsa olmaz” dedi.

Ailelere ve Okullara Öneriler Uzmanlar, ailelerin ve eğitim kurumlarının diyabet yönetiminde aktif rol oynaması gerektiğini vurguladı.

Dr. Jalilova, “Çocuğa yaşına uygun şekilde hastalığı anlatmak ve onu tedavi sürecine dahil etmek uzun vadede olumlu sonuçlar verir. Okullarda öğretmen ve yöneticilere bilgi verilerek çocuğun diyabet yönetimi güvence altına alınmalı. Düzenli kan şekeri takibi, insülin kullanımı ve dengeli beslenme en önemli üçlüdür” dedi.

Dünya Diyabet Federasyonu’nun 2015 verilerine göre, küresel çapta bozulmuş glukoz toleransı sıklığı yüzde 6,7 iken, Türkiye’de TURDEP-2 araştırması prediyabet oranını yüzde 30,4 olarak saptadı. Bu veriler, diyabetin yalnızca yetişkinlerde değil, çocuklarda da ciddi bir sağlık sorunu haline geldiğini gösterdi.

Komplikasyonlar ve Önleme Kontrol altına alınmayan diyabet, kalp hastalıkları, böbrek yetmezliği, sinir hasarı ve görme kaybı gibi ciddi komplikasyonlara yol açabiliyor. Özellikle küçük yaşlarda teşhis edilen diyabetin uzun vadeli etkileri, erken müdahale ile önlenebildi.

Prof. Ogle, “Zamanında teşhis ve uygun tedavi ile diyabetli çocuklar sağlıklı bir yaşam sürebilir. Hükümetlerin sağlık sistemlerini güçlendirmesi ve erişilebilir tedavi sağlaması gerekiyor” diyerek küresel bir sağlık programının önemine dikkat çekti.

ERKEN FARKINDALIK HAYAT KURTARIR

Şeker hastalığının küçük yaşlarda görülme sıklığındaki artış, hem aileleri hem de sağlık sistemlerini harekete geçmeye zorladı.

Uzmanlar, belirtilerin erken fark edilmesi ve doğru tedaviyle çocukların normal bir yaşam sürebileceğini vurguladı.

Aileler, çocuklarında ani kilo kaybı, sık idrara çıkma veya aşırı susama gibi belirtiler gözlemlediklerinde vakit kaybetmeden bir uzmana başvurmalı.

Bilimsel ilerlemeler ve yeni teknolojiler, diyabet yönetiminde umut vaat ederken, erken teşhis ve bilinçli yönetim bu hastalığın etkilerini en aza indirebilir.