Denizlerin onlarca metre altında, doğanın kucağında bir sanat galerisi yattı. Bahamalar’dan Mısır’a, Karayipler’den İtalya’ya uzanan su altı heykel parkları, hem estetik bir deneyim sunuyor hem de deniz ekosistemini korumaya katkı sağladı.
İngiliz heykeltıraş Jason deCaires Taylor’ın öncülük ettiği bu hareket, sanatı çevresel farkındalıkla buluşturarak okyanusların geleceğine umut oldu.
Grenada’daki Molinere Su Altı Heykel Parkı’ndan Mısır’ın Thonis-Heracleion batık kentine kadar bu eşsiz eserler, dalgıçları ve doğa tutkunlarını büyülü bir dünyaya davet etti.
SANAT VE DOĞANIN BULUŞMASI
Su altı heykelleri, sadece görsel bir şölen sunmakla kalmıyor, aynı zamanda mercan resiflerinin yenilenmesine yardımcı oldu.
2006’da açılan ve dünyanın ilk su altı heykel parkı olan Grenada’daki Molinere Su Altı Heykel Parkı, Jason deCaires Taylor’ın imzasını taşıyor. Parkta, pH nötr çimentodan yapılmış heykeller, mercan larvalarının tutunabileceği bir yüzey sağlayarak resif ekosistemini destekledi. Taylor, “Heykeller, doğanın bir parçası haline geliyor. Mercanlar, yosunlar ve deniz canlıları bu yapıları kolonileştiriyor” dedi.
Bahamalar’da yer alan Ocean Atlas, 60 ton ağırlığı ve 5,5 metre boyuyla dünyanın en büyük su altı heykellerinden biri. Antik Yunan mitolojisindeki tanrı Atlas’tan ilham alan bu eser, okyanusun yükünü sırtlanan bir figürü temsil etti. İtalya’da Guido Galletti’nin 1954’te denizin 15 metre altına yerleştirdiği Christ of the Abyss heykeli ise dalgıçlar için bir anıt niteliğinde. Heykelin Florida ve Grenada’daki kopyaları, denizdeki manevi bir yolculuğu simgeledi.
ANTİK MİRAS VE MODERN SANAT
Mısır’ın Abu Qir Koyu’nda, kıyıdan 2,5 kilometre uzakta ve 10 metre derinlikte bulunan Thonis-Heracleion batık kenti, su altı sanatının tarihi bir örneği. 2.000 yıl önce sular altında kalan bu antik kentte keşfedilen heykeller, Ptolemaios kraliçesi III. Kleopatra’yı tasvir ettiği düşünülen eserlerle dikkat çekti. Fransa’daki Avrupa Deniz Arkeolojisi Enstitüsü’nden Dr. Franck Goddio, “Thonis-Heracleion, sadece bir arkeolojik hazine değil, aynı zamanda su altında korunmuş bir sanat galerisi” dedi.
Cayman Adaları’nda Simon Morris’in Amphitrite heykeli, 9 metre uzunluğu ve 272 kilogram ağırlığıyla deniz tanrıçası Amphitrite’yi temsil ediyor. Grenada’da Lene Kilde’nin tasarladığı bir heykel ise, yerel yazar Richardo Keens-Douglas’ın The Nutmeg Princess adlı kitabından ilham alıyor. Bu eserler, yerel kültürle evrensel sanatı birleştirerek su altında bir köprü kuruyor.
BİLİMSEL KATKILAR VE ÇEVRESEL ETKİ
Su altı heykel parklarının çevresel faydaları, bilimsel çalışmalarla da destekleniyor. Avustralya’daki James Cook Üniversitesi’nden mercan ekoloğu Prof. David Bellwood, “Yapay resifler, mercanların büyümesini teşvik ederek biyoçeşitliliği artırıyor. Ancak, bu yapıların uzun vadeli etkileri dikkatle izlenmeli” dedi. Bellwood’un Nature Ecology & Evolution dergisinde yayımlanan bir makalesi, yapay resiflerin mercan restorasyonundaki rolünü inceledi.
Taylor’ın heykelleri, deniz büyümesini teşvik eden malzemelerden yapılıyor. Örneğin, Molinere Parkı’ndaki heykeller, mercanların tutunabileceği gözenekli yüzeylere sahip.
Kaliforniya Üniversitesi’nden deniz biyoloğu Dr. Emily Carter, "Bu heykeller, hem estetik hem de ekolojik bir amaca hizmet ediyor. Okyanuslardaki habitat kaybına karşı yenilikçi bir çözüm sunuyorlar" dedi.
KÜRESEL İLGİ VE TURİZM
Su altı heykel parkları, dalış turizmini canlandırarak yerel ekonomilere katkı sağlıyor. Grenada’daki Molinere Parkı’na her yıl binlerce dalgıç akın ediyor. Bahamalar Turizm Bakanlığı’ndan Dr. Kenneth Romer, “Ocean Atlas gibi eserler, sadece sanat değil, aynı zamanda turizm için bir çekim noktası. Dalgıçlar, bu heykelleri görmek için dünyanın dört bir yanından geliyor” dedi.
Ancak, bu parkların popülaritesi çevresel riskleri de beraberinde getirdi. Londra Üniversitesi’nden çevre bilimci Dr. Emma Cunliffe, “Turist akını, hassas deniz ekosistemlerine zarar verebilir. Sürdürülebilir dalış uygulamaları şart” uyarısında bulundu.
GELECEK: SANATLA DOLU BİR OKYANUS
Jason deCaires Taylor, yeni projelerle su altı sanatını genişletmeyi planladı. Avustralya’daki Büyük Set Resifi’nde bir heykel parkı projesi üzerinde çalışan Taylor, “Sanat, doğayı korumanın güçlü bir yolu. İnsanları okyanusların kırılganlığına dikkat çekmeye yöneltiyor” dedi. Benzer şekilde, Mısır ve Bahamalar’daki yeni parklar, su altı sanatının küresel bir hareket haline geldiğini gösterdi.
DENİZDEKİ SANAT MİRASI
Denizin derinliklerindeki heykeller, sanatın ve doğanın eşsiz bir birleşimini sundu. Jason deCaires Taylor, Guido Galletti ve diğer sanatçıların eserleri, okyanusların hem bir sanat galerisi hem de bir yaşam alanı olduğunu hatırlattı. Bu heykeller, mercan resiflerini korurken insanlara doğayla yeniden bağ kurma fırsatı verdi.