Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU

Armağan KULOĞLU

Suriye ve sığınmacı politikalarında değişim gerekiyor

Suriye ve sığınmacı politikalarında değişim gerekiyor

Suriye’yle normalleşme görüşmeleri devam ederken, Suriye lideri ve buna paralel olarak da yönetimin, fiili durum itibariyle liderler seviyesinde bir görüşme yapılmasının mümkün olmayacağına ilişkin birbiri ardına açıklamaları devam etmektedir. Esad, son televizyon röportajında bunu bir kere daha tekrarlamış ve Türk askerinin Suriye’nin kuzeyinden çıkmadan herhangi bir görüşme yapılamayacağının altını çizmiştir.

Normalleşme toplantıları boşuna mı?

Suriye’yle görüşmeler istihbarat elemanlarıyla başlamış, savunma ve dışişleri alt seviyelerinde devam etmiştir. Daha üst ve kapsamlı görüşmeler için Rusya’nın girişimleri sonucunda Türkiye, Suriye ve Rusya’nın, daha sonra İran’ın da katılımıyla dörtlü formatta Astana adıyla toplantılar yapılmış, görüşmeler dışişleri bakanları seviyesine kadar gelmiştir.

Son Astana toplantısı sonuç raporunda bir yol haritasının hazırlanacağı belirtilmiş, ancak toplantıdan sonra yapılan açıklamalar, normalleşme için somut bir gelişme olmadığını göstermiştir. Özellikle Suriye’nin açıklamalarında, liderlerin görüşebilmesi ve normalleşme için, davet dışı gelen güçlerin Suriye’yi terk etmesi şartının ortaya konması ve burada esas olarak Türkiye’nin işaret edilmesi işleri çıkmaza sokmuştur.

Türkiye’nin liderler seviyesinde görüşme için uzattığı zeytin dalının karşılık bulmaması ve son TV röportajında Esad tarafından ileri sürülen şartlar nedeniyle bundan sonra yapılacak toplantıların da bir anlam taşımayacağı ve liderler görüşmesi olmadığı sürece hiçbir sonuç da alınamayacağı açık olarak ortaya çıkmıştır.

Bu nedenle Suriye, Türk askerinin ülkelerinin kuzeyinde olmasının sebebini anlayıncaya kadar, normalleşme ve liderlerin görüşmesi için herhangi bir girişimde bulunmamamızın ve sorunları kendi girişimlerimizle kararlı bir şekilde çözmemizin daha uygun olacağı değerlendirilmiştir.

Artık ısrarcı olunmamalı

Türkiye, Suriye’ye, Suriye’nin kuzeyinde toprak işgali için değil, ABD’nin bir garnizon, aynı zamanda bir terör devleti kurmasını önlemek ve kendisine yönelik bölgeden kaynaklanan terör saldırılarını bertaraf etmek maksadıyla bulunduğunu net bir şekilde açıklamalıdır.

Ayrıca Suriye’ye, diğer ülkeler bölgeyi terk ettikten ve ülkesinde tam kontrol sağlayarak, Türkiye’ye müteveccih tehdidi önleme güç ve iradesine kavuştuktan sonra çekilme ve diğer konuların çözümü için müzakere edilebileceğini bildirmelidir.

Irak’a da, Suriye’deki PYD/SDG/PKK varlığının Suriye’yle geçişkenlik gösterdiğini ve Irak’tan desteklendiğini, Irak’ın kuzeyindeki terör varlığı ve Suriye’ye geçişi de devam ettiği sürece oradaki operasyonlara da kararlılıkla devam edileceği bildirilmelidir.

Türkiye’nin bu politikasının kendilerinin de çıkarına, güvenliğine, bekasına ve toprak bütünlüğüne yaradığı, anlamak istemeseler dahi, bir gün anlayabilecekleri düşüncesiyle izah edilmelidir.

Sığınmacılar için

önce biz net olmalıyız

Çözümlenmesi gereken önemli bir konu da sığınmacılardır. Çoğunluğunu Suriye’den gelenler teşkil etmekte, Afganistan, Pakistan, Bangladeş, Irak ve Afrika ülkelerinden gelenlerle birlikte sayılarının 12-17 milyon arasında olduğu söylenmektedir. Resmi rakamlar, sadece kayıtlı sığınmacılara ait olduğundan daha az görünmektedir. Bu sayı Türkiye’nin hâlihazırdaki nüfusunun şimdilik %15’inden fazladır.

Kaçaklarla mücadele edildiği, yakalananlar için işlem yapıldığı söylenmektedir. Ancak çeşitli şekillerde sınırdan geçişlerin devam ettiği görülmekte, Türkiye’de doğan bir milyona yakın Suriyeli bebeğin ne olduğu/olacağından bahsedilmemektedir.

Yönetimin, konunun çözümü için uygun bir politikasının olmadığı, Geri Kabul Anlaşmalarının da, AB ve İngiltere’den gelen ve gelecek olan paraların dar çıkmazda olan ekonomiye katkı sağlayabileceği düşüncesiyle devam ettirildiği düşünülmektedir. Bu amaçla bir noktada Avrupa’nın göçmen bekçiliği yapılmakta, ancak içinde bulunulan durum, parayla ölçülemeyecek derecede tehlike arz etmektedir.

Güneydoğudaki illerimizin ve özellikle büyük şehirlerimizin ne duruma geldiği malumdur. Demografik yapımız, kültürümüz bozulmaktadır. Sığınmacılara tanınan ayrıcalıklar, ülkemizdeki mevcudiyetleri ve gittikçe artan sayıda vatandaşlık verilmesi rahatsızlık yaratmakta, vatandaş kendi ülkesinde dışlanmışlık duygusuna kapılmaktadır. Bazı bölgelerde sayıları T.C. vatandaşlarını geçmiştir. Asayiş ve güvenlik sorunları artmaktadır.

Durum; artık muhacir/ensar gibi duyguların, iç politikada avantaj sağlama ve para temin etme düşüncelerinin bir taraf bırakılmasını, ülkemizin varlığı, güvenliği, sosyal yapısı, millî duyguları, özetle bekası için net bir politika oluşturmasını gerektirecek kadar ciddidir. Sığınmacıların geldikleri ülkelerin rızasına bakılmaksızın, biran önce iadesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları