Tarihî seyir değişmedi

Terörü bitiremiyoruz çünkü arkasında Amerika var.

Dostluk, müttefiklik NATO üyeliği falan hepsi boş laf. Türkiye’nin gerçeği hiç değişmedi. 19. Yüzyılın sonlarından bu tarafa hep böyle. Sürekli vurulan bir ülkeyiz. Sürekli şehit veriyoruz. Ve sürekli (söylemek istemem ama) toprak kayıp ediyoruz.

Birinci Dünya Savaşı yıllarında Ermeni terörü ve ayrılıkçılığı vardı.

Kim destekliyordu?

Başta İngiltere olmak üzere bütün Batı ülkeleri.

Çözüm için “tehcir” uyguladık.

Bizi katil ilan ettiler.
Tehcir Kanunu çıkaran ve uygulayan dönemin Başbakanı (Talat Paşa) ve Bahriye (Deniz) bakanı Cemal Paşa’yı öldürdüler.

Enver Paşa’yı da Ruslar öldürdü.

Onların öldürülmesine Türkiye’de İttihatçı karşıtları sevindi. Düşünebiliyor musunuz, devrik Türk hükûmetinin bakanları ve ordusunun başkumandanı yabancı güçler tarafından öldürülüyor ve Türkiye’de bir kısım politikacılar bayram ediyor.

Bizde particilik ve vatanseverlik böyle.

Sonra Kürt Teali Cemiyeti’yle birlikte PKK’nın ardılları işe koyuldu.

Kimin desteği ile?

Elbette dönemin en güçlü devleti olan İngiltere’nin ve hemen yanında Amerika ve Fransa’nın.

Ders aldık mı?

Hayır!

Millî Mücadele döneminin eli kanlı örgütü Pontusçulardı. Karadeniz’de köyleri basıp, halkı katlederek göçe zorluyorlardı. Bir benzerini ve daha kanlısını Doğu’da Ermeniler yapmıştı. Önce Rus ordu birliklerinin bir parçası olarak, eş zamanlı olarak yerli Ermenilerle birlikte yer ve adres göstererek Kars, Erzurum, Van gibi önemli merkezlerde kan döktüler.

Ruslar çekildikten sonra da devam ettiler. Ta ki Kâzım Karabekir Paşa’nın 15. Kolorduyla Ermenileri dize getirmesine ve Gümrü Anlaşmasına (1920) kadar.

Millî Mücadelede Ankara hükûmeti, Pontus sorununa, Rumları Karadeniz’den iç bölgelere sürmek ve Rum çetelerine askerî operasyon düzenlemekle çözüm buldu. Sakarya şehidi, 42. Giresun Gönüllü Alay Kumandanı Binbaşı Hüseyin Avni Bey, Samsun havalisinde bu sürüyü dağıttı.

Bölgede Ermeni terörü varken Kürtçüler suskundu. Bölge insanından yüzlerce kişi Ermenilerce katledildi. Ne zaman ki bölge temizlendi, hemen vakit geçirmeden İngiltere’ye, ABD’ye mektuplar yazılmaya, ikili temaslar kurulmaya başlandı. Zaten bölgede hep var olan Amerikan misyonerleri, Amerika adına gelişmeleri takipteydi.

Bugün?

Bugün durum değişmedi.

Sevr’den kalan ve başarılamayan amaçların takipçisi dün, İngiltere idi bugün, Amerika. Yanında İsrail ve gene İngiltere ve Fransa.

El âlem asırlık amaçlarını nesiller değişse de değiştirmiyor. Bizdeki cahiller ise kahramanlarına sövüyor. Küçük akıllarıyla Mustafa Kemal’i eleştirmeye kalkıyor.

Zavallı iz’an yoksunları!

Bugün hür ve bağımsız isen o insanların sayesinde hürsün. Hür olmasına hürsün de bağımsız mısın?

İşte orası tartışılır.

Çünkü bağımsız olabilmen için, Mustafa Kemal gibi milliyetçi, Mustafa Kemal gibi özgürlükçü ve Mustafa Kemal gibi bir zihniyetin olması lazım.

Bir karakter meselesidir bu.

Şimdiki milliyetçiler, dünküler gibi değil.

Şimdiki dindarlar da dünküler gibi değil.

Akif’in imanı, vatanseverliği, millî ruhu kimde yaşıyor?

Şimdiki politikacılar Türkiye’yi yapboza döndürdü. Bırakın geleceği, üç sene sonrasını göremiyor. İleri görüşlü sandıkların, aslında geri görüşlü. Bunu ne zaman anlayacaksınız bilemiyorum.

İleri görüşlü bir adam ya da adamlar, Suriye’nin toprak bütünlüğünün Türkiye’nin güvencesi olduğunu öngörmez mi?

Elbette görür.

Bizdekiler hem göremediler ve hem de Türkiye’yi tehdit eden terör örgütünün Suriye’de devlet haline gelmesine sebep oldular.
Amerika’nın başını çektiği İsrail, İngiltere ve Fransa’nın ekmeğine yağ sürdüler. Sadece 150 yıllık tarihî tecrübeyi okuyan, bilen ve doğru anlayan biri, yapılan hataların hiç birini yapmazdı. Bizimkiler hâlâ tarihin o sayfasına takılı kalmışlar gibi İttihatçı-İtilafçı mantığı ile ülkeyi yönetiyor. Muhalefetten “hainlik” çıkarıp seçim kazanmak peşinde.

Ya şehitlerimiz?

Bu söze, hüzünlü bir ifade bırakıyorum.

Millî birlik politikalarına ve politikacılarına ihtiyacımız var.

Yazarın Diğer Yazıları