Psikologlar ve araştırmacılar, bu sendromun semptomlarının hafife alınmaması gerektiğini vurguluyor; zira ihmal edildiğinde uzun vadeli ruh sağlığı sorunlarına yol açabiliyor.
Tatil dönüşü sendromu, yani post-vacation blues olarak da bilinen durum, 1950'lerden beri gözlemlenen bir fenomen.
Medical News Today'de yayınlanan bir derlemede, bu sendromun klinik bir tanı olmamasına rağmen, tatilden dönen bireylerde duygusal rahatsızlık, nostalji ve stres artışı oluşturduğunu belirtildi.
Uzmanlar, semptomların genellikle tatil sonrası 3 ila 14 gün arasında sürdüğünü ve iş performansını, ilişkileri etkilediğini ifade etti.
Örneğin, yorgunluk, iştahsızlık, uyku sorunları, motivasyon kaybı ve yoğun üzüntü gibi belirtiler, bireyleri günlük hayattan koparabildi. Bilimsel araştırmalar, bu sendromun kökenini aydınlattı.
Hollandalı tatilciler üzerinde yapılan bir çalışma, tatil öncesi mutluluğun yüksek olduğunu, ancak tatil sonrası mutluluk seviyelerinin tatil yapmayanlarla aynı seviyeye döndüğünü gösterdi.
Journal of Happiness Studies'ta yayımlanan başka bir araştırma ise, tatil etkinliklerinin ve uyku kalitesinin post-tatil refahı doğrudan etkilediğini ortaya koydu. Rahatlatıcı aktiviteler yapanların sendromdan daha az etkilendiği belirtildi.
Framingham Heart Study gibi uzun vadeli gözlemler, düzenli tatillerin kalp krizi riskini erkeklerde yüzde 32, kadınlarda yüzde 50 azalttığını, ancak dönüş sendromunun bu faydaları gölgeleyebileceğini vurguladı.
ABD Ulusal Longitudinal Araştırması (NLSY) verilerine dayanan tarihli bir analiz, ücretli tatil izninin depresyon riskini azalttığını kanıtladı.
Çalışma, her 10 gün ek izin için depresyon vakalarının yüzde 29 oranında önlenebileceğini hesaplıyor ve ABD'nin ücretli tatil güvencesi sağlamayan tek gelişmiş ekonomi olduğunu hatırlattı.
Marshfield Clinic'in 2005 araştırması ise, düzenli tatil yapmayan kadınların depresyona iki-üç kat daha yatkın olduğunu belirtti.
Yabancı uzmanlar da konuya dikkat çekti. Lisanslı klinik sosyal hizmet uzmanı Alisha Powell, post-vacation blues'un mental yorgunluk, sinirlilik ve konsantrasyon güçlüğü gibi semptomlarla kendini gösterdiğini ve stresli işlere dönenlerde daha şiddetli olduğunu söyledi.
Talkiatry'den psikiyatrist Dr. Colleen Ciano, sendromun adrenalin çöküşünden kaynaklandığını ve iki haftadan uzun sürerse klinik depresyon belirtisi olabileceğini belirterek, "Bu, tatilin faydalarını silip süpürebilir, erken müdahale şart" dedi.
Healthline uzmanı Dr. Howard Tinsley ise, tatillerin bireylere kontrol hissi verdiğini, ancak dönüşte bu hissin kaybolmasının anksiyete oluşturduğunu ekledi.
Uzmanlar, sendromu yönetmek için pratik önerilerde bulundu. Tatil öncesi iş çatışmalarını çözmek, fotoğraflardan albüm yapmak veya günlük tutmak gibi yöntemler, Art Therapy dergisinde yayımlanan bir çalışmada psikolojik rahatlık sağladığı kanıtlandı.
Düşük stresli işlerde çalışanların daha az etkilendiği bir araştırmaya göre, dönüşte spontan aktiviteler planlamak ve sosyal bağlantıları güçlendirmek faydalı.
Eğer semptomlar iki haftayı aşarsa, profesyonel yardım almak önerildi. Örneğin, terapi veya egzersiz gibi yaşam tarzı değişiklikleri. Bu sendrom, özellikle pandemi sonrası artan stresle birleşince daha yaygın hale geldi.
Ulusal Zihinsel Hastalıklar İttifakı anketi, katılımcıların yüzde 64'ünün post-tatil blues yaşadığını gösterdi.
Uzmanlar, tatil dönüşü sendromunu hafife almamayı ve erken önlem almayı tavsiye ediyor; zira bu, genel ruh sağlığını korumanın anahtarı olabilir.