Bazı kelimeler insanları cezbeder, dikkatini çeker; geçmişten geleceğe anlam taşır. Belleklerde her zaman yer edinirler. Mesela: demokrasi, insan hakları, barış, özgürlük, adalet, kardeşlik gibi… Bu kelimelerin her biri üzerine sayfalarca kitap yazılabilir. Hatta kitaplara sığmayacak kadar geniş anlamlara sahiptirler.

Şimdi ise yeni bir kavram belleklerde yer edinmeye başladı: Terörsüz Türkiye…

Bu kavram, Türk toplumu için büyük anlamlar içeriyor. Kırk yılı aşan bir acının sona erdiği ya da sona ermesine yaklaşıldığı bir dönemi ifade ediyor. Toplumun ütopyalardan sıyrıldığı bir dönem… Terörsüz Türkiye dönemi, bölgedeki siyasi projelerin sona erdiği bir dönem mi olacak, yoksa yeni siyasi projelerin planlandığı bir dönem mi, bunu zaman gösterecek. Ancak toplumun geniş bir kesiminde memnuniyetle karşılanan bu dönem, Türkiye'nin geleceği için stratejik bir adım aynı zamanda!

AK Partili siyasilerin de ifade ettiği gibi, Terörsüz Türkiye yalnızca teröristlerin silah bırakması anlamına gelmiyor. Sadece güvenlik perspektifiyle sınırlı bir hedef değil. Aynı zamanda Türkiye’nin ekonomik ve siyasi dönüşümüne de işaret ediyor. Buna göre, bölge terörden arındırılacak ve Irak üzerinden yeni ticaret koridorları açılacak. Bölgenin kalkınması ve istikrarı açısından son yılların en büyük umudu sayılabilecek bu adım, Türkiye’nin bölgesel stratejisi açısından da umut verici bir gelişme. Bu yalnızca Türkiye’nin değil, Orta Doğu’nun geleceği için de kritik bir hamle!

Türkiye, 1980'lerden beri terörle mücadele ediyor. PKK'nın ilk saldırılarının başladığı 1984 yılından bu yana askeri yöntemler ön plandaydı. 2013’te başlayan Çözüm Süreci umut verici sonuçlar doğursa da kamuoyunda yeterli güven tesis edilemedi. 2016 sonrası Türkiye’nin güvenlik stratejisi sertleşti. Bu süreçte farklı ülkelerdeki deneyimler de gündeme geldi. Kuzey İrlanda, Kolombiya, Güney Afrika gibi örnekler tartışıldı, ancak uygulanmadı.

Bugün Türkiye, 41 yılın ardından Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu modelini tartışıyor. Bu model; güvenlik, ekonomik kalkınma, istihdam, insan hakları gibi mekanizmaları içeriyor. Terörsüz bir dönemin kapısını aralayan bu model başarılı olursa, dünyada örnek gösterilebilecek bir toplumsal barış modeli olacak.

Buna rağmen bazı kesimler, bu girişimi Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir parçası olarak görüp kesin bir dille karşı çıkıyor. Zira binlerce şehidin kanı, binlerce gazinin fedakârlığı söz konusu… Terörsüz Türkiye’yi şehit aileleri de ister, ancak bu model onların da rıza göstereceği bir model mi olacak, zaman gösterecek. Eğer endişelerin giderildiği, gerçek teröristlerin cezalandırıldığı bir model olursa başarılı olabileceğini söyleyenlerin görüşünü de dikkate almak lazım. Şehitlerimizin kahramanlıklarına gölge düşürmeyecek bir model olursa toplumun çoğunluğundan destek alacaktır. Ama tarihe emperyalist bir proje olarak geçerse, bu dönemin siyasileri şehit ailelerinin ahlarıyla karşı karşıya kalacaktır.

Bu vesileyle aziz şehitlerimizi rahmetle anıyor, ailelerine saygılarımı sunuyorum. Gazilerimizi minnetle anıyorum. Çocuklarımızın terörsüz bir Türkiye’de yaşaması umuduyla…