Türkiye’de yapay zekâ alanındaki sorunlar ve çözüme yönelik stratejik öneriler 21. Yüzyılın en dönüştürücü teknolojilerinden biri olan yapay zekâ dünya genelinde ülkelerin ekonomik büyümelerinden savunma sanayilerine kadar birçok kritik alanda devrim yaratmaya devam ediyor. 1956'da ortaya çıkan bu teknoloji, bugün ChatGPT gibi diyalog tabanlı sistemlerden AlphaGo gibi oyunlarda dünya şampiyonlarını yenen gelişmiş algoritmalara kadar geniş bir yelpazede hayatımızın merkezinde yer alıyor.

Küresel arenada yapay zekâ teknolojileriyle liderlik yarışı hızla sürerken, Türkiye’nin bu yarışta geride kalması önemli bir soru işaretini beraberinde getiriyor: Acaba Türkiye, yapay zekânın sunduğu potansiyelden neden tam anlamıyla faydalanamıyor?

Bugün Türkiye’de yapay zeka alanında karşılaşılan sorunlar, yalnızca teknik yetersizlikler veya kaynak eksikliğiyle sınırlı değil. Daha derinde, stratejik vizyon eksikliğinden kaynaklanan yapısal sorunlar, tekelleşmiş kurumların kontrolü altındaki sahte inovasyon girişimleri ve gençlerin yanlış yönlendirilmesi gibi karmaşık faktörler bulunuyor. Kamu kaynaklarının israf edilmesi, liyakat yerine siyasi bağlantıların öne çıkması ve yüksek vergi politikaları nedeniyle artan beyin göçü, ülkeyi yapay zeka alanında uluslararası rekabette zayıflatıyor.

Oysa Türkiye, yaklaşık 86 milyonluk nüfusu, genç ve dinamik akademik çevreleri ve teknolojik yeniliklere duyduğu ilgi ile yapay zeka alanında lider konuma yükselme potansiyeline sahip. Ancak bunun gerçekleşebilmesi için köklü değişikliklere ihtiyaç var. ABD’de yapay zekâ tabanlı ilaç üretim yazılımlarının yanlış yönlendirmelerle zehirli formüller üretmesi gibi vakalar, yapay zekânın kontrol edilmezse yaratabileceği riskleri gözler önüne seriyor. Türkiye'nin bu riskleri yöneterek yapay zekanın olumlu yönlerini öne çıkarabilecek somut adımlara ihtiyacı bulunuyor.

Bu makale, Türkiye’nin yapay zeka alanında yaşadığı temel sorunları detaylıca analiz ederek, ülkenin gerçek anlamda dijital dönüşümü sağlayabilmesi adına somut, uygulanabilir ve vizyoner stratejik öneriler sunmayı hedeflemektedir.

FONLAMA EKSİKLİĞİ VE KURUMSAL AYRIMCILIK

Bağımsız girişimciler ve bireysel yazılımcılar, hem maddi hem de teknik kaynaklara erişim konusunda ciddi engellerle karşı karşıyadır. Türkiye'de risk sermayesi (venture capital) mekanizmaları yeterince gelişmemiştir. Kamu kaynakları ise çoğunlukla siyaseten yakın çevrelere yönlendirilmekte, liyakate dayalı ve yenilikçi projeler sistem dışında kalmaktadır.
Bununla birlikte, 18 yaş altı bireylerin şirket kuramaması ve devlet teşviklerinden faydalanamaması; gençlerin girişimcilik potansiyelini sınırlamakta, erken yaşta üretkenliklerinin önüne geçmektedir.

TEKNİK YETERSİZLİK VE LİYAKAT SORUNU

Kamuya ait AR-GE ve teknoloji birimlerinde görev yapan yöneticilerin önemli bir kısmı teknik altyapıdan yoksundur. Bu da projelerin teknik içeriklerine hâkim olunmadan değerlendirilmesine ve reddedilmesine neden olmaktadır. Böylelikle, uluslararası düzeyde rekabet edebilecek projelerin kaderi teknik yetkinliği sınırlı bürokratların insafına bırakılmaktadır.

VERGİ POLİTİKALARI VE BEYİN GÖÇÜ

Yazılım ve teknoloji sektöründe faaliyet gösteren yeni şirketler, doğal olarak ilk yıllarda kârlı olamayabilir. Ancak Türkiye’deki yüksek vergi oranları, bu sektör için ciddi bir caydırıcı unsur oluşturmaktadır. Kamu destekli tekel şirketler teşviklerle bu yükü aşarken, bağımsız girişimler ağır vergi baskısı altında rekabet edememektedir. Bu durum, yazılımcıların yurtdışına yönelmesine; dolayısıyla "beyin göçünün” artmasına sebep olmaktadır.

Ayrıca, dünyadaki örnekler yapay zekânın insan kontrolü dışında bırakıldığında yaratabileceği riskleri gözler önüne sermektedir. Örneğin, ABD’de yapay zekâ tabanlı kimyasal formülasyon yazılımlarından biri, kontrolsüz şekilde bırakıldığında yanlışlıkla zehirli bir ilaç formülü üretmiştir. Bu olay, yapay zekânın insan denetimi altında tutulmasının önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Aksi takdirde, üretim süreçlerinden insan faktörünün dışlanması sadece güvenlik risklerini değil, aynı zamanda toplumsal düzeyde işsizliği ve ekonomik dengesizliği de beraberinde getirebilir.

STRATEJİK ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Ulusal yapay zekâ araştırma merkezleri kurulmalıdır.

ASELSAN, TUSAŞ, ROKETSAN, HAVELSAN gibi stratejik kurumların öncülüğünde, siyasi etkiden arındırılmış, bağımsız ve özerk yapay zekâ laboratuvarları kurulmalıdır. Bu merkezler genç girişimcilere altyapı, fon, mentorluk ve hukuki destek sağlamalı; projelerin uluslararası sertifikasyon sistemlerine entegre edilmesi hedeflenmelidir.

VERGİ MUAFİYETİ VE TEŞVİK PAKETLERİ

Yeni kurulan teknoloji şirketlerine ilk beş yıl için vergi muafiyeti sağlanmalı; ayrıca veli izniyle 18 yaş altı bireylerin şirket kurabilmesi yasal hale getirilmelidir. Böylece gençlerin fikirleri yasal engellere takılmadan hayata geçirilebilir.

KAMU PERSONELİNDE LİYAKAT REFORMU

Teknoloji ve inovasyon alanlarında görev alacak kamu personelinde ilgili teknik altyapı ve sektörel deneyim şartı aranmalıdır. Liyakat odaklı personel politikaları, sistemsel kaliteyi ve proje değerlendirme süreçlerinin etkinliğini artıracaktır.

REKABET KURUMU VE BTK DENETİMLERİ ARTTIRILMALI

Tekelleşmeyi teşvik eden kamu fonlarının denetlenmesi, sahte girişim projelerinin ifşa edilmesi ve gerçek inovasyonu baltalayan yapıların cezalandırılması gereklidir. BTK ve Rekabet Kurumu daha aktif ve şeffaf hale getirilmelidir.

Türkiye, genç nüfus potansiyeli, teknolojik ilgisi ve akademik gücüyle yapay zekâ alanında bölgesel liderliğe adaydır. Ancak bu hedefe ulaşmak için sadece söylemler değil, kapsamlı ve sistematik eylem planları gerekmektedir. Göstermelik belgeler yerine uluslararası geçerliliğe sahip sertifikasyonlar; kısa vadeli medya projeleri yerine uzun vadeli milli stratejiler öncelemelidir.

Aksi takdirde, Türkiye'nin bu alanda sadece "tüketici" olarak kalması, teknolojik geleceği ithal etmeye devam etmesi kaçınılmaz olacaktır.