Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU

Sadi SOMUNCUOĞLU

Türkiye’ye “biçilen model”

Geçenlerde TV kanallarında tartışılıyordu,  “Türkiye nereye gidiyor?”  diye... Gerçekten de ülke İmralı  “mutabakatı” na göre bir yerlere sürükleniyordu. Birlik ve bütünlüğümüzü koruyacak mıyız, yoksa bölünecek miyiz? Mesele bu kadar açık ve net idi. 
Mesele netti, ama kavramlar saptırıldığı ve şifreli cümleler kullanıldığı için, gerçekler tam anlaşılamıyordu. Mesela; siyasi iktidar ve PKK çevreleri bu gidişe  “demokratikleşme”  diyordu. Bunu Başbakan Kayseri iftar konferansında aynen:  “Biz ne dedik, ‘Milli birlik’ dedik. Buna karşı mısınız? Biz ne dedik? ‘Kardeşlik’ dedik. Buna karşı mısınız? Biz ne dedik ‘Çözüm’ dedik. Buna karşı mısınız?”  diye soruyordu. Tam bu sırada İçişleri Bakanı Güler,  “Çözüm sürecinin paralel bir devlet yapılanması için kullanılmasına izin vermeyeceğiz” diyordu. Bu itiraf,  her vatandaşın her gün acıyla şahit olduğu, egemenliğimize vaki PKK saldırılarının ifadesinden başka bir şey değildi.
Şimdi soralım: Güneydoğu’da PKK devlet kuruyorsa buna, “milli birlik mi, kardeşlik mi, akan kanın durması mı, çözüm mü? Yoksa tam tersine, ihanet, işgal ve yıkım mı”  diyeceğiz?
“Demokratikleşme”  bütün dünyada bireyin hak ve özgürlükleri için geçerli bir vatandaşlık kavramıdır. Ama nedense bizde böyle değil. Etnisite ve sosyal gruplarla, egemenliğin, vatanın ve milletin paylaşılmasına  “demokratikleşme”  deniyor. Aldatma böyle başlıyor.
Konumuza dönerek, Türkiye’ye “biçilen devlet modeli” ne gelelim. Bu konuda dünyamızda fazla örnek yok. Sovyetler kendiliğinden dağıldı, Yugoslavya bir iç savaş sonrası 250 bin kişinin hayatına mal olarak ortadan kalktı. Yerlerine çok sayıda milli/ulusal devletler kuruldu. Tabii, Afrikalarda, Asyalarda kurulmuş, yarın ne olacağı bilinmeyen derme-çatma kabile devletleri istisna niteliğinde olduğundan emsal yapamayız. Ama elimizde iki örnek var; biri emperyalistlerin kendi çıkarlarına göre kurduğu Irak, diğeri İspanya’dır.
Irak’a bakalım: 2003’ten önce Irak devletinin adı “Irak Arap Cumhuriyeti” idi. İşgalden sonra yapılan anayasa ile  “Federal”  devlete dönüştürüldü ve adı  “Irak Cumhuriyeti”  oldu. Arap ve Kürt olmak üzere iki unsura (iki ortağa) dayanan Cumhuriyetin resmi dili Arapça ve Kürtçedir. Federal Merkez Bağdat, Federe merkez Erbil olmak üzere iki yönetim merkezi vardır. Federe hükümet (Erbil) başta polis, güvenlik güçleri ve bölge muhafızlarını da içeren bölge güvenlik birimlerinin kurulması ve örgütlenmesi olmak üzere bölgenin bütün idari ihtiyaçlarını karşılar. Barzani yönetiminin yüz bin kişilik ordusu vardır. Irak fiilen ikiye bölünmüştür. Barzani istediği an bağımsızlığını ilan edebilir.
1975’te Franko’nun ölümüyle faşist yönetimden 1978’de demokratik rejime geçen İspanya Anayasasına bakalım. Önsözü,  “İspanyol Milleti...”  diye başlıyor. Giriş 1/2. Maddesi,  “Ulusal egemenlik, devletin gücünü aldığı İspanya halkınındır.” 1/3. Maddesi, “İspanyol Devleti’nin siyasi şekli  parlamenter monarşidir.”  2. Maddesi,  “Milletin birliği ve özerklik hakkı” başlığı altında “Anayasanın temeli, İspanyol Milleti’nin ayrılmaz birliği, tüm İspanyolların ortak ve bölünmez ülkesidir”  demektedir.
Sosyalist Filozof Fernando Savater İspanya’nın durumunu şöyle özetliyor: Özerklik isteyen iki bölgeyi, çıkardık. Yerelleşmeyi demokrasinin olmazsa olmazı sayıyorduk. Ama bugün egoizmi beslediğini, eşitlik ve dayanışma duygularını tahrip ettiğini, neredeyse demokrasi ve özgürlüğün düşmanı olduğunu gördük. Kamu yararı, ortak refah, ortak değerler ve ortak aidiyeti yitirdik. Ayrılıkçılık, bölgecilik ve bölgesel milliyetçilik; fırsatçı bir hastalığa dönüşerek, zayıflayan organizmalara saldırıyor.  Koskoca İspanya’yı mahvettik. Bundan nasıl kurtulacağız bilmiyoruz. 
Kısaca iki örneğin durumu böyle. Bize biçilen model Irak olabilir. Anayasadan Türk Milletinin adı çıkarılıp, devlet iki ortaklı olacaksa, ki bunun için uğraşılıyor, bu yapı İspanya’ya uymaz. Zira İspanya Devleti, İspanyol milletinindir, millidir ve ortağı yoktur.  
SONUÇ: Uyan ve diren Türk Milleti!..

Yazarın Diğer Yazıları