Türklük (21 Haziran 2024)
Cumhur İttifakı’nın yeni anayasa söylemleriyle beraber kimlik tartışmalarında yeni bir döneme geçmiş bulunuyoruz. Son zamanlarda Anayasa üzerine yapılan tartışmalarda Türk dememek için gösterdikleri çabadan anlaşıldığı kadarıyla “Türkiyeli” demekte karar kılmışa benziyorlar.
Türkiye, adını üzerinde yaşayan ve kurucusu olan Türk milletinden alan, coğrafi olarak 36-42° Kuzey enlemleri ve 26-45° Doğu boylamları arasında bulunan bir coğrafyayı ifade eder. Türkiyeli kelimesinde yer alan -li eki sonuna geldiği kelimeyi sıfat yapar. Türk bir milletin adıyken, Türkiyeli kelimesi Türkiye'de yaşayan bütün canlı ve hatta cansız varlık için kullanılabilecek bir sıfattır. Yeri gelmişken KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın “Kıbrıslı diye bir millet yoktur. Ada’da Türkler ve Rumlar vardır. Sadece eşekler Kıbrıslıdır” sözünde işaret ettiği gibi Türkiyeli diye de bir millet yoktur, ama Türkiyeli canlılar olabilir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına Türk denir.
Oktay Kaynarca'nın "Ben Türkiyeliyim. Türkiye milliyetçisiyim" sözünü sırf cahilliğine ve kavramları karıştırmasına bağlamamak gerekir. Bu söylemin zamanlama açısından düşünüldüğünde gayet amaca yönelik bilinçli olarak belirlenmiş bir söylem olduğu kesin… İletişim başkanlığı boşa kurulmadı. Başkanlığın yönetiminde Cumhur İttifakı’nın bileşenleri sürekli Türk ve millet kavramlarını eğip büküp Tayyip Erdoğan'ın istediği şekli vermeye çalışıyorlar.
Bunun yanında sanatçıların siyaset oluşturmak için kullanılmaları yeni değil, bu yöntem az gelişmiş ülkelerde sık sık gelişmiş ülkelerde de zaman zaman kullanılan bir yöntemdir. Siyasilerin doğrudan söyleyemedikleri fikirlerine yol açmak veya söylediklerini desteklemek amacıyla sanatçılar ve ünlüler üzerinden çalışmalar yapılır. Bunu daha önce İstanbul hükümetinin 1919'da halkı direniş göstermemesi için ikna etmek amacıyla Anadolu'ya gönderdiği “Heyet-i Nasiha”lara benzeyen "akil insanlar heyeti" ile sözde "çözüm süreci" denen başarısız ve çok zararlı deneme de gördük.
"Kanun-i Esasinin 8. Maddesi - Devleti Osmaniye tabiiyetinde bulunan efradın cümlesine herhangi din ve mezhepten olur ise bila istisna Osmanlı tabir olunur ve Osmanlı sıfatı kanunen muayyen olan ahvale göre istihsal ve azae edilir." Egemenlik hanedandan millete geçince Türk ismi aynı zamanda yeni rejimin vatandaşının adı olmuştur. Osmanlı tanımına takılıp kalanların Türk tanımını kabul edememelerinin bir tezahürü olarak Türkiyeli sözü o zaman da ortaya atılmış, 1924'te de tartışılmış ancak Türk kelimesinde karar kılınmış.
Türkiyeli demek bu toprakla bağı olduğunu kabullenmek anlamına geldiği için ilk bakışta sempatik gelse de siyaset bilimi açısından bakıldığında esasen millet olarak Türk olduğunun inkârı ve cumhuriyet karşıtı olmak anlamına geliyor. Bu yönüyle kabul edilemez bir tabir ve sığınmacıların bu topraklarda hak iddia edebilmesine bile alan açabilecek bir söylemdir.
Türk milletine yeni anayasa dayatmanın altında ülkemizi bir göçmen deposu haline getirmek isteyen emperyalist güçler ve bilhassa Arap yayılmacılığı olduğunu düşünüyorum. Türkiyeli söylemi ise emperyalistlerin yerli işbirlikçilerinin manivelasıdır.
Türk kimliğini ret ve inkar edenleri sözde çözüm sürecinde görmüştük maalesef şimdi cumhur ittifakı adı altında cepheyi daha umulmadık bir alanda genişleterek ve yeni anayasa söylemiyle Türklüğü hedef alıyorlar.
Türk milleti elbette bu badireyi de atlatacaktır. Ancak Türk milletinin tehlikeyi görmesi gerekiyor. Siyasetçilerin vazifesi de bu tehlikeyi açığa çıkaracak sorular sormak ve politikalar geliştirmek… Mesela madem hükümettekilerin izledikleri politikalar bu ülke için yararlıdır o zaman neden Türkiyeli fikrini ileri sürenler genellikle batı ülkeleri olmak üzere dışarıda konut, çiftlik, hatta sokak satın alarak kendilerine alternatif bir hayat hazırlıyorlar?
Zamanın “mütehakkimleri” milletimizin sinir uçlarıyla oynarken biz yine doğru bildiğimizden şaşmayalım ve haykıralım: Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.
Ülkemizi de adımızı da değiştirmeyeceğiz ve egemenliğimizi paylaşmayacağız.