‘Türkmen Meselesi’

Temmuz ayı Kerkük Türkleri için hüzün ayıdır. 14 Temmuz 1959’da katliama uğramışlardı. İlk katliam değildi; ancak, en korkuncuydu.

Irak, 1918’de İngiliz işgaliyle Osmanlı Devleti’nden koparıldı. Türkmenler bin yıldan beri bu topraklardaydı. Irak devleti kurulduktan sonra katledildiler, sürüldüler, hapse atıldılar, işkenceye uğradılar. Özellikle 1924, 1939, 1946, 1954, 1959, 1970, 1980 ve sonraki yıllar, 1991, 2003, 2004, 2005 ve 2006 yıllarında Türkmenler büyük baskı, tehdit, hapis, sürgün, ölüm, idam ve bombardımana maruz kaldılar.

Prof. Dr. Suphi Saatçi: “Türkmenlerin değişik tarihlerde maruz kaldıkları tedhiş ve sindirme olayları arasında 14 Temmuz 1959 tarihinde yaşanan Kerkük Katliamı, sahneye konuş biçimi ve uygulanan vahşet çeşitleri açısından en korkuncu sayılır.” der. (“Kerkük Katliamı (14 Temmuz 1959)”, Türk Yurdu, Yıl: 95, S. 228, Ağustos 2006)

Musul ve Kerkük, Misak-ı Millî’nin içindeydi. Petrolün keşfi İngilizlerin başı çektiği İtilaf Devleti’nin gözünü döndürmüştü. Lozan’da bütün direnmemizi rağmen alamadık. 1926’da İngiliz’le imzalanan bir antlaşmayla umudumuzu da yitirdik. Musul Vilayeti Türk milletinin içinde bir kanayan yaradır. Belki de 1925’te Şeyh Sait isyanı çıkmasaydı, elimiz daha güçlü olur, 1926’da masaya bu güçle otururduk.

Birinci Körfez Savaşı sırasında Turgut Özal cumhurbaşkanıydı. ABD Irak’a girince Türkiye’nin de girmesi tartışılıyordu. Özal arzuluydu ama ordu taraftar değildi. Hatta Genel Kurmay Başkanı Org. Necip Torumtay bu yüzden istifa etmişti. Araları hiç iyi olmamakla beraber (Türkeş hapisten çıktığında Özal’la Antalya’da karşılaştıklarında, Özal elini sıkmamış, bu görüntü çok tartışılmıştı.), Türkeş, mesele Kerkük olunca kırgınlığı, kızgınlığı bir tarafa bırakmış, “Musul-Kerkük hemen alınsın!” mealinde bir mektup göndermişti. (Bu mektubu ilk biz “Alparslan Türkeş ve Liderlik” kitabımızda verdik. Sonra Hürriyet gazetesi muhbiri benimle görüşmüş “Musul-Kerkük hemen alınsın!” sürmanşetiyle haber yapılmıştı. Mektubun tamamı o haberde verilmiştir. 21 Eylül 2000)

***

Kerkük davasının bayraktarlarından Dr. Cüneyt Mengü’yü yakın zamanda kaybettik. Onun ABD Türkiye Irak Üçgeninde Türkmen Meselesi” kitabı (Yalın Yayıncılık, 421 s.), Kerkük davasının geldiği nokta itibarıyla dikkate değer.

Dr. Cüneyt Mengü, Irak Türkmen Cephesi’nin kurucularındandı. Yurt içinde İstanbul Ticaret Odası ve TÜRSAB, yurt dışında ise ASTA ve UFTAA kuruluşlarının üyesiydi. Türkmeneli İş Adamları Derneği Başkanlığı’nı, Türkmeneli İnsan Hakları Genel Başkan Yardımcılığı’nı yürütmüştü. Ayrıca İstanbul Üniversitesi'nde ders veriyordu.

"Osmanlı Arşivi Belgele­rinde Kültür Merkezi Kerkük" bir diğer kitabıdır.

Cüneyt MengüABD Türkiye Irak Üçgeninde Türkmen Meselesi”nde Türkmenlerin Irak’taki varlığını başından alarak bugüne getirir ve kendisinin de etkili olduğu Saddam sonrası dönemi ayrıntı işler. Irak Türklerinin yakın tarihi için gerekli bir çalışma.

“Önsöz”den:

“Türkmen meselesi, Türkiye ve Türk Dünyasında mev­cut sosyo-kültürel bağ ve değerlerin devamıdır. Bu değer­ler hiçbir zaman siyasi ve ayrılıkçı tema taşımamıştır. Türkmenlerin hem Türkiye hem de Irak halkı ile mevcut olan kültürel birikimleri, Türkiye ve Arap Dünyası için zenginlik kaynağıdır. Bu duygusal iletişim, siyasi oyunla­rın dışında kalmalı ve Türkmenler buna alet olmamalıdır.

Irak devletinin kurulduğu günlerden başlayarak Türk­menlerin bir potansiyel unsur olmalarını ortadan kaldır­mak için İngilizlerin bölgede uyguladıkları politika sonu­cunda, Türkmenler Irak toplumunda önemsiz ve sayıları az gibi gösterilmişler ve zaman zaman haksız şekilde bölge ülkelerinin politikalarının içerisine çekilmeye çalışılmış­lardır. Maalesef bu yöntem Saddam sonrası değişme­yen bir strateji ve İngilizlerden kalan bir miras olarak uygulanmıştır.

ABD'nin bölgede açıkça ilan ettiği hedeflerinin başın­da İsrail'in güvenliği ve petrol akışının sürekliliğini sağ­lamak ve denetim altında tutmak gelmektedir. Dünya pet­rol rezervlerinin % 10'una sahip ve İsrail için Arap ülkeleri arasında önemli bir tehdit unsuru olarak görülmesi do­layısıyla Irak, her zaman hedef ülke konumunda olmuştur. ABD yönetimi hedeflerinin gerçekleştirilmesi için kendi açısından gereğini yapmış ve yapmaya da devam edecek­tir.”

Cüneyt Mengü, “Önsöz”de, ABD’nin Türklere karşı art niyetine işaret eder:

1998 yılında iki Kürt grubu KDP ve KYB ile yapılan Washington mutabakatı ve ardından 1999 yılında ABD kongresi tarafından onaylanan Irak'ı Kurtarma Yasa­sı'ndan başlayarak Irak'ın günümüze kadar devam eden yol haritası çizilmiştir. Bu çalışmalarda Türkmenler Irak'ın siyasi denklemi dışında tutulmuşlar ve buna ek olarak ABD yönetiminin Irak'ın demografik yapısı hakkında yayınladığı raporlarında Türkmenlerin sayı­larının % 1-2 gibi düşük oranda gösterilmeleri düşün­dürücüdür. İşgalden sonra uzun bir süre Irak valisi olan Amerikalı Paul Bremer'in yayınladığı anılarda da ne ya­zıktır ki Türkmenlerin adı bile geçmemiştir.”

***

Türkiye, gerek Irak’taki, gerekse Suriye’deki Türkler için çok hassas olmalıdır. ABD bir taraftan, Rusya bir taraftan, Türkiye’yi güneyimizde hemen sınır ötemizden sıkıştırıyor.

Nerede Türk varsa, orası Türkiye’dir! Bu asla unutulmamalı.

Yazarın Diğer Yazıları