Üretici ve tüketiciye göre kriz devam edecek

Ekonomik güven endeksi, tüketici, reel kesim, hizmet sektörü, perakende ticaret sektörü ve inşaat sektörü güven endekslerinin bir bileşimidir.

2019 ve 2020 pandemi yılları olağanüstü yıllar olduğu için bu iki yılın dışında bakarsak, Ekonomik güven endeksi son yıllarda geriliyor. Bu endeks 2023 yaz başında ekonomi yönetiminin değişmesi ile arttı ve fakat 2024 bu sene yeniden düştü.

Buradaki mesaj, yeni yönetimden de umut yok şeklindedir.

Ekonomik güven endeksinde 100 güven sınırını gösteriyor. 100 altı güvensizlik demektir.

Mayıs 2023’e göre bu sene Mayıs ayında güven endeksleri düştü. (Aşağıdaki tablo.)

///////////////////////

guven-endeksleri.jpg

////////////////////

Reel sektörün geçen Mayısa göre beklentisinde pozitif bir değişme var ve fakat aynı ankette “üç ay sonrası için üretim hacmi düşecek” diyor.

Güven endeksinin önemi.

Bir ekonomide beklentiler, ekonomik konjonktürü etkiler. Çünkü üretici ve tüketici bu inandığı beklentilere göre pozisyon alır, yatırım ve tüketim kararı verir.

Mevcut anketlere göre beklentiler krizden çıkış için umut vermiyor.

Beklentiler neden olumsuz?

Yukarıda söylediğim gibi, pandemi sonrası yıllara bakarsak güven endeksleri 2023 yılı yaz başında arttı. Nedeni, ekonomi yönetiminin değişmesi idi. Herkes yeni yönetimin, önceki krizlerde olduğu gibi bir istikrar programı yapacağını ve bu nedenle ekonomide güven oluşacağına ve yabancı sermaye geleceğine inandı.

Ama 2024 seçim nedeni ile ekonomi yönetimi ne program yaptı, ne de seçim öncesi tasarruf önlemi aldı. Ekonomi yönetiminin kriz yokmuş gibi rutin orta vadeli programı kutsaması ve MB Başkanı’nın geri gitmesiyle kamuoyunda “bunlar sonuç alamaz” algısı oluştu.

Dahası, Türkiye’ye doğrudan yabancı sermaye gelmedi. Çünkü Hukuk ve Demokrasi sorunu doğrudan yabancı yatırım sermayesi önünde en büyük handikaptır.

Kapı kapı dolaşıp döviz aramak güvenirlik sorunumuzu artırdı.

Kur/faiz avantajı ve borsanın artmasıyla ile bir miktar sıcak para geldi ve fakat kısa zamanda çıkar.

Aslında Türkiye’nin içinde bulunduğu krizin temelinde 2003 sonrası sıcak para girişi yatıyor. Sıcak para girişi, üretimi dışa bağımlı hâle getirdi ve Türkiye’yi dünyanın en kırılgan ülkesi yaptı.

Birçok ülke sıcak para girişini doğrudan veya dolaylı kontrol ediyor, doğrudan yabancı yatırım sermayesini destekliyor. Biz, günü kurtarmak için sıcak paraya mahkûm oluyoruz.

Krize mahkûm muyuz?

Cumhur İttifakı ve bunları destekleyen tarikatlar, cemaatlar devlet imkânlarının paylaşılması imkânı üstüne kurulmuştur. Bunlar Audi’den iner, Togg’a biner ama aysbergin görünmeyen kısmı devlet imtiyazları, ihalelerden vaz geçemezler. Aksi halde ortada ittifak ve iş birliği kalmaz.

Bu nedenle Türkiye, yeniden demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne geçemez. Güven sorunu devam eder.

Sayın Cumhurbaşkanının tasarruf anlayışı değişmeyeceğine göre tasarruf önlemleri de kadük kalır.

Oysaki her zaman çözüm var;

1.Türkiye şahsa mahsus başkanlık sisteminden yeniden parlamenter sisteme dönmelidir. Aynı paralelde yargı bağımsızlığına dönmelidir.

2.Yeniden planlama yapmalıdır.

3.IMF ile anlaşıp, yeni bir istikrar programı yapmalıdır. Bu programda öncelik, üretimi ithal girdiye bağımlı olmaktan kurtarmak olmalıdır. Aynı paralelde millî bir dış ticaret politikamız olmalıdır.

4.Türkiye yüzünü tekrar Batı’ya dönmeli, AB’ye girmesek bile AB standartlarını gerçekleştirmeliyiz.

Yazarın Diğer Yazıları