İsveç’te yapılan kapsamlı bir bilimsel çalışma, uzun yaşamın sırrının kanda saklı olabileceğini ortaya koydu.
Karolinska Enstitüsü’nün liderliğinde yürütülen ve 44 bin kişinin sağlık verilerini inceleyen araştırma, 100 yaşına ulaşan bireylerin kan değerlerinde dikkat çekici ortak özellikler bulunduğunu gösterdi.
Uzmanlar, bu bulguların sağlıklı yaşam için kritik ipuçları sunduğunu vurguladı.
35 YIL SÜREN DEV ARAŞTIRMA
ScienceAlert dergisinde yayımlanan çalışmada, 1893 ile 1920 yılları arasında doğan 44 bin İsveçlinin sağlık verileri 35 yıl boyunca takip edildi.
Araştırma, 1985-1996 yılları arasında toplanan kan örneklerini inceleyerek, katılımcıların yalnızca yüzde 2,7’sinin, yani 1224 kişinin 100 yaşına ulaştığını ortaya koydu. Bu uzun ömürlü bireylerin büyük çoğunluğunu kadınlar oluşturuyordu.
Bilim insanları, kan şekeri (glikoz), böbrek fonksiyonunu gösteren kreatinin, ürik asit, kolesterol, demir ve iltihap seviyeleri gibi 12 farklı biyobelirteci analiz etti.
100 yaşını aşanlarda, 60’lı yaşlardan itibaren kan şekeri, kreatinin ve ürik asit seviyeleri daha düşük, kolesterol ve demir seviyeleri ise daha yüksekti. Ayrıca, bu bireylerde “aşırı yüksek veya çok düşük” değerlere neredeyse hiç rastlanmadı.
Karolinska Enstitüsü’nden epidemiyolog Dr. Karin Modig, “Bu bulgular, kan değerlerindeki dengenin uzun yaşamla doğrudan ilişkili olduğunu gösteriyor. Özellikle glikoz ve ürik asit gibi biyobelirteçlerin düşük seviyelerde tutulması, sağlıklı yaşlanmada kilit rol oynuyor” dedi.
Modig, yaşam tarzı ve beslenmenin bu değerler üzerinde büyük etkisi olduğunu vurguladı.
YAŞAM TARZI VE BESLENME: UZUN ÖMRÜN TEMEL TAŞLARI
Araştırma, genetik faktörlerin uzun yaşamda yalnızca yüzde 20-30 oranında etkili olduğunu, çevresel faktörler ve yaşam tarzının ise yüzde 70-80 oranında belirleyici olduğunu ortaya koydu.
Oxford Üniversitesi’nden yapılan bir başka çalışmada, çevresel faktörlerin genetik etkilerden 10 kat daha fazla rol oynadığı belirtildi.
İç hastalıkları uzmanı Dr. Zahide Karaca, “Sağlıklı bir diyet ve düzenli fiziksel aktivite, kan değerlerini dengeleyerek uzun ömrü destekliyor. Akdeniz diyeti gibi bitkisel ağırlıklı beslenme, kronik hastalık riskini azaltıyor” diye konuştu.
Harvard Üniversitesi’nden genetik bilimci Dr. David Sinclair, uzun yaşamın sırrını çevresel faktörlere bağlayarak, “Genetik miras önemli, ancak beslenme ve yaşam tarzı seçimleri genetik faktörlerden çok daha etkili. Antioksidanlarla zengin bir diyet, hücreleri koruyor ve yaşlanmayı yavaşlatıyor” dedi. Sinclair, özellikle sebze, meyve, tam tahıllar ve sağlıklı yağlar içeren diyetlerin önemine dikkat çekti.
EGZERSİZ VE SOSYAL BAĞLAR DA ÖNEMLİ
Avustralya’daki Queensland Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, haftada 150-300 dakika orta yoğunlukta egzersizin erken ölüm riskini yüzde 30-40 oranında azalttığını gösterdi.
Düzenli egzersizin kalp hastalıkları ve kanser riskini düşürdüğü, aynı zamanda beyin fonksiyonlarını desteklediği belirtildi. McMaster Üniversitesi’nden egzersiz fizyolojisi uzmanı Dr. Mark Tarnopolsky, “Fiziksel aktivite, hücresel düzeyde yaşlanmayı yavaşlatıyor ve inflamasyonu azaltıyor” diyerek egzersizin uzun ömürdeki kritik rolünü vurguladı.
Sosyal bağlantılar da uzun yaşamın ayrılmaz bir parçası. Chicago Üniversitesi’nden psikolog Dr. John Cacioppo, “Güçlü sosyal ilişkiler, stresi azaltarak yaşam süresini uzatıyor. Yalnızlık, birçok hastalığı tetikleyebilir” dedi.
Araştırmalar, sosyal bağların depresyon ve kalp hastalıkları riskini azalttığını gösterdi.
KAHVE VE TOFU: ŞAŞIRTICI DESTEKÇİLER
Japonya, uzun yaşamıyla ünlü bir ülke olarak dikkat çekti. Ortalama yaşam süresinin 83,7 yıl olduğu Japonya’da, tofu gibi bitkisel protein kaynaklarının düzenli tüketimi, sağlıklı yaşlanmayı destekledi.
Bilimsel çalışmalar, tofunun kalp sağlığını iyileştirdiğini ve kronik hastalık riskini azalttığını gösterdi. -Ayrıca, Harvard Tıp Okulu’ndan yapılan bir araştırma, günde 2-3 fincan kahve tüketiminin kalp hastalığı riskini azaltabileceğini ortaya koydu.
Uzmanlar, kahvenin antioksidan özelliklerinin uzun ömre katkıda bulunabileceğini belirtiyor. Ancak, aşırı tüketimden kaçınılması gerektiği de vurgulandı.
PSİKOLOJİK DAYANIKLILIK VE ZİHİNSEL SAĞLIK
Çinli bilim insanları, uzun yaşamın sırrının yalnızca fiziksel sağlıkla sınırlı olmadığını, psikolojik dayanıklılığın da büyük önem taşıdığını ortaya koydu.
Stres yönetimi, meditasyon ve doğada vakit geçirme gibi yöntemler, zihinsel sağlığı güçlendirerek yaşam süresini uzattı.
Columbia Üniversitesi’nden psikolog Dr. George Bonanno, “Psikolojik esneklik, zorluklara karşı dirençli olmayı sağlıyor ve sağlıklı yaşlanmayı destekliyor” dedi.
SAĞLIKLI YAŞAM İÇİN ERKEN ADIMLAR
Uzmanlar, uzun ve sağlıklı bir yaşam için erken yaşlardan itibaren sağlıklı alışkanlıkların benimsenmesini önerdi.
Dengeli beslenme, düzenli egzersiz, güçlü sosyal bağlar ve stres yönetimi, kan değerlerini optimize ederek uzun ömrü mümkün kıldı.
Dr. Karin Modig, “Kan testleri, sağlığınızın bir aynasıdır. Bu değerleri izlemek ve yaşam tarzınızı buna göre şekillendirmek, asırlık bir hayatın kapısını aralayabilir” diyerek umut verici bir mesaj verdi.
Bilim dünyası, uzun yaşamın sırlarını çözmeye bir adım daha yaklaştı.