Var mı bizim gibisi?
Böyle bir ülke olur mu Allah’ınızı severseniz? Sürekli anayasa tartışan, terörle başı belada olmasına rağmen terör örgütlerinin siyasi uzantılarını getirip Meclis’ine koyan ve ona burada temsil yetkisi veren, verdikten sonra da Cumhur ortakları olarak seçimi kazanmak için muhalefeti iş birliği yapmakla suçlayıp, terör yandaşlarına seçimlerde belirleyici rolü veren, seçimi kayıp edip iktidardan düşme belirtisi ortaya çıkınca da aniden çark edip “terör partisi” ile el sıkışan bir ülke ve siyaset var mı? Ayrıca onlarca maddesini kendileri tarafından değiştirildiği hâlde, anayasa gündemi yaratarak, toplumu sürekli geren, rejimi sürekli tartışılır hâle getiren, devleti deneme tahtasına çevirerek yöneten bir iktidar, bir yönetim biçimi var mı?
En geri kalmışından en ileri seviyesine kadar dünyanın hangi ülkesinde Türkiye’deki gibi bir siyasi çekişme, böyle bir siyasi gündem yahut tartışma gayreti var?
Hiçbirinde!
El alem istikrarlı bir şekilde yolunda ilerliyor. Olağan tartışmaları konuşuyor. Sadece Türkiye’de, en başta iktidar ve ortakları tatmin olmuyor, olamıyor. İktidara ne verirsek verelim asla mutlu edemiyoruz.
Kendilerine uygun rejim uydurup veriyoruz, neredeyse sınırsız yetkiye sahipler gene de huzursuzlar.
İşte bakın yine anayasa tartışıyoruz.
Bir bakıyorsunuz Meclis Başkanı çıkmış, “tartışılmaz” denilen ve “tartışılması teklif dahi edilemez” denilen, anayasanın kırmızı çizgisini aşıyor ve laf söylüyor. Anayasa’nın öncelikli savunucularından olması gereken kimseler, oturdukları makama, anayasaya ettiği yemine ve sarf ettiği sözcüklerin anlam ağırlığına hürmeten sadakat gösterecekleri yerde, sadakati çiğneme pahasına verdiği sözün tam tersini yapıyor.
Anayasanın 3. maddesi “Devletin milletiyle bölünmez bütünlüğü” diyormuş.
Desin.
Bundan niye rahatsız oluyorsunuz?
Efendim öyle olmazmış.
Nasıl olmalıymış?
“Devletin milleti” olmayacağına göre, “milletin devleti” demeliymiş.
Yumurta mı tavuktan çıktı, tavuk mu yumurtadan gibi bir tartışma açmaya çalışıyor.
Görüyor musunuz Türkiye’nin en büyük sorununu?
Gel de çöz.
Milletsiz devlet, devletsiz millet oluyor mu acaba?
PKK bu ümitle Türkiye’ye karşı terörist faaliyet gösteriyor. DEM’liler bunun için anayasa istiyor. HÜDA PAR bu sebeple yeni anayasa yaptırma peşinde.
Millet olma peşindeler.
Halk demiyorum, millet diyorum.
Millet olabilmeniz için devletiniz olacak.
Bayrağınız (alametiniz) olacak.
Uluslararası toplum tarafından tanınmış hüküm sürdüğünüz bir coğrafyanız (vatanınız) olacak.
Ortak bir diliniz, ortak bir tarihiniz (geçmişiniz) olacak ve bu geçmişi taşıyan o coğrafya üstündeki insanlar, bunun bilincinde olarak bir arada olma iradesine sahip olacaklar. Kısaca toplum hâline gelecekler.
Bütün bunlar bir araya geldiğinde ortaya çıkan siyasi irade örgütlenmiş demektir. Bu durumun yarattığı örgütlenmeye devlet denir. Hâliyle devlet; milletsiz, ondan bağımsız, ona rağmen varlık gösteren bir tüzel kişilik değildir. Eğer öyle olsaydı anayasaya; namusu, şerefi üzerine yemin eden Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş haklı olurdu.
Kısacası millet, birbirinden haberli ortak insan kümesini, devlet ise bu milletin varlığının teminatı, koruyucusu, aynı zamanda aralarındaki iş bölümünün ve toplumsal kurumsallaşmanın zorunlu bir sonucunu ifade eder.
Millet (ulus) olamamışsanız, herhangi bir milletin veya toplumun içinde halk olursunuz. Ve her millet/ulus, bir kurucu topluma/büyük halka dayanır. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran büyük halk, büyük toplum, Türklerdir. Dolayısı ile de devletin adı Türkiye, Dili Türkçe, bayrağı Türk bayrağı, tarihi Türk tarihidir. Her kim ki kurucu topluma itiraz ediyorsa, biliniz ki Türk’e itiraz etmektedir.
////////////////////////
Vergi meselesi
++++++
Mevcut iktidar, hatalı ve hatalarında da ısrarcı yanlış politikaları sonucu, Türkiye’ye çok büyük zararlar verdi ve vermeğe devam ediyor.
Örneğin Kur Korumalı Mevduat ısrarı sonucu bütün bir millet 812 milyar lira zarar ettik.
Yap işlet devret oto yol ve köprüler hazinenin dibindeki kara delikler açtı.
Türkiye yanlış ekonomik kararlar ve bunda ısrar edilmesi sonucu, faiz gideri, 2023 yılı itibariyle 28,4 milyar dolara yükseldi ve hâlen daha yükseliyor.
Benzer pek çok alanda devletin zararı/gideri artarak sürüyor. Uygulanan ekonomik önlemler ise beklenen sonucu verecek gibi görülmüyor. Bu durumda İktidar ve ortakları (ortaklar diyoruz, çünkü iktidarın her yaptığını onaylıyorlar), verdikleri zararı örtmek için ellerini milletin cebine atıyor. Atarken de milleti öfkelendirmemek için önce “İsrail tehlikesinden”, hemen ardından “savunma sanayiinden” söz ederek, başta kredi kartları olmak üzere, ev alım satımları ve diğer kalemlerden salma vergi almağa çalışıyor. Salma vergi, haksız vergidir. Çünkü kazanarak değil, kayıp ederken ödüyorsun. İster harcama yap, ister yapma vereceksin.
Milliyetçilik-muhafazakârlık işte tam bu noktada anlamsızlaşıp, milletin aleyhine adaletsizliğe dönüşerek anlamsızlaşıyor. Bu tür söylemlerin tümü, halkı iktidarın arkasında tutabilmek için kullanışlı bir yönlendirme aracına dönüşmüş durumda. Destici’nin ispata muhtaç açıklamaları bunun en çarpıcı örneği. Neredeyse tüm muhalefeti Ermeni, Yunan yanlısı ilan etti.
Bu durumda eğer samimi ise Destici’den ülkedeki soygun ve talan için de okkalı bir itiraz, milliyetçi bir söylem ve eylem beklemek hakkımız değil mi?