Tamamı yapay zeka teknolojileriyle üretilen ilk uzun metrajlı belgesel film Gerçek Ötesi (Post Truth), Türkiye’den dünyaya uzanan bir yankı uyandırdı. Bu çığır açıcı yapım, hakikat ve gerçeklik kavramlarının modern dünyada nasıl bulanıklaştığını, teknolojinin insan algısını nasıl dönüştürdüğünü çarpıcı bir şekilde gözler önüne serdi.
HAKİKATİN EROZYONU: POST TRUTH ÇAĞI
Oxford Sözlüğü tarafından 2016 yılında “yılın kelimesi” seçilen “post-truth” (gerçek ötesi), duyguların ve kişisel inançların, nesnel gerçeklerden daha fazla etkili olduğu bir dönemi tanımladı.
Gerçek Ötesi belgeseli, bu kavramı merkeze alarak, sosyal medyanın, algoritmaların ve yapay zekanın gerçeklik algısını nasıl manipüle ettiğini sorguladı.
Film, yalnızca teknolojik bir yenilik değil, aynı zamanda felsefi bir tartışma platformu olarak da dikkat çekti.
Tarihçi ve yazar Yuval Noah Harari, Homo Deus adlı eserinde, post-truth çağının insanlık tarihindeki yalanların yeni bir biçimi olmadığını, ancak teknolojinin bu yalanları daha hızlı ve yaygın hale getirdiğini belirtti. Harari, “İnsanlar her zaman hikayelere inanarak bir araya geldi, ancak şimdi bu hikayeler algoritmalar tarafından şekillendiriliyor” dedi.
Belgesel, Harari’nin bu görüşünü destekler nitelikte, yapay zekanın hem yaratıcı hem de yıkıcı potansiyelini gözler önüne serdi.
BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR NE DİYOR?
Oxford Üniversitesi’nden medya araştırmacısı Philip N. Howard, tarihli bir çalışmasında, sosyal medya platformlarının yanlış bilgi yayılımını hızlandırdığını ve bu durumun demokratik süreçlere zarar verdiğini ortaya koydu. Howard’ın araştırmasına göre, algoritmalar kullanıcıların mevcut önyargılarını güçlendiren içerikleri öne çıkararak “filtre balonları” oluşturdu.
Gerçek Ötesi belgeseli, bu bilimsel bulguları görsel bir anlatıya dönüştürerek, izleyiciyi kendi algılarını sorgulamaya davet ediyor.
MIT Medya Laboratuvarı’ndan Sherry Turkle ise teknolojinin insan ilişkilerindeki etkisine dikkat çekti. Turkle, “Yalnız Birlikte” (Alone Together) adlı kitabında,“Dijital çağda, gerçek bağlantılar yerine sahte yakınlıklar kuruyoruz” dedi. Belgesel, Turkle’ın bu tespitini, yapay zeka tarafından üretilen görüntülerin ve seslerin, gerçek ile sahte arasındaki sınırları nasıl yok ettiğini göstererek destekledi.
YABANCI UZMANLARDAN GÖRÜŞLER
Amerikalı belgesel yapımcısı Adam Curtis, Gerçek Ötesi’nin ilham kaynakları arasında yer aldı.
Curtis, belgesellerinde sıkça gerçeklik algısının medya tarafından nasıl şekillendirildiğini ele aldı.
Avcıoğlu’nun filminde Curtis’in HyperNormalisation adlı eserinden esinlenen sahneler, modern toplumların karmaşık bilgi ağlarında nasıl kaybolduğunu çarpıcı bir şekilde yansıttı. Curtis, filmin ön gösterimi sonrası yaptığı bir yorumda, “Bu film, teknolojinin hem ayna hem de maske olduğunu gösteriyor” dedi.
Fransız filozof Jean Baudrillard’ın “simülakr” kavramı da belgeselin temel taşlarından biri. Baudrillard, gerçekliğin kopyalarla yer değiştirdiği bir dünyada yaşadığımızı savunuyordu.
Gerçek Ötesi, bu teoriyi yapay zeka destekli görsellerle somutlaştırarak, izleyiciye “Gerçek nedir?” sorusunu yeniden sordurdu.
TÜRKİYE VE DÜNYA İÇİN BİR DÖNÜM NOKTASI
Gerçek Ötesi, yalnızca Türkiye sinemasında değil, küresel belgesel sinemasında da bir dönüm noktası olarak değerlendirildi. Toronto Film Festivali’nde gösterilen filmin, uluslararası platformlarda da büyük ilgi görmesi beklendi.
Film, teknolojinin hem bir araç hem de bir tehdit olabileceğini hatırlatarak, izleyiciyi hakikatin peşinde bir yolculuğa çıkardı.
Hakikat ve gerçeklik kavramlarının değerini yitirdiği bir dünyada, Gerçek Ötesi, yapay zekanın sınırlarını zorlayarak bize ayna tuttu.