Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU

Armağan KULOĞLU

Yaptırım tehditlerine direnç gösterilmeli

Türkiye, uzun bir süredir hem AB'nin hem de ABD'nin yaptırım tehditleriyle karşı karşıyadır. AB ve ABD'nin tehditlerden beklentisi, Türkiye'yi uluslararası hukuka dayalı hak ve menfaatlerinden, ülke güvenliğini sağlamaya yönelik girişimlerinden vazgeçirmeye zorlamaktır. Yaptırım tehditlerinin sebebi menfaat çatışmasıdır. Bunlar Türkiye'nin bölgesinde güçlü ve söz sahibi olmasını arzu etmemektedir.

AB'nin yaklaşımı

Özellikle Yunanistan, GKRY ve Fransa, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki tutumundan rahatsızdır. Kaynakların hakça paylaşılmasını değil, kendilerince gasp edilmesini istemekte, bu nedenle AB'yi kışkırtmaktadır.

Yunanistan kaynak gaspının yanında, Lozan ve Paris Anlaşmaları hilafına hareket ederek çıkar sağlamaya çalışmakta, AB ve ABD'yi arkasına alarak şımarıkça, geçimsizce ve diyalogdan uzak davranışlarına devam etmektedir.

AB zirvesi başkanı Michel, Türkiye'nin provokasyonlarına ve düşmanca söylemlerine devam ettiğini söylemiş, Oruç Reis gemisini, zirve öncesi yeniden geri çekmesini, "kedi-fare oyunu" olarak nitelendirerek talihsiz bir benzetmede de bulunmuştur.

AB yüksek temsilcisi ise, Türkiye'yle ilgili olumlu bir durum olmadığını ve görüşmelerde ilerleme sağlanamadığını belirtmiştir.

Gerginlik NATO platformuna da taşınmak istenmektedir. Alman dışişleri bakanı Maas da, 2021'de NATO liderlerine sunulacak raporda, NATO ülkelerinin kendi aralarındaki gerilime de değinildiğini, isim vermeden Türkiye ve Macaristan'ın gündeme getirileceğini belirtmiştir.  Raporda, Macaristan ve Türkiye gibi ülkelerin veto mekanizmasını kullanamamaları için bir yol bulunması önerilmektedir.

Ayrıca Maas'ın girişimiyle oluşturulan komisyonda, NATO için bir reform taslağı hazırlanmıştır. Taslakta, ittifak ülkesi olmayan AB ülkelerinin de NATO zirvelerine davet edilmesi ve üye ülkelerin ittifak kararlarını veto etmesinin zorlaştırılması konuları öne çıkarılmıştır. Burada, GKRY'nin NATO üyeliğine karşı çıkan Türkiye'nin doğrudan hedef alındığı görülmektedir.

Maas ayrıca, Libya ve Suriye'de doğan boşluğun Türkiye ve Rusya tarafından doldurulduğunu, Avrupa olarak boşluğu bu haliyle bırakamayacaklarını ifade ederek rahatsızlığını ortaya koymuştur.

Bu durum, arabulucu olarak rol almaya çalışan Almanya'nın dahi, zirvede Türkiye aleyhinde bir tutum içinde olabileceğini göstermektedir.

Fransa'nın ise Türkiye'nin Karabağ'da elde ettiği inisiyatiften de rahatsızdır. Ermeni lobisinin de etkisiyle, Dağlık Karabağ'ı devlet olarak tanımaya gidecek kadar tutarsız, mesnetsiz girişimlere tevessül etmektedir. AB zirvesinde Türkiye'den hınç almaya çalışabileceği de dikkate alınmalıdır.

Ancak zirvede kararların oybirliğiyle alınması, yaptırımlar için frenleyici olabilecek, orta yol arayışları, yumuşatmalar ve ertelemeler ön plana çıkabilecektir.

ABD'nin yaklaşımı

ABD'nin yeni savunma bütçesi senatoya kadar gelmiştir, onaylanması halinde Türkiye'ye yaptırımlar uygulanmasının da önü açılacaktır. Trump, onaylanması durumunda veto edeceğini söylemiştir. Sonrası yeni yönetime bağlı olacaktır.

ABD yeni yönetimi de Türkiye'den taviz beklentisi içindedir. Tavizleri, S-400'lerin aktive edilmemesi, ABD'nin SDG/PKK'ya verdiği desteğe karşı çıkmaması, Suriye kuzeyinde bir PYD devleti kurulmasını kabullenmesi, Doğu Akdeniz'deki enerji paylaşımına itiraz etmemesi gibi konular oluşturmaktadır.

Yaptırımlar korkutamaz

Görüldüğü üzere AB ve ABD, Türkiye'nin haklı tutum ve davranışlarını kabullenememekte, çeşitli nedenlerle Türkiye'nin kendi kabuğuna çekilip ses çıkarmamasını arzu etmektedir.

Türkiye'nin güvenlik ve çıkarlarından taviz vermesi beklenemez. Bu bir beka sorunudur.

AB ve ABD'den, Türkiye'nin jeopolitik önemi ve onu kaybetme lüksünü göze alamayacaklarından ötürü yaptırım kararı çıkması beklenmemekte, çıksa da bunların göstermelik ve kopuşu önleyecek tarzda olacağı değerlendirilmektedir.

Türkiye'nin kendisine yaptırım uygulanmaması için suni şirinlikler göstermeye ihtiyacı yoktur. Taviz veremez. Vermemelidir. Eğer Türkiye dışlanırsa, 1964'de ABD Başkanı Johnson'un küstahça mektubuna, Büyük Devlet Adamı İnönü'nün verdiği cevap gibi "Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de orada yerini bulur. Onuruyla, şerefiyle.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları