Taksim, Erdoğan ve seçim sandığı -2-

Bu üç seçimde alınacak doğru tavır, Türkiye’nin PKK’ya teslim olmamasını, bir mezhep çatışmasının içine sürüklenmemesini ve demokratik bir ülke olmasını sağlayacaktır.
Türkiye’nin önündeki en büyük mesele, bu seçimleri kimin kazanacağı kadar bu üç seçimin dürüst, adil ve şeffaf geçmesini sağlamaktır. Çünkü 2007’den buyana Türkiye’de yapılan seçimlerin dürüst, adil ve şeffaf olmadığını düşünmek için bir çok gerekçe vardır. Bunları şu şekilde özetleyebiliriz:
a) Seçmen sayısında olağanüstü ve izahı zor bir artış gerçekleşmiştir.
b) SEÇSİS adlı seçimleri internet üzerinde düzenleyen sistem dışarından müdahalelere açık bir sistem olarak seçim sonuçlarının doğru bir şekilde oluşmasını engelleyebilecek bir niteliğe sahiptir.
c) Seçimlerin kontrolü Anayasaya aykırı olarak Yüksek Seçim Kurulu adlı anayasal organdan hükümet organlarının eline geçmiştir.
d) Haziran 2011 seçimlerinden itibaren bir kişinin bir çok sandıkta oy kullanmasını kolaylaştıran “mavi boyanın” kullanılmasını durduran uygulamaya geçilmiştir.
e) Bir kişinin bir çok farklı nüfus kağıdı elde etmesini sağlayan bir sistemin önü açılmıştır. Ayrıca 2011 seçimlerinde seçmen sayısının 17 milyon üzerinde oy pusulası basılmıştır. 
f) Bazı seçmenlerin seçmen kütüklerinden isimlerinin silinmesi veya bilgileri dışında başka adreslere nakledilmeleri,
g) Yabancı uyruklulara seçmen kartı verilmesi,
h) Sandık başı tutanakları ile iktidar partisi lehine oynanması... 
Bütün bu iddialar Türkiye’de demokrasinin en büyük meselesinin adil, dürüst ve şeffaf seçimler olduğunu göstermektedir. Bu iddiaların küçük bir bölümünün dahi doğru olması, demokrasinin tehdit altında olduğunu gösterir. Adil, dürüst ve şeffaf seçimlerin gerçekleşmemesi veya olmadığı şüphesinin vatandaşların bir bölümünde olması, bir ülkede demokrasinin varlığını ağır bir tehdit altına alır. Demokrasinin korunması sadece siyasi partilere bırakılamaz. Sivil toplum, demokrasinin savunulmasından birinci derecede sorumludur.
İşte bu noktada Taksim Gezi Parkı’nda ortaya çıkan toplumsal muhalefetin çok önemli bir işlevi olabilir. Taksim Gezi Parkı toplumsal muhalefeti, cesur, yaratıcı, özü itibarı ile yumuşak güce dayanan muhalefet olarak Türkiye’de seçimlerin adil, şeffaf ve dürüst bir şekilde gerçekleştirilmesinde büyük bir görev üstlenebilir. Günlerce sokaklarda polisin aşırı şiddetine rağmen, iktidarın bütün şeytanlaştırma merkezli psikolojik harekatına direnen Taksim Gezi Parkı toplumsal muhalefeti, sahip olduğu dinamizmi dürüst ve şeffaf seçimler için alana taşır ise Başbakan Erdoğan’ın “sandığa gelin” çağrısına da “evet” cevabını vermiş olacaktır.
İktidarların anti demokratik baskılarına karşı toplumsal muhalefet meşrudur ancak iktidarların değişmesinin meşruluğu demokratik seçimlere dayanır. Taksim Gezi Parkı muhalefeti a) bireysel veya grup çalışmaları ile seçimlerin adil, şeffaf ve dürüst geçmesi için yaratacağı politik bilinç ile ve b) seçim günü seçmen sandıkları başında herhangi bir partinin gözlemcisi olarak görev yaparak, Türkiye’de dürüst seçimlerin gerçekleştirilmesine büyük katkıda bulunabilir.

Yazarın Diğer Yazıları