NATO Türkiye’yi yoksa kullanacak mı?

Galler’de düzenlenen NATO zirvesinde alınan kararlar tartışılırken, ABD’nin değişken dış politikası da, yüzünü yeniden gösteriyor.

İki hafta önce IŞİD’e karşı ‘stratejimiz henüz yok’ diyerek hem ülkesi hem dünyadaki müttefiklerini kaygılandıran Obama’nın Galler’deki NATO zirvesi fırsatını iyi değerlendirdiği belirtiliyor.
Şimdiye dek Rusya ve IŞİD’le mücadele konusunda elini taşın altına koymaya fazla yanaşmayan Avrupalıların, yeni taahhütler altına imza atmaları, Obama’ya artık rahat nefes aldırıyor.
Öte yandan, her ne kadar Obama-Erdoğan görüşmesi için olumlu haber ve yorumlara rastlanıyorsa da, Türkiye açısından değişen bir şeyin olmadığı iddiası, rahatlıkla ortaya atılabiliyor.
Sanki, eski projeler kasalardan çıkarılıyor.
Gerçekten de, Friedman’ın “korkunç hayali” ve Brzezinski’nin “Büyük Satranç Tahtası” safsatası, aslında tarihin seyrini bozmaya devam stratejisini sürdürüyor. Pentagon’un stratejilerini belirleyen Stratfor şirketinin kurucusu ve “Gölge CIA” lakaplı George Friedman Büyük Orta Doğu Projesi’nin tartışıldığı yıllarda yani 2009’da, Türkiye’ye yol haritası olarak İslam ülkelerinin liderliğini çiziyordu. 
Kulaklarımızla işittiğimiz Friedman’ın sözleri çok ilginç ve korkutucuydu.
Friedman’ın “Türkiye artık yüzünü çoğunluğunu İslam ülkelerinin oluşturduğu bölgede liderliğe çevirsin. Bunun için hem yeterli ekonomik gücünüz hem de Osmanlı’dan kalma yetenekleriniz var” iddiasında bulunduğu unutulmuyor. 
İş Yatırım’ın Geniş Açı toplantısındaki konuşmasında “Türkler tarih sahnesine imparatorluk olarak dönecek, bölgesinde lider olacak” diyen Friedman, Türkiye’nin bu politik güce sahip olması için gerekli olan ekonomik gücü şimdiden elinde bulundurduğuna dikkat çekerek ekliyordu: 
“Şimdiden Müslüman dünyanın gücünün odağı olan Türkiye dinamik ve hızla modernleşiyor.” 
George Friedman, Türkiye’nin bölgesindeki gücünü artırmaya başladığını ve 2040 yılına kadar Osmanlı toprakları üzerinde yeniden hâkimiyet sağlanacağı kehanetinde bulunarak adeta Yeni Osmanlı tezgâhını cilalıyordu. 
Türkiye’nin, sarsıntılı İslam dünyasının fay hattı olacağını da belirten Friedman, “İslam dünyasını bir ülke yönetecekse o kesinlikle Türkiye olur.” diye de cilasını sürdürüyordu...
Üstelik, ABD “büyük düşmanı” İran’la ilişkiye geçiyor.
Tabii ki, bundan bazı Körfez ülkeleri işkilleniyor.
Hatta, Suudi Arabistan açık bir şekilde yeni ABD-İran ilişkilerinden rahatsızlık duyduğunu açıklıyor.
ABD’nin İran’a “şu veya bu şekilde” el uzatması şimdiden önemli bir gelişme olarak değerlendiriliyor.
ABD bu arada, İran vasıtasıyla, ne yazık ki İslam’ı kullanan radikal örgütleri durdurmayı deniyor.
Bu arada, Orta Doğu’nun geçici de olsa kontrolü sanki İsrail’e bırakıldığı sanılıyor.
Zaten, bütün Orta Doğu, ister istemez projenin etkisine giriyor.
Üstelik projenin yeni boyutları da gün geçtikçe kendini hissettiriyor. 
Aslında uğruna çok kanların akıtılacağı belirtilen projenin, temeli Brzezinski’nin tezinden kaynaklanıyor.
Zbigniew Kazimierz Brzezinski, dünyanın en önemli stratejistleri arasında yer alıyor. 
Brzezinski, neo-con yani “yeni muhafazakârların” fikir babalarından sayılıyor. 
Görüşleri, Amerikan yönetimlerini o kadar etkilemiştir ki sadece Bakü-Tiflis Ceyhan Boru Hattı ve enerji kaynaklarının yerinde kontrolü gerektiği iddiaları dahi, takip edilip sırasıyla uygulanıyor. 
Brzezinski’nin “Büyük Satranç Tahtası” adlı eseri; Fransa, Almanya, Rusya, Çin ve Hindistan’ı büyük ve etkin “Jeostratejik oyunu”, Ukrayna, Azerbaycan, Güney Kore, Türkiye ve İran’ı “Jeopolitik mihver” olarak tanımlıyor. 
Türkiye ve İran aynı zamanda sınırlı çapta “Jeostratejik oyuncu”  olarak niteleniyor. 
ABD’nin “küresel savunma stratejisi”nin gelecek en az 50 yılı kapsayacağı bizzat yetkililer tarafından açıklanıyor. 
“Büyük Satranç Tahtası”nda Türkiye için düşünülen rol, bugünlerde yeniden kaygıyla hatırlanıyor.
Nereden bakılırsa bakılsın, Türkiye’ye “Büyük Satranç Tahtası”nın oyuncuları arasında yer açılmış veya sokulmuş bulunuyor. 
Aslında, hiçbir şekilde de “piyon” olmamak gerekiyor. 
NATO’nun kararları, gizli ve açık projeler paralelinde, Türkiye’yi özellikle gelecekte zor durumda bırakacak unsurları taşımaması icap ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları