1 Mayıs bahane... Maksat başka

1 Mayıs’ın İstanbul-Taksim’de kutlanması için Anayasa Mahkemesi’nin 2023’te verdiği kararın uygulanması istendi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, koca kâğıda bastırdığı Anayasa Mahkemesi’nin kararını hem TBMM’de hem Taksim’e huruç etmek isteyenleri topladığı Saraçhane Meydanı’nda gösterdi.

Anayasa Mahkemesi genel çerçevede bir karar veriyor. Toplantı ve yürüyüş yasaklanamaz, diyor. Zaten toplantı ve yürüyüş yasaklanmıyor; 40 yer gösteriliyor. Bu yerlerden birinde toplanabilir, yürüyebilir, bağırıp çağırabilirsiniz, deniyor.

Taksim Meydanı hassas. Burada toplanmak isteyenler, bir zafer kazandık havasına giriyorlar.

PKK/DEM’in bir eş başı, “Hepimiz Taksim’e...” mealinde konuştu. Özgür Özel de Taksim’e çıkma derdinde. İşin içinde PKK uzantısı varsa halk için bir tehlike de var, demektir. Taksim’e izin verilmeyeceği biline biline, polis engellerini aşmak için zorlamak da gösteriyor ki, 1 Mayıs toplantısı maksatlı.

***

Dün, 1 Mayıs 1977’de, Taksim’de, Sovyetler güdümlü Türkiye Komünist Partisi (TKP) ağırlıklı DİSK’in yönetiminin organizasyonuyla bir araya gelen sol/komünist grupların kalabalığa ateş açtığından, 34 insanımızın öldüğünden, 93 insanımızın yaralandığından bahsettim, biliyorsunuz.

Bir mektup geldi. Yazanın iznini almadan isim vermiyorum. Baş harflerini vereceğim. Önce mektubu okuyacağız

“Sayın Arslan Tekin

Bugünkü köşenize geçmişteki kanlı 1 Mayıs’ta kim kime şey(?) etmiş kabaca ve kısaca yazmaya çalışmışsınız. Yanlış bilgilendirme yapıyorsunuz okurlarınıza! O zamanlardaki hükümetler de muhalif siyasiler de herkes katliamın bir parçasıdır. Bu solculuk olarak tanımlanan fikirlerin neresinin kötü olduğunu da yazsaydınız keşke... Tabii o dönemin ülkücü geçinen ‘Türk İslam sentezci ve 9 Işık doktrini’ savunucularının hiiiç suçu yok değil mi!? Hepsi masumdu. Hepsi bu topraklar için mücadele ediyorlardı öyle mi? ne de çabuk yok sayıyorsunuz Nazım HİKMET'in vatan sevgisi hasretini bu memleket için yazdığı şiirleri... Çok iyi hatırlıyorum TV ekranında (sadece o dönem TRT vardı biliyorsunuz) DEMİREL TBMM kürsüsünde; ‘Bana sağcılar ve milliyetçiler cinayet işliyor dedirtemezsiniz’ (Mecliste müthiş bir kaos ve arbede çıkınca da) böyle bir şey söylemiyorum devlet cinayet işleyenin yakasına yapışmak zorundadır’ pişkinliğini ve utanmazlığını!... da hâlâ hafızalarda ve arşivlerdedir. Arslan Tekin Beyefendi... Diyeceğim siyasi otoriteciler ve muhalif yöneticilerin hepsi SUÇLU. Nokta! Gazeteci bildiğim kadarı ile tarafsız ve objektif olmalı. Ama Orta Doğu şark kültürü ile yoğrulmuş coğrafyada samanlıkta toplu iğne aramak kadar da zor ve nadirdir.

Kalın sağlıcakla.” Y. U.

***

Dünkü yazdıklarımın kaynakları var. Hepsi doğru... Yazımda TKP’nin yöneticilerinden Nâzım Hikmet’in de adı geçiyor. Onun aslî fikrî kimliğinin örtülmek istenmesine karşıydı tavrım.

Nâzım Hikmet çok tartışıldı. Benim söylediğim şu: Adam “Ben komünistim.” diyor, kendisine “komünist” demeyecek miyiz? Adam TKP’nin önde gelen ismi. “Sovyetler güdümündeki TKP’nin adamı” demeyecek miyiz? Adam elbette ülkesi için komünist oldu. Ülkesinin komünist idareyle bir yerlere geleceğini düşündü. Sonra Sovyetler Birliği’ne kaçtı. Hem da Stalin gibi, solun bile iğreti baktığı bir Sovyet diktatörünün zamanında Rusya’daydı ve ona övgüler düzüyordu.

Rahmetli Mehmet Gül, “Nâzım Memleket mi?-Direnen Son Lenin Heykeli” kitabını yazdı. Komünistliğini, Sovyetler’e bağlılığını örtmek için bin dereden su getirilen şairin asıl kimliğini bütün açıklığıyla ortaya koydu.

N. Hikmet’i, komünistliğin öğretildiği Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi KUTV’da birlikte okuyan yakın arkadaşı Vâlâ Nurettin (VÂ-NÛ)’in “Bu Dünyadan Nâzım Geçti”, kitabını, Yurt dışında bir arada olan Zekeriya Sertel’in hatıralarını okursanız, satır aralarından asıl fikrî kimliğini öğrenirsiniz.

Söz sonra mutlaka Alparslan Türkeş’e gelecektir. Türkeş’in, N. Hikmet’in “Kuvayi Milliye Destanı”ndaki “Dörtnala gelip Uzak Asya’dan / Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan / bu memleket bizim / (...) Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür / ve bir orman gibi kardeşçesine, / bu hasret bizim” mısralarını MHP’nin 9 Ekim 1994’teki kurultayında okuması çok konuşulmuştu.

N. Hikmet bu şiiri de hapisten kurtulmak için yazmıştı. Ararsanız, şiirin serencamını bulursunuz.

Türkeş, MHP’den önce Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) Genel Başkanı idi. Alparslan Türkeş, 27 Şubat 1966 günü, TBMM’de bütçe görüşmeleri sırasında kürsüde N. Hikmet için ağır ifadeler kullanır:

“Bu memlekette aklı başında hiç kimse yoktur ki, Nâzım Hikmet’in komünist olduğunu ve bütün eserlerinde komünizmi yaymaya çalıştığını bilmesin. Böyle bir adamı, halka ve gençliğe, büyük millî şair olarak tanıtmak istemelerinin ve bu maksatla gazetelerinde ve dergilerinde geniş yayın yapmalarının sebebi açıktır. Onu bir kere sevdirip beğendirdikten sonra, onun felsefe ve doktrinini de kabul ettirmek kolay bir iş olur ve esasen kendiliğinden meydana gelir. Hâlbuki Nâzım Hikmet açık bir komünist olduğu gibi, vatanına da hıyanet etmiş bir kimsedir.”

Evet, nokta!

Yazarın Diğer Yazıları