Kıbrıs'a "barış" yerine "su" geliyor!

Gerçekten de, Kıbrıs'a "barış" yerine hem de denizin altından "su" geliyor.

1968'den beri, görüşme masasına yatırılan Kıbrıs sorununun artık çözülemeyeceğine neredeyse herkes inanıyor.

Ne var ki Batı'nın, özellikle ABD'nin desteğini arkasına alan Kıbrıs Rum Kesimi, Türkleri oyalamayı ısrarla ve çeşitli politik oyunlarla sürdürüyor.

Üstelik, yeni peydah olan EOKA 2 tedhiş örgütü, barış için her hangi bir adımı şiddetle ret ederken, ılımlı Rumları bile tehdit altında tutuyor.

Nitekim, sözde müzakereleri sürdüren Rum liderinin masasına "bıçak" konuyor.

Rumların asıl isteği çoktandır hem de çok kişi tarafından açıkça biliniyor.

 "Tam teslimiyet" anlamına gelen en önemli şartlarının ilk üçü, Türk askerlerinin çekilmesi, Türkiye'den gelen halkın Ada'dan gitmesi ve "garantörlük" maddesinin iptalini kapsıyor.

Yani, KKTC'nin ortadan kalkmasının yanı sıra Kıbrıs Türklerinin de, bir yerde tutsak kalması ön görülüyor.

Oysa, tutsaklığın ve bir adım ötesi vatansız kalmanın dramatik örneklerini "Arap Baharı"nda yaşayan Orta Doğu'nun buna hiç tahammülü bulunmuyor.

Gaz ve petrol cazibesi

Rumların bu pervasız isteklerinin, hem Türkiye hem de Kıbrıslı Türkler tarafından kabul edilmeyeceğinin bilinmesine rağmen, her fırsatta gündeme getiriliyor.

Ne yazık ki Batı ve İngilizler buna pek ses çıkarmıyor.

Hatta İngilizler yıllardır "tavşana kaç, tazıya yakala" sözü misali davranıyor.

Sahip oldukları askeri üs nedeniyle İngilizlerin tam barışı veya tam teslimiyeti istemedikleri de belirtiliyor.

Bu arada, Kıbrıs sularında gaz ve petrol bulgularına rastlanması, ABD'nin yanı sıra, Rusya ve İsrail'i de iştahlandırıyor.

Öte yandan, Ada'nın zaman içinde Rumlara teslimiyetini içeren Annan Planı'na, Türk kesiminin %65'inin evet demesinin nedeni halen kafaları karıştırıyor.

Zaten; 1968'den beri yapılan, sık sık kesilen ve hiçbir ilerlemenin kaydedilmediği görüşmeler Türklerin aleyhine zamanı işletiyor.

Hatta, diplomasi dünyasında; "Rumlar bütün Ada'yı istiyor, Türkler ise ne istediklerini bilmiyor" fikri dillendiriliyor.

Yeni bir başlangıç şart

Geçenlerde, İstanbul'u ziyaret eden Kıbrıs Basın Konseyi üyelerinin verdiği bilgiler her şeyi "teyit" ediyor.

Kıbrıs Türk Basın Konseyi Başkanı Doç. Dr. Şule Aker, Kıbrıs sorununda son görüşmelerin de sonuçsuz kalması durumunda yeni başlangıçlara ihtiyaç olacağını söylemesiyle dikkatleri çekiyor.

Şule Aker, yaptığı konuşmalarda, Kıbrıs'ta iki taraf arasında yürütülen görüşmelerin sürdürülebilir bir barış için bir ortam yaratması gerektiğini söylüyor.

Doğu Akdeniz'de huzur ve istikrara kavuşulmasının önemli olduğunu dile getiren Aker, Kuzey Kıbrıs'ta görüşmelerle ilgili endişe ve kaygıda bulunduğunu savunuyor.

Aker, kaygının, görüşmeler konusunda Türk tarafının yeterli bilgilendirmemesinden kaynaklandığını belirtiyor.

Türkiye'nin fiili garantisi

Genellikle Rum gazetelerinden alınan bilgilerin, Türk tarafının haklarının erozyona uğradığı yönünde olduğuna işaret eden Aker, son görüşmelerin de sonuçsuz kalması durumunda yeni başlangıçlara ihtiyaç olacağını defaatle savunuyor.

Aker, Türkiye'nin etkin ve fiili garantisini içermeyen bir anlaşmanın ileride büyük sorunlara yol açacağını ve Kıbrıs Türkleri tarafından kabul edilmeyeceğini açıklıyor.

Özellikle mülkiyet konusundaki gelişmelerden cesaret alan birçok Rum'un 41 yıl önce terk ettikleri köylerine giderek ve evlerinde kalanları "tahrik" ettiğini söyleyen Aker, bunların halk tarafından tepki ve öfkeyle karşılandığını kaydediyor.

Çok kısa sürede adaya su gelmesini sağlayacak olan, barış suyu ile gündemdeki Doğal Gaz Nakil Projesi'nin hayata geçmesiyle, tüm adaya kalkınmayı sağlayacak ortamın yaratılacağı bir fırsat dönemi yaşandığı da öne sürülüyor.

Türk halkını bezdiren 52 yıllık ambargo uygulamasının da, bu çatışmasız müzakere ortamının da böylece sona ereceği umuluyor.

Kıbrıslı Türk gazeteciler bir türlü sonuç vermeyen müzakerelerin yerine, "Beşli Konferans" çerçevesinde yeni bir başlangıç yapılmasını uygun buluyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları