IŞİD herkesle bağlantılı!

Kim ne derse desin, sözde "Arap Baharı"nın Libya'da, Tunus'ta, Mısır'da, Suriye'de ve diğer Arap ülkelerinde yaptığı tahribat ile değişikliklerin yanı sıra belki de en tehlikeli yapılandırması IŞİD denilen terörist örgüt-devletçik gösteriliyor.

Aslında IŞİD'in; 2014'lerde Irak-Suriye'de ortaya çıktığından bu yana arkasında hangi gücün olduğu araştırılıyor ve soruluyor.

Hele IŞİD'in; sürekli güçlenmesi, neredeyse bütün dünyaya meydan okuması soruları ve endişeleri çoğaltıyor.

Kuruluş şekli ve organizasyon şeması tam olarak daha ele geçirilemeyen IŞİD'nin önceleri, Saddam Hüseyin'in ordusunun kalan askerlerinin yeniden organize edilmesinden doğan bir güç olduğu öne sürülüyordu.

Sonraları, Sünni Arapların bir nefreti olarak değerlendirilen IŞİD sonunda "cihatçı selefilik"in bir tezahürü olarak kabul görüyordu.

Gittikçe bir örgüt iskeletinden kurtulup, devletçiğe doğru ete kemiğe bürünen IŞİD'i çoğu kişi ve kurum Batı'nın bir yapısı olarak değerlendiriliyor.

ABD-İsrail-İngiltere sustu

ABD-İsrail-İngiltere tarafından kurulan ve özellikle sosyal çehresi oluşturulan bir IŞİD tanımlanması da dünyaya yayılıyor.

Gerçekten de, uzun süre ne ABD ne İsrail ne de İngiltere hatta Vatikan tarafından protesto edilmeyen bir IŞİD, sanki küresel gücün yeni fakat yapay bir devletçiği intibaını uyandırıyor.

Arap basınında çıkan yazı ve haberlerden, IŞİD'in Batı ile olan bağlantısından sık sık bahsediliyor.

Nitekim Irak Özel Kuvvetlerinin, IŞİD'e bağlı bir merkezde, ABD ve İsrail pasaportları taşıyan dört askeri danışmanı esir aldığı belirtiliyor.

Musul'da Tel Abta Çölü'nün uzak bölgesinde, IŞİD örgütüne bağlı yabancı danışmanların idare ettiği gelişmiş operasyonlar merkezinin bulunduğu yolunda istihbarat bilgileri gelmesinden sonra, terörle mücadele biriminden özel kuvvetin "Akrep Sokması" olarak adlandırılan ani operasyonla merkeze saldırdığını ve kontrol altına aldığını, tahrip ettiğini, bazı militanları da esir aldığını ve diğerlerini öldürdüğünü sözlerine ekliyor.

Habere göre IŞİD örgütü danışmanları, Bağdat'ta güvenlik merkezine naklediliyor.

IŞİD'in modern istasyonları

Irak güvenlik kaynakları, güvenlik kuvvetlerinin El-Alem nahiyesine yakın, IŞİD örgütüne ait haberleşme merkezini kontrol altına aldığını, merkezin haberleşme kuleleri ve güneş enerjisi ile çalışan piller içerdiğini açıklıyor.

Rusların da son operasyonlarında, Suriye'nin Rakka yakınlarında, IŞİD'e ait süper bir haberleşme ve elektronik merkezini tahrip ettikleri biliniyor.

Doğrusu, IŞİD'in ilk sıralarda Türkiye tarafından da pek yadırganmadığı sanılıyor.

Sanki IŞİD, her seferinde değişik değişik kaynaklardan sağladığı yardımlar ve desteklerle güçlenirken, istenilen taşeronluğu da yapıyor.

Çok uzun süre ve halen IŞİD'in nasıl başta para olmak üzere silah ve mühimmat bulabiliyor sorusu akılları kurcalıyor.

ABD'nin Irak'ta terk etiği silah ve cephaneyi IŞİD'in kullandığı biliniyorsa da yeni "tedarik"in nasıl yapıldığı merak ediliyor.

Her ne kadar IŞİD'in, petrol satımından para kazandığı öne sürülüyorsa da, alışveriş mekanizması kuşkular yaratıyor. 

Kuşkulu petrol satışı

İngiliz Financial Times'ta yer alan bir araştırmada, IŞİD'in yıllık petrol gelirinin 500 milyon dolar olduğu yazılıyor.

BBC Türkçe'de yer alan habere göre de, ana geliri petrol olan örgütün kontrolü altında tuttuğu bölgelerde günde 34 bin ile 40 bin varil petrol ürettiği, bunun da günlük 1.53 milyon dolarlık bir gelir anlamına geldiği bildiriliyor.

IŞİD'in petrol üretimini hava saldırılarına adapte ederek ticareti sürdürdüğüne, bunun dışında vergi, haraç ve tarihi eser kaçakçılığından da ciddi şekilde gelir elde ettiğine dikkat çekiliyor.

Koalisyonun rafineri ve petrol boru hatlarını hedef alan saldırılarına rağmen IŞİD'in petrol ticaretini sürdürebilmesi, düşmanlarının örgütü güçsüz bırakma amacının zorluklarını gözler önüne seriyor.

Görülüyor ki IŞİD, Orta Doğu'da özel olarak doğurtulan ve Batı tarafından yönetilen, bölgenin başına bela olan bir örgüt görünümünü arz ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları