3. Dünya Savaşı kıvılcımları!

Son günlerde, Yakın Doğu ve Orta Doğu'ya saçılan "3. Dünya Savaşı" kıvılcımları "endişe" doğururken, Türkiye "yaratılan" kritik bir referandumdan geçmiş bulunuyor.

Özellikle Suriye ve Irak'ın kuzeyinde çatışmalar, patlamalar, sabotajlar kısacası kan gövdeyi götürürken ve insanlar perişan halde "can kurtarma" derdini yaşarken, Türkiye'nin "sandığa gitmesi" akıllara durgunluk veriyor.

 Oysa Türkiye'nin her şeyden önce, toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını korumak için, sınırlarına tam olarak hakim olması bekleniyor.

Üstelik sayıları neredeyse 4 milyona yaklaşmak üzere olan sığınmacılara yenilerinin eklenmesi ihtimali ortada iken "referandum" gibi iki ucu keskin bir uğraşa girmemek icap ediyordu.

Nereden bakılırsa bakılsın, ABD'nin Suriye'ye saldırısı, Kuzey Kore'ye kafa tutması, Afganistan'a süper bomba atma gösterisinde bulunması, tabii ki kutuplara ayrışmalar çok tehlikeli sinyaller veriyor.

Bir yanda, Rusya, Çin ve İran dayanışması, diğer yandan ABD-İsrail müttefikliği ve kuyruğa takılan diğer ülkeler bölgemizi gereğinden fazla ısındırıyor.

Olaya Türkiye gözüyle bakıldığında ise, bambaşka ve oldukça tehlikeli unsurlar karşımıza çıkıyor.

 Ne yazık ki; artık Orta Doğu ile Türkiye birbirine çok benziyor.

***

Çok eski değil, daha sekiz-dokuz yıl önce Orta Doğu'da bitip tükenmeyen "anlaşmazlıklar" ve "çatışmalar" dehşet ile dile getirilirken, Türkiye'nin dengeli durumu insana güven veriyordu.

Hiç kimsenin aklının ucundan bile, Türkiye'nin Orta Doğu'ya benzeyeceği geçmiyordu.

Ancak şimdi Türkiye sanki Orta Doğu'nun yıllardan beri içine düştüğü "kargaşa"yı yaşıyor.

Üstelik her geçen ay hatta gün Türkiye'yi zora sokuyor.

Kim ne derse desin Türkiye paçasına kadar düştüğü bataklığın içinde bocalıyor.

 Zaten artık geniş halk tabakaları Türkiye'nin içine düştüğü tuzağı "ibretle" hatta "korkuyla" izlerken, bir çok sırlar bir bir çözülüyor.

Her şeyden önce, Katar ve Suudi Arabistan ilişkisi ile ABD'nin değişken destek stratejisi gözler önüne seriliyor.

Bir de enerji temini, denklemi tamamlıyor.

Bilinmeli ki bölgemizde yaşanmakta olan kanlı gelişmeler, petrolün Orta Doğu için bir "baş belası" olduğunu adeta ispatlıyor.

Bir bakıma; enerji kaynağı sahibi olmak ve onu pazarına ulaştırmak daima beraberinde sorun getiriyor.

Aslında "Arap Baharı" ve ötesinin asıl nedenlerinin başında petrol yer alıyor.

Özellikle öteden beri, çoğu enerji kaynaklarının ve yollarının Orta Doğu'da olması bu bölgeyi daha da "stratejik" hale sokuyor.

Orta Doğu'yu çoğu zaman buhrana sokan bu stratejik değerin en büyük unsurlarından birinin de Türkiye olduğu kabul ediliyor.

***

 Bilindiği gibi; Türkiye uzun yıllardan beri enerjinin güvenli bir şekilde ulaşımını sağlıyor.

Yani, Türkiye bir bakıma "köprü" görevini üstleniyor.

Küresel güç ve sermayenin, Orta Doğu'dan beklentisi ve istemi, enerji kaynakları ve enerji yollarının güveni ile özetleniyor.

 Beklentiler ve istemler de bu çerçevede değerlendiriliyor.

Enerjinin Orta Doğu'da Batı'ya ve öteye intikalinde Türkiye, önemli rol oynuyor.

Bir başka deyişle, kalkınma ve toplum refahının yükseltilmesi için gerekli olan ana unsur her zaman enerji oluyor.

Dolayısıyla, enerjiye veya kaynaklarına ulaşmak, günümüzde tüm ülkeler için önde geliyor.

 Orta Doğu'da uygulamaya aralıklarla konulan tehlikeli senaryolar siyasi ve askeri planlar, yeni ve daha büyük petrol belki de 3. Dünya Savaşlarını çağrıştırıyor.

Nitekim, Rusya'nın en yetkili ağızları 3. Dünya Savaşı'nı artık "tehdit" eder gibi dillendiriyor. Bu arada ABD eylemleri ve tehditleriyle "ben de varım" dercesine meydan okuyor.

Kısacası, büyük savaşın kıvılcımları özellikle Suriye'nin üzerinde dolaşıyor.

Zaten, dünya tarihinde ilk cinayet olan Kabil ile Habil kardeşlerin kanlı olayı, Şam'ın kuzeyindeki Kasyun Dağı'nda gerçekleştiği rivayet ediliyor.

Üstelik, Tevrat'ın yazdığına göre, güya "Armageddon Savaşı" veya "Kıyamet Savaşı" bir bakıma "3. Dünya Savaşı" Suriye'de çıkıyor ve yayılıyor.

Yazarın Diğer Yazıları