Yusuf Namoğlu istifaya zorlandı

Türk futbolundaki tezgâhlar ayyuka çıktı. Koltuk uğruna yapılanlar saklanamaz hâlde. Eskiler buna "mızrak, çuvala sığmıyor" derler.

Yıldırım Demirören'in TFF'nin tepesine oturtulmasından sonra, bu kaçıncı yollanan MHK başkanı. Yusuf Namoğlu, bu defa istifa etmedi. Zorlandı. Mecbur bırakıldı.

İstifa eden adam, gerekli yazıyı beraberinde getirir. Sonradan mı verir?

Asıl gitmesi gereken

Demirören JR.'ın başı ne zaman sıkışsa mutlaka bir kurban buluyor.

Eğri oturup doğru konuşalım; gönderilmesi gerekenlerin listesi yapılsa Mircea Lucescu ve Yusuf Namoğlu'ndan önce ilk sıraya Yıldırım Demirören'in oturması gerekirdi.

TFF Başkanı son operasyonu başlatmadan önce kulüplerin borçlarını yapılandırdı. Böylece gerekli desteği sağladığına inandı.

Yine de arkasında Erdoğan olmasa, o koltukta bir dakika oturması mümkün değil. Başarısızlıklar diz boyu. Cumhurbaşkanı 1994'ten yani İBB seçimlerinden kalan baba Demirören'e olan vefa borcunu oğluna ödüyor.

Tekrar

Yıllar önce yazdığım bir benzetmeyi bugün tekrarlamak istiyorum "Sultan Kâbus oğluna takım aldı. O da oynuyor." bilmeyenler için biraz açayım. Bu süre Beşiktaş başkanlığı yaptığı dönemdi. Siyah-Beyazlı camianın bitmez tükenmez borcu işte o yıllardan kalma. Bereket TFF'nin geliri hayli fazla. Ne kadar savrulsa da sıkıntı olmuyor...

***

Bant yayın kazığı

a Spor'da 90'A programını izliyorum. Konu hep aynı. Epey iddialı laflar mevcut. Kötü hakemler ve onlardan beter futbol yorumcuları işleniyor. Hakkını vermek lazım Kemal Belgin, yenilere yüklenen hakem eskilerinin geçmişteki günahlarını iyi sıraladı.

Hıncal Uluç, spor medyasını tümüyle suçladı. Hatta "Bunların hepsi Galatasaray düşmanıdır" bile dedi. Ardından ilave etti; "Tamamı Fenerbahçeli."

Hesapta olmayan

Konuşmalar devam ederken, ekrana pat diye "SON DAKİKA" yazısı bindirildi. "Yusuf Namoğlu MHK başkanlığından istifa etti." Akış kesilmedi. Araya girilmedi. Sürenin tamamlanması beklendi.

Durum, bant yayınların kaderidir.

Sakıncaların tam anlamıyla ortaya çıkmasıdır. Dört kişi "havanda su dövmeye" devam ettiler.

Hani Alfred Hitchcock filminin antrakında birisinin çıkıp; "Katil trapezci kadının kızı" diye bağırması gibiydi!

***

Doğru öneri

Namoğlu'nun öyle veya böyle yollanışından sonra TRT Spor doğrusunu yaptı, konuyu değiştirdi. Hünkar Mutlu, Almanya'dan Futbol'u kesti ve anında güncele döndü. Görüşler almaya başladı. Bağlananlar arasında aklıma yatan tek öneriyi Deniz Çoban'dan dinledim.

"MHK'nın bu çarkı çevirmesi için en az 36 hakeme ihtiyaç var. Bunu mevcut 22 kişiyle başaramazlar. Durumun bu hâle gelmesi kaçınılmazdı. Neticede mevcutlar da yıpratıldı. Önce bu sorun halledilmeli. Aksi hâlde yeni atanacak olan da bu işin altından kalkamaz."

Göç etti, ya mahkemeye verenler...

Ozan Arif -Şirin- Hakk'a yürüdü. Uzun süredir kanser tedavisi görüyordu. Ölüm hak ama, ebediyet yürüyüşünde aklımda kalanlar var. Mesela o müthiş hiciv dolu dizeleri.

Göç ederken hissettiğim acı birilerinin ona yaptıkları. Yıllar yılı aynı saflarda mücadele ettiği kimseler tarafından mahkemeye verildi. Bakalım o milliyetçi geçinenler şimdi ne yapacak? Üstelik misyon partisinin 50. kuruluş yıldönümünde.

Ozan Arif'e rahmet, yakınlarına ve gerçek dava arkadaşlarına başsağlığı diliyorum. Mekânı cennet olsun...

Bizimkilerin okulu

Geçenlerde yazdığım ve Vefalı Kör Galip'le ilgili yazıya inanılmaz destek geldi. Hangi bölüme mi? Darüşşafaka'da eğitim görmesine. Bunların çoğu da benim akrabalarım. Ataninem'in altı yakını Çanakkale'de şehit olunca, onların üç çocuğu bu kutsal müesseseye alınıp mezun oldular. Beni arayanlar işte bunların torunları. Münir, Tevfik ve Orhan Taşkın bu liseyi bitirdi. Aralarında ikisi lise öğretmeni oldu. Hepsiyle aram iyiydi. Orhan ağabey lisedeyken bana ders bile vermişti. Bu üçlü, bayramlar ve ramazanda halaları Fatma Seher'i ziyaret etmeyi hiç ihmal etmediler. Anneannem onlar için hep "yetimlerim" derdi. Hakk'a yürüyenlerin hepsine bu vesileyle rahmet dileklerimi tekrarlıyorum.

GÜNÜN SÖZÜ

Erdemden çok şöhrete heves edilir. Juven Alise

 

Yazarın Diğer Yazıları