2016 bu halimizle bitiyor

           2016'yı El-Bab'da şehit vererek kapatıyoruz. Rus uçakları, Türkiye'yi desteklemek için DAEŞ'çilere ateş ederken, İncirlik'teki Koalisyon güçleri manzarayı seyrediyor...

Ülkemizi yönetenler de seyredenleri seyrediyor. Ve biz bütün bir millet hepsini seyrediyoruz...

İye seyirler Türkiye...

Kısacası, yanımızda olacaklar diye yola çıktıklarımız ülkemiz sınırları içinde ve karşımızdalar. Bizim topraklarımızı, bizim hava alanlarımızı, bizim suyumuzu kullanıyorlar ve bizimle değil, düşmanlarımızla birlikte hareket ediyorlar.

Vekâlet savaşları böyle bir şey işte...

Neredeen nereye..

Hatırlayın...

                1990'larda ABD'yle ne idik...

                2002'den sonra ülkemizi yöneten tek parti, ABD'nin Orta Doğu'daki eş başkanlığını büyük bir hevesle yaptığını söylüyordu. Biz eleştiriyorduk, onlar kelimelerin üstüne basa basa "şimdi biz Büyük Orta Doğu Politikalarının eş başkanıyız" dedikten sonra ikinci cümleyi şöyle kuruyorlardı; "Genişletilmiş Orta Doğu Projesi'nin."

                Orta Doğu balon mu ki genişleyip daralsın. Nasıl genişletilecekse..

                Aslında "genişletilecek" dedikleri, sınırların değişip güya bir kısmının Türkiye'ye verileceği idi. Böylece Yeni Osmanlı doğacaktı. Ve elbette ABD'nin projesi böyle değildi. O bambaşkaydı...

Hâlbuki kimse durup dururken Birinci Dünya Savaşı'yla Osmanlı'dan (Türklerden) savaşa savaşa aldıkları toprakları geri vermezdi.

Böyle bir şeyi neden yapsın?

                Ancak Türkiye'de pek çok kimse buna inanmıştı...

                O günlerde bizim gibi vatanseverler yapılanları eleştiriyor. Amerika ile birlikte yürünmeyeceğini anlatıyorduk. Karşımızdakiler "Kardeşim Amerika dünyanın büyük gücü. Kim Amerika ile birlikte değil ki..." diye savunma yapıp hükümeti savunuyordu.

                İlginç..

                Tarih bizi yanıltmadı ve gene haklı çıktık.

                Tıpkı Esad'ı "Esed" yaptıklarında bunun yanlış olduğunu söylediğimiz gibi.

                N'oldu sonunda?

                Yıktığımız kapıya geri döndük...

                Ama ne kayıplar, ne acılar, ne büyük sıkıntılar çekerek..

                Bundan sonra çekeceklerimiz de cabası.

Değdi mi?

Hayır!

                Şimdi El-Bab'dayız..

                Vatan topraklarımız içinde; İncirlik'te bulunan Koalisyon güçleri seyrediyor, Suriye içinde konuşlanmış Rus uçakları ordumuzun yardımına koşuyor... Manzaramız bu.

                Demokrasinin yıkımı

                Bütün bunlar olurken eş zamanlı olarak Türkiye'deki parlamento kendine verilen yetkileri olabildiğince sınırlandırmıyor mu gel de şaşma. Akla ziyan bir anayasa hazırlayarak, kendi özgür iradesine en alt düzeyde sınır çiziyor.

                Eminim dünya tarihi bizi yazacak ve ileride örnek olay olarak ders kitaplarında okutacaklar...

                Parlamento, kendi varlık amacını, oluş sebebini unutmuş durumda.

                Hâlbuki parlamentonun var olma amacı, doğrudan yönetime katılamayan halkı, temsil yoluyla var kılmaktır. Parlamentonun denetim yetkisini, belirleyici özelliklerini ve kendisine verilmiş olan yetkileri, en aza indirdiniz mi alenen halkı etkisiz hale getirmişsiniz demektir. İşte bizimkiler bunu yapıyor.

Parlamentoyu tek kişinin iradesine ve onun seçeceği hükümete ulaşamaz hale getirerek, bütçe yaptırmayarak, yönetimi nitelikli denetiminden uzak tutarak halk iradesini işlevsiz kılıyor.. Bu durumda demokrasiden söz ediyorsa kusura bakmasınlar, halksız demokrasi nasıl oluyor izah etsinler de bilelim

                2016 benim ülkemde işte böyle saçmalıklarla sona geriyor.

Yazarın Diğer Yazıları