Ağlayalım mı, sevinelim mi?

Ekonominin direksiyonundaki isim Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, çok değil birkaç gün önce dünyada senkronize bir şekilde yaşanan büyüme döneminin sonuna gelindiğine dikkat çekerek, faiz artışlarının hızlanacağını söyledi. Çok daha önemlisi Şimşek, iş dünyasına uyarıda bulundu: "Aman borç almayın ortak alın, sermaye piyasalarına açılın. Gelirleri ve harcamaları kontrol altına almak sizin elinizde ancak gelirleri artırmak sizin elinizde değil. Borç yiğidin kamçısı olmakla birlikte bu dönemde büyük bir sorun" dedi.

Yetmedi.

Dünyada senkronize bir şekilde yaşanan büyüme döneminin sonuna gelindiğine dikkat çekti.

Ve TÜİK bütün dünyaya Türkiye'nin 7,4 büyüdüğü haberini verdi..

Tuhaf bir ülkeyiz..

Bir taraftan büyüdük diyoruz öte yandan ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek alarm sinyalleri veriyor.

Haber kaynakları bu durumu çelişkili buluyor. Dolar bazında küçüldük, lira bazında büyüdük şeklinde bir ikilem yaşadığımızdan söz ediyor ki doğrusu da budur.

"Büyüdük" dediğimizde döviz olarak borcumuz artmış oluyor... Türkiye'nin borçlanma sorunu sona ermiş değil. Nitekim Şimşek, Reel sektör mutsuz. Türkiye'nin borcunun millî gelire oranının yüzde 141 olduğunu söylüyor. Ayrıca, reel sektörün millî gelire oranının yüzde 69 olduğunu açıklıyor. İşte Asıl sıkıntı da burada kendini gösteriyor.

                Büyüdükse nasıl büyüdük?

                Küçüldükse nasıl küçüldük?

Lafın tam da burasında şeker fabrikalarını satma kararından vaz geçmeyen hükümetin bu büyümenin sahici olduğuna inanmadığı sonucuna varabiliriz. Çünkü sahici büyüyen bir ülke kâr eden gelir getiren kaynaklarını bir anda elinden çıkarmak istemez.

 Öte yandan reel sektör büyümüyorsa veya istenilen sonuca ulaşamıyorsa elbette istihdam artmayacaktır ve ister istemez işsizlik tepemizde bir tehdit olarak varlığını sürdürecektir.

                Bir diğer önemli sorunu yine Mehmet Şimşek'in tespitleriyle aktaralım: "Küresel kriz sonrası ortaya çıkan gelir dağılımı adaletsizliğinin korumacılığa dönmesi durumunda büyük bir riskle karşı karşıya kalacağını söyleyen Şimşek, "Bu dönemde yapısal reformlara ihtiyaç var. Ancak, hem gelişmekte olan ülkelerde hem de gelişmiş ülkelerde yapısal reformlar yavaş bir şekilde devam ediyor. Yatırımlar durağan. Dünya büyük bir borç batağında, dünya toplam borcunun millî gelire oranı yüzde 320'lere ulaştı. Şu an sorun yok ancak faizler yükselirse bu borçların ödenmesi sorun olacaktır. Dünya faizleri sürekli yükseltemez.

Bu dönemde kaldıraç oranını azaltmamız gerekiyor. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde büyük bir borç yükü ile karşı karşıyayız bu da büyümeyi sınırlıyor."

Şimşek'e göre "borç büyümeyi sınırlandırıyorsa" Türkiye nasıl 7,4 büyüdü diye sormamız icap edecektir. Çünkü Şimşek, bu şartlarda büyüme olmaz diyor.. Çok daha önemlisi de sözlerinin devamında bir başka tespitte bulunuyor: "Reel sektörün döviz açığı net pozisyonu 213 milyar dolar."

                Güler misiniz, ağlar mısınız?

                Demek ki "büyüdük" dediğimizde dolar 4 TL'yi, Avro da 5 TL'yi bulmuşsa büyürken bir taraftan da naneyi yemişiz demektir.

Şimdi ne yapmamız gerekiyor?

Ağlayalım mı, sevinelim mi?

Yazarın Diğer Yazıları