Akran zorbalığı

Televizyonda çok üzücü bir haber izledim. Bir ilkokul öğrencisi, arkadaşlarının boyuyla dalga geçmesine içerlemiş ve odasının camından atlayarak intihar etmiş. Maalesef ölmüş. Hazin, çok erken bir son. Başlamadan bitiş...

Neden bu kadar acımasız olduk? Evlatlarımıza isim koyarken başlıyoruz korkmaya. “Bu ismi koyarsak dalga geçerler, dalga geçilemeyecek bir isim koyalım.” Neden dalga geçme meyli taşıyoruz? İsim, soy isim, boy, kilo. Bunlarla mutlaka dalga geçiliyor.

Benim ilkokul yıllarımda bu konularla ilgili ebeveynlerimizden ve öğretmenlerimizden sürekli uyarı alırdık. Alay etmenin günah olduğunu söylerlerdi. İnsanların dış görünüşleriyle dalga geçmememizi sık sık tembih ederlerdi. Allah’ın yarattığı fizikle alay edersek günah işlemiş olurduk. Kimseyi incitmemeye çalışırdık. ‘Kepçe kulaklı’, ‘Dört göz’, ‘Şişko’, ‘Sıska’, ‘Şaşı’, ‘Dişlek’. Bunlar benim zamanımda da vardı tabii ama bu kadar kötü sonuçlar doğuracak boyutta değildi. Ya da duyulmuyordu.

Yaşanan bu intihar olayı, durumun ne kadar riskli ve vahim olduğunu anlatıyor. Cana kasta döndü. Görsel odaklı bir hayat yaşamamızın ucu, psikolojik şiddete vardı.

Küçükken çocuklarımı Pembe Panter isimli bir anaokuluna gönderiyordum. O dönem okula ortak olma imkânımız doğdu. Sekiz yıl kadar çeşit çeşit tecrübe edindim. Yeri geldi derslere girdim, yeri geldi müdürümüzle sohbet ettim, yeri geldi okulun canım sahipleri ile arkadaşlık ettim. Yeri geldi duvarlarına resim yaptım, yeri geldi yemek yemeyen çocuklara yemek yedirmeye, resim yapmayı sevmeyenlere resim yaptırmaya çalıştım. Bir şekilde 2-6 yaş arası yaklaşık yüz tane meleğin olduğu bir ortamda bulunmak nasip oldu. Hayatımın en verimli dönemlerinden biriydi. Ailelerin en kıymetlilerinin altında toplandığı bir çatı. Ana babalar biricik evlatlarını oraya getirip, bize emanet ediyorlardı. O dönemde ailelerin çocukların üzerindeki etkilerini bol bol gözlemleme şansına sahip oldum. Onlarca çocukla birebir vakit geçirdim. O kadar güzeller, o kadar masumlar, o kadar tatlılar ki. Bu tatlılıklarının, melekliklerinin altındaysa çeşit çeşit tavırlar, haller. Naz yapan bir annesi varsa naz yapan, sıkıntılı bir evde yaşamak zorunda kaldıysa o sıkıntıdan mütevellit davranışlar sergileyen masumlar. Yaptıkları resimlerden, söyledikleri konuştukları kelimelerden yaşadıkları hayat seziliyor. Çocuklar saf doğuyorlar, sonrasında karakterlere bürünüyorlar. Bu durumda, şu gün yaşanan akran zorbalığı geçmişteki öğretilmemişlik.

Ömer Seyfettin’le, Kemalettin Tuğcu’yla deneyelim. Kendi duyduğumuz iç burkan haberlerin sebeplerini düşünerek, tekrarına engel olabilecek hikâyeler uyduralım. Yaşanmış kötü bir olayı, tercüman gibi iki yaşında bir çocuğun anlayacağı hâle dönüştürerek, empati yapmasını sağlayalım. “Biri seninle dalga geçse ne hissedersin?” diyelim. Bu ufak çaba bir gün olabilecek sıkıntıları yok edebilir.

Tanıdığımız tanımadığımız çocuklara, bize ait olan olmayan evlatlara, gerekli olan yerlerde müdahale edip, vicdan, başkasına acı vermeme gibi konularda bol bol nasihat edelim. Bizim söylemimiz veya davranışımız yüzünden akan bir damla gözyaşının, ömrümüz boyunca hayat akışımıza sirayet edebileceğini anlatalım. Türlü türlü vicdan azabı yaşamamıza sebep olabileceğini söyleyelim. Belki böyle yaparsak kimse kimseyi kolay kolay incitemez. Kimse kimsenin kolay kolay kalbini kıramaz.

Vicdan matematikten önemli, vicdan iPhone’dan önemli. İlk önce bunları öğretelim. Bunları öğretebilen bir toplum olsaydık, o çocuk hâlâ nefes alıyor olabilirdi. Şunu unutmayalım, o bizim çocuğumuz da olabilirdi, kardeşimizin çocuğu da olabilirdi, kardeşimiz de olabilirdi.

Anne babanıza vicdanlı olun, eşinize, çocuklarınıza vicdanlı olun. Kendinize vicdanlı olun. Böyle bile öğretilebilir. Siz başkası ağladığında sevinirseniz, siz onun yanında; ‘Şişko kadın!’, ‘Kel adam!’ derseniz bunu normal addeder. Çünkü biz onların idolleriyiz, örnek aldıklarıyız.

Son olarak; okullarda birinci sınıftan itibaren bu konuda algı oluşturucu eğitim verilmeli. Akranlarına psikolojik şiddet uygulayanlara ekstra ders aldırılmalı. Dalga geçilen çocukların hepsi, kendini öldürmüyor. Amerika’da on beş yaşında çocukların okul basıp, sınıf arkadaşlarını tarama haberleri çıkıyor. Çoğunun sebebi akran zorbalığı, dışlanmışlık. Ufakken dalga geçilen birey katile dönüşebiliyor. Ki dalga geçerek birinin ölümüne sebep olan kişi de ne olur? Söylemeye dilim varmıyor. Kimse bize bir şey olmaz deyip boş vermesin…

Yazarın Diğer Yazıları