Aziz Yıldırım'ın güvercinleri

Her kanal, çalışanlarının meşrebine uygun konuklarla bayramı götürüyor. Zamanlamama uygun olanları izlediğimi belirtmeliyim. Bunlar arasında en popüler olan Aziz Yıldırım'la söyleşiydi. Özellikle spor medyasında epey yankılandı.

Transfer balonlarından başka malzemesi kalmayanların, Tuğba Dural'ın röportajına balıklama dalması doğal. Ancak, varsa yoksa üstünde durdukları iki konuydu. "Bir gün yine Fenerbahçe'nin başına geçer miydi?" ile "Ali Koç'a kırgın mıydı?" sorularına alınan cevaplar, eğilip bükülerek, yansıtıldı.

NTV'deki sohbetin arkasında Rıdvan Dilmen'le başlayıp patron Ferit Şahenk'e kadar uzanan isimlerin bulunduğu kesin. Yıldırım'ın buna ihtiyaç duyduğu mutlak. Başkan -benim için hâlâ öyle- bana sorsa "çok kitap okuyor" ya da "şiir ezberliyor" faslını hiç açtırmazdım. Hediye edilen o koca şeyleri, masaya taşımazdım. Madem bunu yapmayı arzuladı, Ahmed Arif'ten "Hasretinden Prangalar Eskittim"i mutlaka okumalıydı.

Tutkunluğu

Aziz Başkanın bir saate yakın konuşmalarından bazı değişik yanları buraya almak istiyorum. "Hayvan sevgisi" en az Ömür Gedik kadardır. En başta güvercinleri gelir. Bunun başlangıcı Ergani'deki çocukluk yıllarıdır. Hatta benim gazete bahçesinde güvercin beslediğimi duyunca bunları görmeyi arzulamıştı.

Darıca'da yapılan muhteşem hayvanat bahçesinde dayısı kadar Yıldırım'ın da katkıları olmuştu. Bu işi halen sürdürmekte. Tıpkı "Taklacı Güvercinler" gibi. Oraya da katkıyı unutmuyor. Tuğba'nın yerinde olsam bir türlü çıkmayan "Hayvanları Koruma Yasası" hakkında da mutlaka soru sorardım. Bu yayında en önemli kişi minik Yaz'dı. Yani Başkanın küçük kızı. Annesiyle Londra'da yaşadığından -bu bölüm dilerim ucuz magazincilere malzeme olmaz- babasını ne kadar özlediğini her hareketinde belli etti. Konuşmadı ama, cin gibi bakışlarıyla parlak gelecek mesajları verdi.

Tekrar Aziz Başkana dönecek olursak, rahatlıkla gençleştiğini söyleyebilirim. 20 yıldır kardeşine bıraktığı işlerinin direksiyonuna yeniden geçtiğini söyledi. Bazıları bilmeyebilir, bu yüzden ne yaptığını yazayım; "NATO müteahhitliği". Polonya'da anahtar teslimi havaalanı bitirdiğini örnekleyebilirim.

Dayanamaz

Son notum ise bir itiraz olacak. İleride ihtiyaç olursa mutlaka Fenerbahçe'nin başına geçer. Bakmayın siz "Bu defteri kapattım" demesine. Benim "Hasta taraftar" sözümü "İyi taraftar" diye düzeltmesini unutmuyorum. Uyardığı şekilde o günden bu yana aynen kullanmayı sürdürüyorum. Aziz Yıldırım'a sağlıklı uzun ömür dileklerimi tekrarlayarak, sevgi ve saygılarımı yolluyorum.

***

Ötekiler

Diğer bayram ünlülerinin birkaçına daha kısaca yer vermeyi sürdüreceğim. Bunlardan Müfit Can Saçıntı'yı Pazar Mavrası'na ayırdım. Diğerlerini uzatmadan yazacağım.

Genelde hep müzisyenler seçilmişti. Gülay Afşar'ın konuklarından olan Edis'i dinlemek için para vermem. Oysa Sıla Gençoğlu'na bayılırım -her anlamda-. Bu kızın besteleri müthiş. Güftelerindeki başarısı bunda önemli. Ayrıca fizik ve coğrafya üstünlükleri bütünlüğü katlıyor. Kanımca dalının yeni kraliçesi. Baba Gençoğlu'nun dediği gibi "Ondan bir şeyler umuyordum. Geldiği yer beklentilerimi çok aştı".

Esas kahramanlar

Hangi tür müzik icra edilirse edilsin RUBATO ön plandaydı. Çok iyiler. Bu ekip, NTV'deki konuklara başarıyla eşlik etti. Hatta açıklarını bile kapattı diyebilirim. "ENBE'nin pabucunu dama attılar". Behzat Gerçeker'i sanırım bundan sonra sadece Kelebek'te görebileceğiz. Bari söylesin de, vesikalık resimlerini biraz daha büyük kullansınlar!

***

Bir de kazık

Önder Açıkbaş'ı severim. Üstlendiği komedi rollerini beğenirim. Bu bayram günlerinde Acun Medya'nın ona kazık attığına tanık olup şaşırdım. Bir dönem yaptığı ÖTV'nin -Önder Televizyonu- en kötü bölümü yayınlandı. 8.5'teki bu programda Münih doğumlu şarkıcı bir Türk kızına yapılan iğrenç sarkıntılıklar gösterildi. Kızın şarkıları bile doğru dürüst dinletilmedi. İsmi dahi yazılmadı.

Bu sululuklara ikinci kişinin katıldığını -her halde yönetmendi- görünce, daha fazla dayanamadım. Zapladım...

...

Yine TV 8.5'te eski bir "O Ses Türkiye" verildi. Gökhan-Hakan ikilisi, Hadise, Murat Boz ve Ebru Gündeş'le efsane jüriyi görünce insan izlemek zorunda kalıyor. Anlayamadığım nokta, aynı yayında aynı türküyü iki ayrı yarışmacıya söyletmek oldu. Neyse ki merhum Neşet Ertaş'ın "Ahirim Sensin"i 33 defa dinlenir.

...

GÜNÜN SÖZÜ

Söylediklerinizi duymaları için kimseyi kolundan çekelemeyin. İnsanlar sizi dinlemek istemiyorsa onları tutmak yerine, çenenizi tutmak daha hayırlıdır. Lord Chesterfield

Yazarın Diğer Yazıları